English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Bu da bir şeydir

Bu da bir şeydir translate English

493 parallel translation
Bu da bir şeydir.
That's somethin'.
- Bu da bir şeydir.
- That's something.
Neyse bu da bir şeydir!
That's always something!
Eh, neyse bu da bir şeydir.
Well, that's a mercy anyhow.
- Fazla değil ama bu da bir şeydir.
- Not much I'm afraid, but it is something.
Bu da bir şeydir.
That's something, anyway.
Bu da bir şeydir, değil mi?
That's something, eh?
Eh, bu da bir şeydir.
Well, that's somethin'.
En azından bu da bir şeydir.
At least that's something.
Bu da bir şeydir.
- That's sort of a relief.
Bu da bir şeydir.
That is something.
Görünüşe göre onun da peşinde çok kadın yok ki bu da bir şeydir.
It seems there aren't many women after him, so it's something.
Ama hiçbir yaptırım gücüm yoktu. Bu da bir şeydir.
You were part of the vast German power structure.
Bu da bir şeydir.
That's a beginning.
Bu da bir şeydir, değil mi?
Ain't that something?
Ama genellikle bu da bir şeydir. Orijinal anlamda.
But there usually is some original meaning.
Bu da bir şeydir.
Ah, well, that's something.
Bu da bir şeydir.
That's something.
Bu da bir şeydir.
Well, at least that's something.
Sam, bu da bir şeydir değil mi?
Sam, that's somethin', isn't it?
Evet ama yine o müzede bir sanat eseri sayesinde insanların hayatı değişti bunu da o hödükler yaptı. Bu da bir şeydir değil mi?
Yes, but if in this museum a clodhopper's life is changed by a work of art, isn't that something?
Bu da bir şeydir.
That'll be something.
Neyse bu da bir şeydir.
That's something, anyway.
Bu da bir şeydir, değil mi?
That's got to mean something, right?
Bu da bir şeydir.
Well, that's something.
Sen gözlerimi açtın Worth, bu da bir şeydir.
You opened my eyes Worht. That's something.
Henüz doğmamış bir kalbi ya da bu dünyadan ayrılmış bir kalbi kucaklamak yaşayan biri için en zor şeydir.
The living person who has to go on living while loving all the hearts of those who hasn't been born yet, or who's already left this world... has the most difficult task of them all.
Ben, kadınların bağlılık konusunda hayal kurmak ya da bu eksiklikten dolayı rahatsızlık duymak için çok yaşlı bir adamım ama senin entrikalarının, benim planlarımla karışmaya başladığında bu farklı bir şeydir.
I'm too old a man to have any illusions about the constancy of women, or to be seriously disturbed by the lack of it but when your intrigues start interfering with my plans that's something else again.
Biri seni ya da beni öldürdüğünde, bu bir şeydir.
When a man can kills you or me, that's one thing.
İşte, bu da böyle bir şeydir.
It's just one of those things.
Ama bu diğer adamı hırsızlığa teşvik etmektir Bu da yanlış bir şeydir, öyle olunca ruhunu kaybetmeyecek mi?
But if there is evil in that man, do not encourage him to... become more and more evil. And to slowly lose his soul.
O çok iyi eğitim gördü, bu da değerli bir şeydir.
She's full of education and it's a delicate commodity.
Sanırım bu da bir şeydir.
I guess that is something.
Fransızlar daha fazla savaşmaya devam edemiyorlarsa bu bir şey ama düşman için bunu kolaylaştırıyorlarsa bu da başka bir şeydir.
If the French can no longer fight, that's one thing. But if they make it easy for the enemy, that's another.
Bu da ilkel bir güdü olan seksten daha önemli bir şeydir.
That's a hell of a lot more primal passion than sex.
Çatışma her zaman bir engelin üzerinde, başka bir yerdedir. Ve bu da sonuca götüren şeydir.
The action is always over a hedge somewhere else, and it's the decisive thing.
Bu da bir şeydir.
Anyway it's something.
Bu da iyi bir şeydir.
And that's a good thing.
Bu da çok doğal bir şeydir, ama bakın kuzenim Ceil'i ele alalım.
It's a natural thing, but take my cousin Ceil.
Rusya'da bu sıradan bir şeydir.
In Russia that's permanent way of life.
Belki bu da, sizin aydınlatabileceğiniz bir şeydir.
Perhaps that too is something you could illuminate.
Çünkü iyi anlaşabileceğim biri olarak gözüküyorsun ve Sobibor'da bu önemli bir şeydir.
Because you like someone I could get along with and that's important in Sobibor.
Bu da bir şeydir.
Sonja!
Bir insana tek yapabileceğiniz orgazm etmek ki bu da dünyadaki nerdeyse en zor şeydir.
Of all the things you can do too a person, giving someone an orgasm is hardly the worst thing in the world.
Bu da senin favori konun. Sanırım bir hayatın bittiğine görünce kendi ölümlülüğünü düşünmek doğal bir şeydir. Değil.
And it's your favourite subject.
Bazı insanlar çaplıklık konusunda doğuştan yetenekli olsa da, bu özellik öğrenilebilir ve geliştirebilir bir şeydir.
( Man ) Although some people are innately flirtatious, it's also a skill that can be Learned and developed.
Bu da muhtemelen rutin bir şeydir.
It's probably routine.
Ama gemimde önemli bir yeri bokladığınızı duyarsam, geminin altından yüzersiniz ve bu da uçak gemisinde ciddi bir şeydir.
If I catch either one of you shitting in some vital area on my ship, you'll be keel-hauled, and that's serious on an aircraft carrier.
Neredeyse Gal kuzusu kadar güzel, ki bu da önemli bir şeydir.
Very nearly as good as Welsh lamb and that's saying something.
Bu da bir şeydir.
Oh, Charles. - That's something.
Bence bugün bu insanların gerçekten korktuğu şeydir. Bu yüzden hayatın su götürmez bir parçası hâline gelmiştir ve doğal olarak senaryolarda da yerini almıştır.
And that, I think, is today the only, uh, uh, uh, fact which people really fear, and therefore it has become a-a defiinite part of life... and naturally also of scripts.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]