Anlıyorsunuz ya translate English
86 parallel translation
Anlıyorsunuz ya, ben...
You see, I...
Anlıyorsunuz ya efendim burada size bir şey anlatıyorum efendim.
You see, sir, here I am telling you something, sir.
Anlıyorsunuz ya, kulak vermedim. Ama biri diğerinden bir şey yapmasını istiyor gibi geldi. Ama kimin kimden neyi istediğini anlayamadım.
You understand, I didn't try, but it seemed to me that one of them wanted the other one to do something but I couldn't tell who wanted who to do what to which.
Ama Nelly gerçek bir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
But Nelly... is somehow real, if you know what I mean.
Anlıyorsunuz ya, böyle bir şey ilk defa yaşanmıyor.
You see, it isn't the first time something like this has happened.
Anlıyorsunuz ya kızlar, birinizin kocasıyla kaçıyorum.
You see, girls, I've run off with one of your husbands.
Anlıyorsunuz ya, sizden bize her hangi bir zarar gelirse bu durum önemli bir uluslararası hadise haline gelir.
So you see, if any harm befalls us at your hands, it will become a major international incident.
İhtiyar Chisholm'a yardım için burada değildim ne yazık ki. Ama anlıyorsunuz ya...
Too bad I wasn't around to give old Chisholm a hand... but, you see, I...
Ama büyükelçi geldi, anlıyorsunuz ya.
But the ambassador has arrived, if you know what I mean.
Neyse..., adam eve gelmiş, anlıyorsunuz ya, karısıyla en iyi arkadaşı birlikteymiş.
So, anyway... anyway, this guy comes home, you see, and he finds his wife with his best friend.
Anlıyorsunuz ya, yaşamımın döngüsü bu oldu daha ben küçücük bir...
- You see, it's been the pattern of my life... from the time I was a...
Bu rakam çok sayılmaz, anlıyorsunuz ya?
And that's not much, you know what I mean?
Takındıkları bu tavrı anlıyorsunuz ya...
You see... the kind of attitude they had.
Anlıyorsunuz ya, insanlar bayrak törenine isteksizce iştirak ettiler.
You see, people attended the raising of the colors reluctantly.
"Alman Komünist Partisi çok yaşa!" Anlıyorsunuz ya... Neden anti-komünistsiniz Albay?
I know they helped the Resistance, and I'm also aware of the fact that
- Anlıyorsunuz ya.
- You know.
Çekingen. Anlıyorsunuz ya?
Withdrawn.
Burada işler farklı yürür. Anlıyorsunuz ya?
Well, that is, we do things differently from Venice, you see.
Asla geri dönmedi, anlıyorsunuz ya.
He never went back, you see.
Durumu anlıyorsunuz ya.
You understand the situation?
Olaylara dinsel açıdan bakar ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya.
She sees things biblically... if you know what I mean.
Anlıyorsunuz ya arada fark vardı artık.
You know, it just made all the difference.
Anlıyorsunuz ya, Bay Dorsett, ben sadece onun konuşması için bazı kayıp parçaları birleştirmeye çalışıyorum.
SO YOU CAME TO THE HORSE'S MOUTH. IS THAT IT? IT SEEMED THE SENSIBLE THING TO DO.
Anlıyorsunuz ya?
You understand, of course?
Işte, anlıyorsunuz ya, annesine bu yüzden anlatamadım.
Well, you see why I couldn't tell his mother.
Şey... ne dediğimi anlıyorsunuz ya?
Well... You know what I mean?
Anlıyorsunuz ya, bu anlaşmamızın bir parçası.
You see, it's part of our agreement.
Anlıyorsunuz ya!
You see? You can't say
Anlıyorsunuz ya?
You understand?
Las Vegas'a çok yakınız anlıyorsunuz ya.
You understand, we being so close to Las Vegas.
Anlıyorsunuz ya, belki yanlış bir pozitif sonuç elde ederiz.
See if we get a false-positive result.
Anlıyorsunuz ya?
You see?
Anlıyorsunuz ya ikimiz de bize soru sorulduğunda cevaplamaya hazır ve istekli olmalıyız.
You see we both have to be able and willing to answer when our name is called.
Anlıyorsunuz ya, 22. yüzyıl barış ve uyumun olduğu bir ütopya.
You see, the 22nd century is a peaceful, harmonious utopia.
Anlıyorsunuz ya, Hopper'ın geri gelmesi benim hatam.
So, you see, it was my fault that Hopper's coming back.
Anlıyorsunuz ya, o saatte evdeydi.
So, you see, he was in the house.
Ayrıca hastanede bana pek iş düşmüyor... Tüm o tüpler vesaire. Anlıyorsunuz ya?
Besides, I can't do much at the hospitalTr All those tubes.
Bakın, anlıyorsunuz ya.
See, you know.
- Anlıyorsunuz ya...
- So, you know...
- Çok ödüllendirici bir şey, anlıyorsunuz ya.
- It makes work more rewarding.
Anlıyorsunuz ya doktor.
You understand, doctor.
Başı dertteydi, anlıyorsunuz ya! Bunu gözlerinden okuyabiliyordum.
He was in trouble, you see, because I could see it in his eyes.
Pek vaktimiz yok, anlıyorsunuz ya.
We don't really have time, you see.
Anlıyorsunuz ya, bu taraftan her şey oldukça siyah beyaz kadar farklı görünüyor.
Anlýyorsunuz ya, bu taraftan her þey oldukça siyah beyaz kadar farklý görünüyor.
Anlıyorsunuz ya, bu evimizde çok hassas bir konuydu... çünkü şimdiye kadar annem sahip olduğum her saç modelini vermişti.
See, this was a sensitive subject around our house because up until now my mom's actually given me every haircut I've ever had.
Anlıyorsunuz ya, hayat Rosemary'den ibaret değilmiş.
See, life is about so much more than Rosemary.
Anlıyorsunuz ya, Batı Yakası değil burası.
I mean, this ain't the West Coast, you know?
Bir cumartesi gecesi dışarıya çıktığınızda yanınıza sadece bir muşta almanız yeterliydi ya da küçük bir odun parçası veya boru, anlıyorsunuz değil mi.
Go out on a saturday night with just brassknuckles, nothing else. Maybe a piece of wood, piece of pipe, you know what I mean.
Wellesley kızı olduğunuz için soğukkanlı davranıp patronun sizi de sınadığını anlıyorsunuz. Ya sonra?
Ever the Wellesley girl you keep your cool and understand that the boss is probably testing you as much as your husband.
- Ya, demek anlıyorsunuz.
How much do you want?
- Ya anlıyorsunuz, tabii.
I understand that.