Elimde translate English
14,405 parallel translation
Elimde, boğulup çöpe atılan, bıçaklanarak öldürülen... ve dövülerek öldürülen üç kadın var. Zamanında kimse s.kine takmamış çünkü konu hakkında bir şeyler bilme ihtimali olan tek kişi Narkotik Ofisi için muhbirlik yapıyormuş.
What I got is a woman who was strangled and left in a Dumpster, another one stabbed, and a third one beaten to death, and nobody gave a shit about it back then, because the one guy who might know something about it
Evet, resimler ses kayıtları, hepsi elimde.
Yeah! Pictures! Tapes!
Elimde bu aileyi kurtarabilecek bir mektup var.
I have in my hand a letter that could save this family.
Ama elimde çok iyi bir şey var.
But I have the next best thing :
İpler benim elimde değil.
I don't call the shots.
Ama elimde bir tek yüzük var.
But all I've got is this ring.
Sikerler ama'Çavuş elimde bunlar var Alın şunları!
What the fuck? ! Sarge, I got a mini-sledge!
Ama bu iyi haberi barda elimde bir içkiyle vereceğim.
But it's good news, so I'm telling you at the bar with a drink in my hand.
Dinle, elimde senin için daha değişik bir şey var, eğer istiyorsan?
Listen, er, I might have something a bit different for you, if you're up for it?
Onun sayesinde elimde kimse kalmadı.
Thanks to him, I've got no-one.
Sadece kalbim kalacak elimde.
Only my heart shall remain, For me to keep.
Elimde Quick Mix teorimin anahtarı var.
I have, in my hand, the key to my Quick Mix theory.
Neredeyse her an elimde bir Krylon, duvarlara çizerim ve kafiyemi dizerim.
With Krylon in my hand Almost all the time I'm a writer on the walls And on the rhymes
Neredeyse her an Elimde bir Krylon
♪ Krylon in my hand almost all the time ♪
Çok iyi bi başlangıç ama elimde olan her şey bu.
It's a great premise, but it's all I got.
Hillenbrand'ın taslağı elimde.
I've got the Hillenbrand manuscript.
Elimde değil.
I couldn't help it.
Bir saat önce beni kovarken CEO olarak elimde olan koltuk mu?
The same seat I had an hour ago when you voted to fire me as CEO?
Karın elimde. Telefonu bekle.
_
Elimde geleni yapacağım.
I'll do my best.
Kızın elimde olduğunu unutuyorsun.
You seem to forget that I have the girl.
Elimde bunu iyiye çevirebilecek 4 bin tane sebep var.
Well, I got 4,000 reasons that you're gonna make it good.
Elimde değildi.
It... it got out of hand.
Böyle elimde tutmaktan hoşlanıyorum.
It's the way I like to keep things.
Elimde değil, babama dönüşüyorum.
I can't help it. I'm turning into Dad.
Pazartesi okula bir şey götürmem gerekiyor ama elimde bir bok yok.
Monday's show-and-tell and I've got bupkis.
Şimdi, senin elinde benim kızım var, benim elimde de, besbelli ki, senin adamın.
So, you have my girl and I, obviously, have your man.
Pardon elimde fazla kevlar yoktu.
Sorry, I was short on Kevlar.
Elimde yeni bir ceset var.
I've got another corpse.
Elimde bir ölü bir de kayıp kız var. Krupa'nın çalınan araştırmasıyla ilgili ucu senin laptopuna kadar gelen bir siber suç.
I've got one dead girl, another one missing, a cyber crime trail that leads from Krupa's missing research directly back to your laptop.
Dünya değişti ve artık elimde bunun kanıtı var.
The world has changed, and now I've got proof.
Elimde birilerinin gömmeye çalıştığı bir tünel dolusu ceset var.
I got a tunnel full of bodies that somebody tried to bury.
- Elimde sesle aktifleştirilen bir şifre var. Bir de o yayılma modülünüzü istiyorum.
I have something here that requires a voice-activated password and your aforementioned propagation module.
Elimde sana tanıştığımız gece gösterdiğim alet var. Hatırladın mı?
I'm holding... the sensor that I showed you the night we met, remember?
Beşinci hareket elimde.
I have the fifth movement.
Homer elimde.
I have Homer.
Elimde bu kadar var.
It's all I've got.
- Elimde bir şey yok.
I don't have anything.
Doğu bölgesindekilerle pazarlığa giriyorum ve elimde büyük bir koz olması lazım.
I'm making parlay with Eastern and I need big wampum.
- Elimde 210 var.
- 210 is what I got.
Elimde hisselerin olduğu ortada, değeri de yükseliyor. Ancak sen haklı çıkarsan ve şirketin hisseleri çakılırsa pozisyonum zora girer ve hisseleri satamam, yükselmesini bekler dururum.
Well, I'm long the stock, obviously, which is on quite a little tear, but if you're right and this company tanks, my position is screwed and I'll be holding it forever, waiting for it to recover.
Ayrıca ben bunu elimde tutarken beni vurmayacak kadar zeki olduğunuzu da varsayıyorum.
I'm also starting to think that you're smart enough not to shoot me while I'm holding this.
Elimde değil.
I just can't do this.
Elimde çeşit çeşit var canım.
You know, I got plenty of choices, honey.
Elimde hiçbir bilgi yok tamam mı?
Come on. I don't have any details, ok?
Ama Profesör Kang'ın dersini alırsam bursu elimde tutmam zorlaşacak.
But if I take Professor Kang's class, it'll be hard to get my scholarship.
Elimde bir tek o fotoğraf kaldı.
All I have left is that one picture.
Elimde değil.
What?
Elimde kanıt da var.
Yeah, I... have proof.
- Elimde değil.
- I can't help it!
Elimde sadece karo vardı.
It was the only diamond in my hand.