Bunun gibi şeyler translate English
704 parallel translation
Bir araya gelişimiz ve bunun gibi şeyler. Sanki hepsi kaderimizde vardı.
The way we've been sort of thrown together and everything.
Bunun gibi şeyler göreceli tabii.
Oh, well, relatives are like that.
Bunun gibi şeyler için kulağı var.
He's got an ear for such things.
Kuru ekmek ve bunun gibi şeyler.
Crusts of bread and things.
Ya da parka gidip buz pateni yapanları izleriz... bunun gibi şeyler.
Or go to the park and watch the skaters... that sort of thing.
bunun gibi şeyler önemli değil, Martha.
IT'S NOTHING LIKE THAT, MARTHA.
Bunun gibi şeyler yaptığı sürece hissetmeyecektir.
Not so long as it does things such as this.
Arabalara koruma, posta taşımaları ve bunun gibi şeyler yapılacak
We'll provide escort for wagons, carry mail and things like that.
Terorist veya bunun gibi şeyler olabilirdi.
Might have found out... All sorts of things.
Eşiniz Kraliyet Donanması'ndayken, makineler ve bunun gibi şeyler hakkında her şeyi öğrendiğini iddia ediyor.
Your husband claims to have learned all about the engine and such things when he was an officer in the Royal Marines.
Bunun gibi şeyler.
That sort of thing.
Bunun gibi şeyler.
Somethin'like this.
Belki önemli mektuplar ve bunun gibi şeyler vardır.
You know, important letters and all like that.
Bir ev, bir araba ve bunun gibi şeyler alacağız.
We'll buy a house and a car and things like that.
Onları avanta, tütün ve bunun gibi şeyler için satmış.
He sold them out for perks, tobacco, and things like that.
İnsanlara yardım etmek ve bunun gibi şeyler.
Helping people out, things like that.
Hava gösterileri, akrobasi, bunun gibi şeyler.
Aerial circuses, aerobatics, things like that.
Bunun gibi şeyler.
Something like that.
Bunu yaparken birçok şey düşünüyorum yarışın nasıl geçeceği konusundaki düşünceler ve bunun gibi şeyler.
I do a lot of thinking collecting my thoughts about how I'll run the race, all that sort of thing.
- Kendi başına kararlar verip güzergâhından çıktığın ve bunun gibi şeyler için seni tokatlamasına gönlüm razı olmazdı.
- I wouldn't want him to slap you down for steppin'outta line, makin'decisions on your own, and all that.
Ödüller, takdirler, bunun gibi şeyler.
Awards, commendations, things like that.
Bilimadamları açacaklar icat ettiler deterjanlar ve bunun gibi şeyler hiçbir şeyi değiştirmeden,
Scientists invent can openers detergents, etc without changing anything,
Aşk ve bunun gibi şeyler hep parayla yürür.
Love and so on always have to do with money.
Onlara "İngiliz denizcisi" demezsen daha kolay alışabilirsin. Ya da bunun gibi şeyler işte...
You'll get along better if you don't call them "limeys." That kind of thing.
İşte bu yüzden, karım çalışır ben ise ev işleriyle uğraşırım. Bir de, bebeklerin bakımı ve bunun gibi şeyler var tabii.
So she works and I do the housework... and, uh, take care of the babies and things like that.
Ev, balonun düzenlenmesi ve bunun gibi şeyler.
with the house and everything, and organizing the ball and everything.
Bunun gibi şeyler yeni değil.
It's not like it's anything new.
Bunun gibi şeyler.
Something.
Hepimiz insanız, ama bunun gibi şeyler yapmıyoruz.
We're all humans, but we don't go around doing that.
Prodüksiyon, yayın, ve bunun gibi şeyler.
Production, casting, et cetera.
İnsanlar gelir, sen karşılarsın, masalarını gösterirsin. Bunun gibi şeyler.
The people come in, you greet'em and you show'em to the tables.
Evet, bunun gibi şeyler.
Something like that, yes.
Kan davaları, kin ve bunun gibi şeyler var mı?
Are there any vendettas, grudges, anything like that?
Bunun gibi şeyler anaokulundan itibaren Japonların beynine işlenirdi.
They were these things that were hammers blow in the minds of the Japanese since the infancy garden.
Mükemmel bir eksperttir kendisi, bilirsin, Sotheby ve bunun gibi şeyler işte.
He's a great expert, you know, Sotheby's and all that.
İş ortaklığımız ve bunun gibi şeyler.
Our business partnership and so on.
# Bunun gibi şeyler var
# Some stuff that looks like this
Şeker, patlamış mısır, sakız ; bunun gibi şeyler.
Candy, popcorn, gum, anything like that.
Yüksek sesle şiirler okurdu, restoranlarda ayağa kalkıp dans ederdi, bunun gibi şeyler.
AND GET UP AND DANCE IN RESTAURANTS, THINGS LIKE THAT. JUST TOO BIG A HEAD OF STEAM, THAT'S ALL.
Bunun gibi şeyler mi?
Stuff like that?
Bana bunun gibi şeyler yaz, tamam mı?
Write me something like that, will you?
Satıcılar, etrafta dolaşan adamlar, veya bunun gibi şeyler var mı?
Salesmen, or guys hanging around, or anything like that?
Bahçıvanlık, tamir, bunun gibi şeyler?
Yardwork, handy-Work, stuff like that?
"Bay James Allen yeni bir Panama Kanalı inşa ediyor." Ya da bunun gibi bir şeyler.
"Mr. James Allen is building a new Panama Canal." Or something.
Bunun gibi şeyler?
Things like that?
Bunun gibi korkunç şeyler.
All kind of terrible things like that.
Bunun gibi şeyler.
Things like that.
Ve bunun gibi..... şeyler.
And things such things.
Ondan bunun gibi başka şeyler de saklıyor musunuz?
You hide things from him.
Ayrıca en nazik insanlardır, bunun muhtemel nedeni hayatlarında hiç kaya gibi sert şeyler görmemiş olmalarıdır.
They're also the most gentle people, possibly because they've never seen anything as hard as a rock or a stone in their lives.
Ya da bilirsin bunun gibi bir şeyler.
Or, you know, something like that.
bunun gibi 190
bunun gibi bir şey 34
bunun gibi mi 57
gibi şeyler 18
şeyler 33
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bunun gibi bir şey 34
bunun gibi mi 57
gibi şeyler 18
şeyler 33
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bununla birlikte 245
bununla ne demek istiyorsun 20
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bununla beraber 102
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bununla 93
bunun bir önemi yok 62
bunun için teşekkür ederim 20
bununla ne demek istiyorsun 20
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bununla beraber 102
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bununla 93
bunun bir önemi yok 62
bunun için teşekkür ederim 20