English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ A ] / Ama bakın

Ama bakın translate English

6,731 parallel translation
Barbut nasıl oynanır bilmiyorum, ama bakın ne diyeceğim, geç kalsam da şans meleğinin benimle olduğunu hissediyorum.
I don't know how to play craps, but I'll tell you what, Lady Luck's certainly been in my corner as of late.
Bak, çok iyi bir kulağın var, bunu kabinde kanıtladın ve başka neyin olduğunu duymak için süper heyecanlıydım ama bana verdiğin şey, daha fazla toplama ses oldu.
Look, you got a great ear, you proved that in the booth, and I was super excited to hear what else you had and what you gave me was more mash-ups.
yine bak ya hadi ama ya, bu insanların sorunu ne?
Again. What the fuck. Come on!
ama dediğim gibi burada kalın ve rahatınıza bakın emin değilim Veronique ile konuşmalıyım
But as I said, you stay here and make yourself comfortable. I'm not sure. I need to speak to Veronique.
Ama şimdi bana bakın.
But now look at me.
Bende aynısını düşünüyordum kardeşim ama şuna bir bak.
I was thinking of getting the same thing, but check it out.
Bak dinle, hanımefendi kimse size bunun kolay olacağını söylemedi ama yapılması gerekiyordu.
Look, listen, lady, nobody said this was going to be easy, but it needs to be done.
- GD İLÜSTRATÖRÜ ) Prodüktörler tasarıma bakıp "Ron'un yaptıklarını sevdik" "ama bunu bir adım ileriye taşıyabilir misin?" dediler.
The producers looked at it and said, "You know, we like what Ron's done, " but can you take it another step further? "
Kötü çalışma koşulları olan işyerlerini konuşuyoruz, normal Amerikalıların bakış açısından, bizim düzeyimizdeki, çocuk işçi çalıştıran düşük ücretli işyerleri... Bu, ülkenin iş hukukunu ihlal etmek anlamına geliyor, Ama bazı püf noktaları var, bu gece anlatmak istediğim, Kennedy.
So, we're talking about places with very poor working conditions as us normal Americans would experience it, very low wages by our standard, maybe children working places that might not obey local labor laws, but there are characteristics of the ones I want to talk to you about tonight,
Tabii, ama Rose ile babacığının nerede olduğunu bilsen bebek bakıcılığın orada biterdi herhalde.
Yeah, I guess if you knew where Rose and Daddy was, you'd be done babysitting.
Bakın Sue Sylvester ile yaşadıklarınızı biliyorum, Ama o haksız.
With sue sylvester, but she's wrong. Depriving a student an education in the arts is so...
Bu, kahramanları olduğunu söyledikleri Adam Smith'in bakış açısından farklıdır. O, ekonomiye olan tüm yaklaşımını sempatinin temel bir özellik olduğu prensibine dayandırıyordu ama bunun insanların akıllarından çıkması gerekiyor.
This is quite different from the people they claim are their heroes like Adam Smith, who based his whole approach to the economy on the principle that sympathy is a fundamental human trait, but that has to be driven out of people's heads.
Ben... Olumlu bakışını takdir ediyorum, ama...
I appreciate the positive spin, but, like...
Oradan bakınca mutlu gözükebilirler ama babam Ely'ın annesi Jenny'le ilişki yaşayınca tam bir felakete dönüştü.
They may look happy here, but it became a total shit show When my dad had an affair with Ely's mom, Jenny.
Sanırım çok yakın olunca, hayata bakış açımızın farklı olduğunu unutuyoruz ama ikisi de işe yarıyor.
I-I think, because we're so close, we forget sometimes that we have different views of life, but they both work.
Bak, New York'un varoş şehirlerinden birisinde yaşamamış olabilirim ama ama Sue Sylvester'ın McKinley'deki baskısına dayanan tek glee üyesi olmamın bir sebebi var.
Look, I may not have lived in some vague outer borough of New York City, but there's a reason I'm the only glee kid who survived Sue Sylvester's regime at McKinley.
Bak, Rachel, bana kızgın olmanı anlıyorum, ama yapmam gereken bir işim var, o da Vocal Adrenaline'nin koçluğunu yapmak.
Look, Rachel, I get that you're mad at me, but I have a job to do, and that's coaching Vocal Adrenaline.
Bak, Jim, seni tanımıyorum ama sana yardım etmek için işimi tehlikeye attım. Umarım başımı derde sokmazsın.
Look, Jim, I don't know you but I just put myself out on a limb for you and I need to know you're not gonna screw me over.
Bakın, bir dolu acayip kara delik zırvalarını okuyorum şu an ama kısacası bizim zamanımızla 1 dakika 14 saniyede geleceksiniz. Bu da size orada sadece, 24 saat, bir günlük süre tanıyor.
I'm reading a whole bunch of singularity, black hole bullshit, but basically, you're gonna be gone for one minute, 14 seconds of our time which will give you just over 24 hours, one day out there.
Bak, yaptığın işi anlıyorum, ama ailemin mahvolması lanetolası magazin dergilerini satmaya değer mi?
Look, I realize it's your job, but is it worth destroying my family to sell a few fucking magazines?
Bakın, kimsenin bu bölümleri izlemeyeceğinin farkındayım ama en azından önemliymiş gibi davranabiliriz.
Look, I realize nobody's ever gonna see these shows, but can we at least pretend this matters.
Ama bak, şimdi ne yaptın, Beni dizlerimin üstüne çöktürdün
♪ But now look at what you've done, you got me down on my knees ♪
Bak, altında olduğun baskının farkındayım John, ama Tanrı aşkına, o benim hastamdı.
Now, look, I understand you're under a lot of pressure, John, but, Jesus, that was my patient there.
Bak, hayatın zor zamanları vardır, ama ne olursa olsun, sen yanımda olduğun sürece, ben iyi olacağım.
You know, times have been tough, but no matter what happens, as long as I have you by my side, I'm gonna be okay.
Kimseye göstermeyecektim, ama ginger performansını gördüm, gir bir bak.
It's a prototype. I'm not supposed to show anybody, but since you're into gyro-performance vehicles, take a gander.
Kafasını çıkarmak için 34 kere denemek zorunda kaldım ama şu gülüşüne bir bakın.
It took me 34 tries to get him just right. But look at his smile.
Buraya ise sadece ek iş gözüyle bakıyor ama tam zamanlı çalışsın diye yalvarıyorlar.
And now, he just does adjunct work here, but they're really salivating for him to work full-time.
Bak canım en çekici kadınlardan birisin ve eminim Jamie'nin bir sürü güzel bebeğini taşıyacaksın ama bugünlerde vaktim bana ait değil.
Look, my dear, you are a most alluring woman, and I'm sure you will bear Jamie many beautiful children, but my time is not my own these days.
Bakın, yardım etmek isterdim çocuklar ama sorun şu ki 50-55 yaşında birinden bahsediyoruz.
Look, I like to help you, kids, but here's my problem : What, we're talking a 50 -, 55-year-old man?
Bana şuan gelecekten bakıyorsun ve sana buradan konuşuyorum ama birlikte hareket ediyoruz. Birlikte, ikimizde, sen benim sonumla yeni bir hayata başlayacaksın.
You're looking at me from the future, and I'm talking to you from here, but we're moving together, straight ahead, both of us, you with your beginning, me with my end.
Bak, seni severim, Thom,... ama bu işten sağ salim çıkmak istiyorsan sen de oyuna dâhil olmalısın.
Look, I love you, Thom, but if you want to survive this, you've got to play the game.
Tatlı bir çocuk ama ona Rain Man * veya matematik dehası olarak ya da klasik bir piyanist olarak bakıyorsan hiç şansın yok.
He's a sweet kid, but if you're looking for Rain Man, or like a math genius, or a classical fucking pianist, you're out of luck.
Bakın, Jake nasıl Siber Suçlar Bölümü'nün gözünden kaçtı bilmiyorum ama o bilmemesi gereken şeyler biliyor.
Look, I don't know how Jake compromised the Cyber Crimes Unit but he's known things he shouldn't know.
Bakın, bir hata yaptım. Büyük bir hata. Ama artık bunu düzelttim.
Look, I made a mistake... a big one, but I fixed it.
Bakın, Bayan Blenkensop, kaba olmak istemiyorum ama şu anda konuşamam.
Look, Mrs Blenkensop, I don't mean to be rude but I'm spoken for.
Siz bütün çocuklar aynı bağla bağlısınız. Ve hala o gün Sheesh Mahal'da kaybettiğiniz sevgiyi arıyorsunuz. Ama yanlış taraftan bakıyorsunuz.
All you siblings are bound by the same link you're all looking for that same love that you lost in this Sheesh Mahal only your ways of looking are wrong!
Görüntülere kendisi bakıyordu ama taramada Pettigrew'ın adı var.
He was looking at the images himself, But the scan has Pettigrew's name on it.
Bakın bir süre oyunun dışında kaldığımı biliyorum... ama artık 15 sene önce olduğumdan... daha zeki ve yetenekli bir insanım.
Look, I know I've been out of play for a while, but I am a much smarter, more capable person today than I was 15 years ago.
Bakın, yaptığınız şeyi takdir ediyorum ama bizim aramızdaki olaylar bilmediğiniz ve anlamadığınız bir şekilde gelişti. O yüzden...
Look, I appreciate what you're doing, but things happened between us that you don't know about and don't understand, so...
Bugün biraz zor geçti bebeğim ama Miami'deki en büyük Chevy satıcısının yeni satış elemanına bakıyorsun.
Little rough out there for your boy today, baby, but... ahem, you're now looking at the newest salesman at the biggest Chevy dealership in Miami.
Bak, berbat bir adam olabilirim ama iş parama gelince benden cimrisini bulamazsın.
Look, I might be a fuckup, but when it comes to my cash, I'm like Money fucking Mayweather.
Richard, bak hepimiz senin muhteşem sıkıştırma oranını biliyoruz. Ama burada tecrübesiz gibi davranmayalım.
Richard, look, we all know about your amazing... compression rate, but let's not be naive here.
- Bak Laurie'ye saygı duyuyorum. Ama bu Peter'ın asla yapmayacağı bir şey.
- Look, I respect Laurie, but this is the exact type of thing Peter never did.
Elbette ama şuna bir bakın.
Of course, but look at this.
- Bak, finansal olarak zor bir pozisyonda olduğunun farkındayım ama buna hayır demek zorundasın.
Look, I realize you're in a tough position financially, but you have to say no to this.
Beyler kavgayı bırakın hadi ama eğlenmenize bakın...
Guys, stop fighting, stop it. Let's just enjoy...
Tesla'nın şablonları bakır kabloyu öneriyor ama karbon kompozitleri voltajı daha iyi kaldırır.
Tesla's blueprints called for copper wiring, but carbon composites will handle the voltage better.
Bakıyorsun kadının biri komplike, çözümsüz sorunlara gark olmuş, işte, dünya kapkaranlık, meseleler kadını ezip geçiyor, ama birden bire bulutlar dağılmaya başlıyor ve kadın temiz bir hayata kavuşuyor.
One day a person has a morass of complicated, unsolvable problems, you know, the world seems black, and her troubles seem overwhelming, and then, in the batting of an eye, the dark clouds part and she can enjoy a decent life again.
Üzgünüm, bakın, kabalaşmak istemem ama... bence gidip adama bakmalısın.
I'm sorry, look, I don't mean to be rude, sir, but I think you should go look in on him.
Bakın, diğerlerini kandırabilirsiniz ama beni kandırmayın.
Look, you can deceive other people but don't deceive me.
Bak, Ben kalbini kırdı ama bunları geride bırakmalısın.
Look, Ben broke your heart, but you have to get back out there.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]