Diyorduk translate English
805 parallel translation
Ona sürekli maça kızı verirdim, Kirli Dora diyorduk ona.
I always gave him the Queen of Spades. We called her Dirty Dora.
Evet şimdi, ne diyorduk?
Well now, where was I?
Bergesen gençken büyüyünce değişir diyorduk.
When Bergesen was a young man, we said he'd grow out of it.
Bayan Allison ile akşam trenine bineriz diyorduk.
Thought I might take a ride in with Miss Alison this evening.
Kendimize detektif diyorduk.
We called ourselves detectives.
- Acaba diyorduk...
- We were discussing whether...
Rimoli'ye şöyle hafif bir şeyler yemeye gidelim diyorduk ama vazgeçtik.
Oh, er... we were thinking of running up to Rimoli's for a snack, but we changed our minds.
Ne diyorduk?
What were we talking about?
- Ee, ne diyorduk?
- What were we saying?
Senin için yalancı diyorduk, doktor.
We've been laying for you, doctor.
Biz de gelin nereye gitti diyorduk.
- We were wondering where the bride went.
Konuşsak diyorduk, sizce...
Don't you think we should discuss...
Tam da "Bayan McKay'e ne oldu" diyorduk ki, işte geldiniz.
We were just saying "Whatever happened to Miss McKay?" and here you are.
Ona.. .. kutsal başbelası diyorduk.
We called her the... the Holy T error.
Ne diyorduk?
- Now, what were you saying?
- İyi de, sonra ne diyorduk?
- Yeah. What's after that?
Ölsek de yan yana olacağız diyorduk.
Remember how we thought if we had died at least we'd be together?
Neydi, Ona ne diyorduk, Jake?
What was it we used to try to tell him. Jake?
Onlara "koruyucularımız" diyorduk.
Our protectors. we call them.
Kürdan Charlie nedeniyle kalbi kırılmıştır diyorduk.
We thought you was all broken up about Toothpick Charlie.
- Herneyse, kırılan ışık diyorduk.
- Anyway, about the refracted light.
Ne diyorduk?
What are you saying?
Ne diyorduk.
We were talking about...
- Ne diyorduk?
- Now what were we talking about?
Ona, Die Schwalbe. diyorduk Burada
It's called Die Schwalbe. It's there.
Arabanızı ödünç alabiliriz diyorduk.
We thought we might borrow your car.
Ruhunuz diyorduk.
Now, then, what about your soul?
Şey, Angela ve ben diyorduk ki bu akşam bize akşam yemeğine gelebilirsin.
Oh, well, Angela and I were wondering if you'd like to have some supper with us at home tonight.
Hiçbir şey anlamadım. Evet, diyorduk ki...
- We discussed...
Dolaşırken onun barına girdim, bara Kırmızı Jartiyer diyorduk "Bir duble viski" dedim.
I'm a frog and she's a princess. Yeah, I'd saunter into her saloon... We called it the Golden Garter.
- Biz de öyle diyorduk.
Potter, this is not an affair.
Helen diyorduk ondan gerçekten çok hoşlanıyorum.
About Helen... I really Like her a Lot.
Paris'e dönelim " diyorduk.
Let's go back to Paris. "
- Evet, ne diyorduk?
- Now, what were we talking about?
Bu tarzdan emirlere uyulması gerektiğini düşünüyorduk ve biz tüm insanlar Gaulle'in sözlerini sağda solda çarpıtarak şöyle diyorduk :
"National insurrection goes hand in hand with liberation." The Resistance was a permanent guerrilla war.
Hele bir öğrenmeyin, gözlerinizi nasıl oyuyorum. Ve... nasıl diyorduk?
Ifyou don't know your lesson, I'll gouge your blinkers out and, how does it go?
Aldırış etmedik. "İstediğimiz zaman çıkarız." diyorduk. Biliyorduk ki onlar içeri giremezler.
We said : "That if it injures." We knew that they did not obtain to enter.
Onlara "göbekli tümen" diyorduk. Çünkü hepsi benim yaşlarımdaydı ve formlarına pek dikkat etmiyorlardı.
We called them "stomach divisions", because they were sort of my age, and all had things wrong with their tummies.
Ateş etmeye devam ederek nişan alıp "Bağır bakalım dostum, hadi bakalım." diyorduk.
We just held fire and got aim and said, "You shout on, lad, you come on."
Hayır, biz Corleone ailesi diyorduk, senatör.
No, we called it the Corleone family, Senator.
Diyorduk ki ; farklı biçimlerde, heyecan verici dairelerimiz, kullanımınıza hazır, sizleri bekliyor.
As I was saying, we have quite an exciting variety of completely furnished apartments ready and waiting.
Ne diyorduk?
What were you saying?
- Canavar diyorduk.
- About the monster...
Kusura bakma, ne diyorduk?
Yes, excuse me, where were we?
Durun, ne diyorduk?
Wait, where were we?
Cangıldaydım. Çalılık diyorduk yaklaşık dokuz ay. Dokuz ay mı?
I was in the jungle, the bush, we called it for approximately nine months.
Hükümet Raporuna "Şeffaf Hükümet" diyorduk.
I thought we were calling the White Paper "Open Government".
Ona öyle diyorduk. Halde peynir toptancısıydı.
That's what we called him.
Ona Milamon diyorduk.
A second boy was killed in his bed.
İlişkiler düşmanca mıydı? Evet. Pek çoğumuz Hitler'e "Büyük Sezar" diyorduk.
We played a part, if you allow me to use the word, in the defeat.
Onlara beyefendiler (! ) diyorduk.
We called "gentlemen to them".
diyorsun 241
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorlar 355
diyor ki 279
diyorlar ki 68
diyorsun ki 51
diyorum 468
diyor 1008
diyorsunuz 82
diyorum sana 34
diyorum ki 259
diyorlar 355
diyor ki 279
diyorlar ki 68
diyorsun ki 51