Elimden bir şey gelmiyor translate English
173 parallel translation
Seni incitmek istemem, ama elimden bir şey gelmiyor.
I don't want to hurt you, but ich kann es nicht helfen.
Sanırım bu konuda elimden bir şey gelmiyor.
I guess there's nothing I can do about it.
Elimden bir şey gelmiyor.
There isn't a thing I can do.
Elimden bir şey gelmiyor.
I can't help myself.
Oğlum çok değişti ama elimden bir şey gelmiyor.
My son has really changed, but I can't help it.
Ben böyleyim, böyle yaşıyorum ve elimden bir şey gelmiyor.
I am what I am, do what I do, and cannot help myself
- Elimden bir şey gelmiyor canım.
I CAN'T HELP IT, MY DEAR.
Seni kaybetmek istemem ama elimden bir şey gelmiyor.
I can't afford to lose you, but there's nothing I can do.
Elimden bir şey gelmiyor.
I can't help it.
Benim bu konuda elimden bir şey gelmiyor..... ama sizin her şeyi yoluna sokma şansınız var.
Except I can't do anything about it. But it's not too late for you to square things.
# Deniyorum, deniyorum elimden bir şey gelmiyor
Try and try, there's nothing I can do
Bu konuda elimden bir şey gelmiyor.
I can't do anything about that.
Düşündüğünüzün o olmaması durumuna elimden bir şey gelmiyor.
I can't help it if it's not what you think.
Bu yaşlı halimle elimden bir şey gelmiyor...
With my skills, I am no match for those eight.
Zavallı ben, ağlamaktan ve korkunç bir ızdırap çekmekten başka... elimden bir şey gelmiyor.
Poor me, I do nothing but cry and suffer dreadful anguish.
Üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor.
I'm sorry, but I just can't help it.
- Elimden bir şey gelmiyor.
It can't be helped.
- "Elimden bir şey gelmiyor"!
- "It can't be helped"!
- Biliyorum. - Komiser Bey, elimden bir şey gelmiyor.
- I can't do anything with her.
Bu konuda elimden bir şey gelmiyor.
I can't do anything about it.
Elimden bir şey gelmiyor, işte.
I can't help it, you know...
Elimden bir şey gelmiyor.
Can't do anything about it.
Elimden bir şey gelmiyor.
He's my father.
Elimden bir şey gelmiyor.
I'm thinking of your cut. Yes, I get 10 %.
Üzgünüm dostum, bir kez böyle huysuzlaştı mı elimden bir şey gelmiyor.
I'm sorry, buddy, there's nothing I can do once she gets cranked up like this.
Kendini yok edişini izliyorum. Elimden bir şey gelmiyor.
It's self-destruction and you want me to watch.
Bunun için üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor.
I'm sorry about this, but I can't help it.
- Yanıma geldiğin zaman sana demiştim ki Masters'ı enselemek istiyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
- When you came to me, I told you that I was gonna get Masters and I didn't give a shit how I did it.
Mutlu olmasının Johnny'nin dönüşüne bağlı olduğu hissine karşı elimden bir şey gelmiyor.
( TV Continues, Indistinct ) ( Walt Narrating ] I can't help feeling that his well-being depends on Johnny coming back.
Ama elimden bir şey gelmiyor.
But I can't do a damn thing about it.
Anlıyorum, ama elimden bir şey gelmiyor.
- I understand... but there's nothing I can do about it.
- Elimden bir şey gelmiyor.
- It's not like I have a choice.
Elimden bir şey gelmiyor.
There's nothing I can do.
Size yardım etmek isterim fakat, elimden bir şey gelmiyor.
I'd like to help you, but it's out of my hands.
Üzgünüm, elimden bir şey gelmiyor.
I'm sorry, but there's nothing I can do.
Elimden bir şey gelmiyor.
I can't do anything for you.
Ama o kadar tutucu ki elimden bir şey gelmiyor.
But he's so conservative that I can't help myself.
Elimden bir şey gelmiyor!
I can't help it!
Elimden bir şey gelmiyor.
I can't help meself.
Annemler çok yaşlı, benim de elimden bir şey gelmiyor.
My parents are too old and I'm without skills.
Benim elimden bir şey gelmiyor.
- But it's Sunday.
Kişisel olarak algılamıyorum, Albay Travis... Elimden başka bir şey gelmiyor, size iyi günler diliyorum. - Hoşça kal, Juan.
I do not take personal affront, Colonel Travis, else I should be forced to act other than to simply bid you good day.
Yanında durup, zavallı ve acı çeken..... bir hayvan haline gelmesini seyretmekten başka bir şey gelmiyor elimden.
I can only stand and watch as she is transformed into a poor, tormented creature.
Ama elimden bir şey gelmiyor.
I wanted to live no matter what.
Elimden hiç bir şey gelmiyor.
This took Greek in the hair.
Ozaman benim elimden de bir şey gelmiyor artık.
Let'em do it.
Ohh, iyi olduğum tek bir şey var ve onun için de elimden birşey gelmiyor.
Ohh, one thing I'm good at, and I can't do it anymore.
Elimden başka bir şey gelmiyor.
I got nothing else right now.
Tanrım, Prue'yu öldürüşünü izleyeceğim ve elimden hiç bir şey gelmiyor.
God, I'm gonna watch her kill Prue, and there's nothing I can do about it.
Herkes için bunun kötü bir zamanda olduğunun farkındayım ama bu konuda da elimden hiçbir şey gelmiyor.
I know this is coming at a bad time for everyone but there's nothing I can do about that.
Sözünü tutamadığına göre elimden başka bir şey gelmiyor.
If you won't be true to your word, I've no choice.