Bıra translate English
347 parallel translation
Histerikler gibi davranmayı bıra...
Stop acting like a lot of hysterical...
Bırak ya, o süslü hatunlar varken bana sıra mı gelir?
Go on, you with all your fancy dames. Where do I come off?
Arabanı yolda mı bıraktın? Neden buraya getirmiyorsun, ahıra koyarız.
Did you leave your car down on the road?
Atı kiralık ahıra bırakırım, yarın oradan alırsın.
I'll leave him at the ace high livery stable. Pick him up in the morning.
Umuyorum, kızlara iyi bir hatıra bıraktık.
We want to give the girls a happy memory.
Tamam öyleyse, boşver. Saygı duyduğum, sevdiğim bir dostuma, bir hatıra bırakayım demiştim.
Well, no matter, though I'd dearly love to leave you a trinket to a lad I respect.
Sana ağzının payını verecek bir hatıra bırakacağım.
I'll give you a souvenir that'll cut you down to size.
Rüzgar perdesi olarak kenarda bir sıra ağaç ve nehir sınırı olarak güneyde birkaç ağaç bırakacağım.
I'll leave a fringe for a windbreak and some in the south quarter for a watershed.
Onu benim için ahıra bırakır mısın.
If you could take it into the mews for me.
Ara sıra arabayla bırakırdım.
I gave him a lift occasionally.
Bırak beni, Stepan, yoksa seni ahıra yollarım.
Let me go, Stepan, or I'll send you to the stables.
Ara sıra küçük sırlarımı bana bırakmalısın Abdul.
You must occasionally leave me my little secrets, Abdul.
İki atı serbest bırak ve katıra dinamit yükle.
Cut out your two horses and the dynamite mule.
Zıplayan bir Arap gibi ortalıkta dolaşabilirsin içerideki her şeye kılıç sallayan, dünyanın yarısında yara izi bırakan... -... ama aynı şeyi başkasının yapmasına sıra gelince? Hayır, olmaz!
You can go around like a hopped-up Arab slashing at everything, scarring up half the world but let somebody else try it?
Bir çocuk onu bana hatıra olarak bırakmıştı ben de yemek odasındaki bir çekmeceye koymuştum.
It was a knife that a child had left me as a souvenir I put it in a drawer in my dining room
Ara sıra bana keçileri bırakıyordu.
And brought me things now and then.
Onu ahıra bırak.
Leave her in the cowshed.
Hey, Nell, seni hatırlamamız için bize bir hatıra bırak.
Hey, Nell, give us something to remember you by.
Ara sıra onu eve bırakırsın.
You might help her take the groceries home sometimes.
Sıra bize geldi. Ama oğullarımı yalnız bırakmayacağım.
Naw, I'm gonna ride with you, but I just can't be gone long.
Bırakın günah çıkarayım, manastıra daha sonra gidersiniz.
Hear my confession now, leave the convent till later.
Sana kuleyi hatıra olarak bırakıyorum.
I leave you... the tower as a souvenir.
Beni bir çadıra götürdüler ve orada bıraktılar.
They took me to a tent and left me.
Ziyarete gelen şu erkekler, partilerin bitiminde, ara sıra seni evine bırakan kişiler olmasın?
Might those visitors have been the men who sometimes drove you home after parties?
Onu manastıra bırak.
Take her to the convent.
Hayatından geçen bütün bu kadınların onda bir iz bıraktığı kesin. Bir hatıra.
But from all these women in his life, there is something that will endure, :
Sınıra vardığınız zaman, çikolata kutusunu koltukta bırak.
When you reach the border, leave the candy box on the seat.
Gülümseyen Buddha'mın bir kısmını sana hatıra bırakıyorum.
I leave you a memento - one side of my smiling Buddha.
" Sana gülümseyen Buddha'mın bir kısmını hatıra bırakıyorum.
I leave you a memento - one side of my smiling Buddha.
Beni zor durumda bıra...
You're putting me on...
Şu sıra dinleniyorum ve insanlar paralarını evinde bırakmıyorlar artık.
I'm taking a rest. Nobody keeps cash at home.
Şimdi, ara sıra hayır diyor diye düşünüyorsunuzdur özellikle Pete beni bir bombaya bakıcılık yapmam için okyanusun ortasına bırakmak istediğin de.
Now, you'd think I'd say no once in a while, especially when pete wants to put me in the middle of the ocean to babysit a bomb.
- Yarıda bırakıp sınıra kadar kaçmak zorunda kaldım.
I sort of had to cut and run for the border.
Bizi sınıra kadar bırakabilirler ama bundan emin değilim.
Well, they could give us a lift to the border but I wouldn't count on it.
Bazı sıra dışı ayak izleri bırakmış.
He left some rather unusual footprints.
Baltimore Tren Garı'ndaki bagaj bölümünde, sana bir hatıra bıraktım.
" Mementoes for you at Baltimore Central Left Luggage.
Beni manastıra bırakmışlar.
I was found outside a monastery.
Eğer sabit şamandıra bırakırsak, o bize, hızımızı ve mesafemizi doğrulamak için... sabit bir referans noktası olacaktır.
If we dropped a stationary beacon, we would have a fixed point of reference to confirm speed and distance.
Kaptan, bu az önce bıraktığımız sabit şamandıra.
Captain, it is the stationary beacon we just released.
Joey, Joey, Joey, bir kızı hamile bırakmanın günahı yüzünden manastıra girmek.
Joey, Joey, Joey, entering a convent for the sin of getting a girl pregnant.
# Ne zaman süvari sınıra yürüse, # pencerede güzel gözler gördüğünde, # bıyıklarını biraz düzgünleşir, # ve şefkatle atını okşar.
# When on the march a hussar sees # the eyes of a beauty at the window, # he smoothes his moustache a little # and tenderly pats his horse.
Bu yüzden ara sıra çocuğu evde bıraktığımız olur.
So we sometimes leave the boy at home... but he hates sports!
Herhalde peşin sıra, bıçakla filan dolaştığımı zannediyorsun.
I suppose you think I'm going for you with a carving knife or something.
Ara sıra balık yemezseniz kırmızı etten de bıkarsınız.
But you know something? You'd get awfully tired of it... if you didn't have some fish once in a while.
Gil Ra Im, dublör olmayı bırakacak mısın?
- Gil Ra Im, are you quitting stunting now?
- 20 B bölümünde, ilk sıra.
- 20 inside B, first tier.
- 1 7 B bölümünde, ikinci sıra.
- 17 inside B, second tier.
Bir akşam üstü, gizlice ahıra girdim. ... ve kan gelene kadar bıçakla kestim.
One afternoon, I secretly snuck into the barn... and used a knife until the blood fleow
Bir akşam üstü, gizlice ahıra girdim. ... ve kan gelene kadar bıçakla kestim.
One afternoon, I secretly snuck into the barn... and used a knife until the blood gushed.
Bunlar, çok keskin olmayan bir bıçakla kesilmiş bunlar ise bir sıra eksiksiz ve harika diş tarafından tepelerinden ısırılarak koparılmış!
These have been cut by a not very sharp knife and these have had their ends bitten off by a set of very excellent teeth.
B : Hastanın sıra dışı müzik tarzına karşı halkın tepkisinin yarattığı hayal kırıklığı.
Disappointing public reaction, bordering on hostility to patient's particular style of music.
bira 266
bırak 1242
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
bırak 1242
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
bırakıyorum 119
bırakma beni 65
bırakın 390
biraz yorgunum 69
bırakmam 34
bıraktım 124
birazdan geliyorum 76
bırakmayacağım 38
biraz ister misin 172
biraz uyu 104
bırakın beni 769
biraz daha 472
biraz daha iyiyim 16
bırakmam 34
bıraktım 124
birazdan geliyorum 76
bırakmayacağım 38
biraz ister misin 172
biraz uyu 104
bırakın beni 769
biraz daha 472
biraz daha iyiyim 16
biraz sonra 59
biraz daha dayan 42
biraz daha var 16
biraz dinlen 152
birazdan görüşürüz 75
bırakacağım 37
biraz daha kal 33
biraz bekle 203
bırak onu 1012
biraz sakin ol 53
biraz daha dayan 42
biraz daha var 16
biraz dinlen 152
birazdan görüşürüz 75
bırakacağım 37
biraz daha kal 33
biraz bekle 203
bırak onu 1012
biraz sakin ol 53