Anlaşılan o ki translate English
441 parallel translation
Anlaşılan o ki, birbirlerini seviyorlar.
It seems they love each other.
Anlaşılan o ki, bu varlıklı... terbiyeli ailelerin küçük akıllı oğulları... kendi başlarına iyi yetişmiyorlarmış.
No, it's just that it seems that smart little boys from so-called wealthy, well-bred parents don't grow up very successfully by themselves.
Anlaşılan o ki o kadar yolu yürümüş.
And, she seems actually to have walked.
Anlaşılan o ki siz bilmiyorsunuz!
Possibly, you don't!
Anlaşılan o ki düşmanlarımız, hükümetle işbirliği yaptığımızı öğrenmiş.
Apparently the enemy has found out that we've joined forces with the government.
- Anlaşılan o ki, hayır.
- Apparently not.
Anlaşılan o ki, peşinde baş belası bir polis varmış.
It seems that a tough cop was after her.
Anlaşılan o ki mahkumlardan biri kaçmış.
It appears that one of the prisoners has broken out.
Anlaşılan o ki, başarılı bir şekilde... bir Zellaby Gordonius ile bir Zellaby Antheum'u melezlemişiz.
We have apparently succeeded... in crossing a Zellaby Gordonius with a Zellaby Antheum.
Anlaşılan o ki, güneye kaçacaklar.
Well, that means he'll be making his getaway south.
Beyler, anlaşılan o ki, bir'Meksika açmazı'yla karşı karşıyayız.
Now, gentlemen, it seems that we're faced with a Mexican stand-off.
Mantığımız artık işlemiyor ama anlaşılan o ki, acılara ona atfedilen şeyler neden oluyor.
Oedipus has a heart swollen with too much agony. He doesn't explain the new with the old according to reason but believing whatever is said, provided that it brings anguish.
Anlaşılan o ki ; bu suçlu paranoyak, kendini tek başına toplumumuzla mücadeleye adamış.
This criminal paranoid seems to have dedicated himself to a one-man fight against our society.
Anlaşılan o ki, ilk önce sizinle yatmam gerekiyor.
Apparently first I'd have to sleep with you.
Anlaşılan o ki görmezden gelmeyi seçmişsiniz.
You apparently chose to ignore it.
Anlaşılan o ki Dr. Watermann'ın notlarına biraz itimat etmek zorundayız, değil mi?
Looks like we have to give some credence to Dr. Watermann's notes, don't we?
Anlaşılan o ki istasyonları bombalıyorlar
Apparantly They're bombarding stations
Anlaşılan o ki, bir ikiziniz var... ve o sizi dış dünyadan soyutlamış durumda.
Apparently, there exists a woman who has a striking resemblance to you and who is, even more than you, secluded from the rest of the world.
Anlaşılan o ki, müşteri görünümüne bürünmüş.
Well, apparently, he's dressed up as a guest.
Ama anlaşılan o ki, annenin başının üzerinde bir çatısının olması senin umurunda değil.
But, hell, you don't care about keeping a roof over a poor, helpless old lady's head.
Anlaşılan o ki onun Takeda klanı için yapacak birşeyi yok.
When you think about it, why should he care one whit about the Takeda clan?
Anlaşılan o ki, Petersen'ın kilerle pek bir işi yokmuş.
obviously, Mrs. Petersen wasn't interested in cellars
Anlaşılan o ki, bu mahallede bir dizi soygun gerçekleşmiş.
Evidently, there's a series of robberies that are being conducted in this neighborhood.
Anlaşılan o ki, hala görüştükleri insanlar var.
Apparently, they're still seeing people.
Anlaşılan o ki, öbür taraftan büyük bir terörist grubu burayı yok etmek istiyor.
It seems like a big terrorist group on the other side wants to destroy this.
Anlaşılan o ki bu iki kız kardeş fena halde rekabet halinde. Özellikle de erkekler konusunda.
Turns out that these two sisters are very competitive- - especially when it come to guys.
Anlaşılan o ki klasik polis taktikleri bir sonuç vermedi.
Well, it would seem that all our old-fashioned police work has netted us zip.
Anlaşılan o ki son birkaç haftadır ilginç gelişmeler yaşanıyor.
It appears there have been some interesting developments in the last few weeks.
Anlaşılan o ki, ağzına alamadığın hiç bir şeyi vajinandan içeri sokmamalısın.
Apparently, you shouldn't stick anything up your cunt that you can't put in your mouth.
Bay Bundy'nin protestosunu hiç kimse umursamamış olsa da çevreciler, Polk sahasının korunması gerektiğinde ısrarlılar. Çünkü bu gereksiz ama tehlikeli böcekler, anlaşılan o ki burada bir koloni kurmuşlar.
Though no one gave a damn about Mr. Bundy's protest environmentalists insist that Polk field must now be protected since this useless but endangered insect has apparently established a colony there.
Anlaşılan o ki, cesetleri incelemekten, temizlenmeye vakit bulamamışsın.
I assume that the time you devoted to their examination is the time you couldn't spare to get cleaned up.
Anlaşılan o ki, bu bir iddiaya girmiş.
Apparently, this one did it on a dare.
Anlaşılan o ki, şey yapmış... eski günlerde... kendisi.
Apparently, he was, uh... at the old... himself.
Anlaşılan o ki, arkadaşı George'un nişanlanması onda acı ve düşmanlık yaratmış.
Well, it seems the engagement of her friend George has left her feeling bitter and hostile.
Anlaşılan o ki salak bir stajer doktor testimin içine etmiş.
Turns out some stupid intern screwed up my test.
Anlaşılan o ki, yürüttüğümüz bu arama işi bütünüyle ters gidiyor, Chief.
Clearly, we've been going about this search business all wrong, Chief.
Sana, bilinmeyen ve anlaşılan o ki performans düşüren bir durumdan rahatsız olan bir hastan olduğumu hatırlatabilir miyim?
May I remind you that I am, in a way, your patient, who's suffering from an unknown and obviously debilitating condition.
Anlaşılan o ki Constance ve Felicia üvey kızkardeşlermiş.
Apparently, Constance and Felicia are half-sisters. The patient in bed 5 is the father, but he had Connie with his first wife...
Anlaşılan o ki hepimiz göründüğümüz kişiyiz.
Everyone except that Breen. No blood.
O da huzur içinde ölür. Ama anlaşılan o ki, bu olmayacak.
So that he could die in peace... but that doesn't seem like it's gonna happen.
Anlaşılan o ki stajyerinim.
It seems I'm your intern.
Anlaşılan o ki, Onlar Süper-Sphinx Takımı ya da onun gibi bir şey olmuşlar.
apparently, it's now the Super-Sphinx Team or something.
-... ve anlaşılan o ki bu aşk. Saf aşk.
It seems it's love, pure love.
Anlaşılan o ki, bu evde... küçük haznenin yanında... küçük pervazın üzerinde... beton deponun orada olmalı.
But it appears to be here in this house, by the small tank on the small ledge where the cement tank sits.
Anlaşılan o ki ; bu ahmak, savaş boyunca San Diego'da kıçının üstünde oturmuş.
And now it turns out this dope spent the war sitting on his ass... In some boat yard in San Diego.
Anlaşılan o ki, ona telefonla ulaşamamamızın nedeni burada olması ve röportajı yüz yüze yapmaya karar vermesi.
It seems the reason we've been unable to get through telephonically is because she's here, having decided to do the interview in person.
Biliyor musun Sue, o kadar yanlış anlaşılan biriyim ki.
You know, Sue, I'm a much misunderstood man.
Anlaşılan çalıştığım iş o kadar önemli olmuş ki bu iş için uygun olduğunu düşündükleri birini yolluyorlar.
It seems the job has become too important. They're sending in someone that they groomed for the role.
Evet, anlaşılan o ki onları etkilemeyi başarmışsın.
They made an impression.
Pisliklerin o kadar acelesi varmış ki cesedi kontrol bile etmemişler anlaşılan.
Assholes were in such a hurry to get moving... they didn't check the bodies for wires.
Anlaşılan o kadar banalmiş ki harika oluyormuş
Apparently it is so lame it's cool.