Geç kalmam translate English
539 parallel translation
Birlikte çalıştığımız zaman boyunca hiç bu kadar geç kalmamıştı.
He's never been late in all the time we've worked together.
Martha da geçen Noel bu kadar geç kalmamıştı.
And Martha wasn't this late last Christmas by half an hour.
Umarım geç kalmamışımdır.
I hope I'm not late.
Umarım çok geç kalmamışımdır.
I hope I'm not too early.
- Bilmiyorum ama umarım çok geç kalmamışımdır.
- I don't know, but I hope I'm not too late.
Fazla geç kalmam.
I shouldn't be long.
Umarım geç kalmamışımdır.
I hope it isn't too late.
Çok geç kalmam.
I won't be long.
Çok geç kalmam.
I won't stay out too late.
Umarım çok geç kalmamış olurum.
I only hope that I won't be too late.
Hiç bu kadar geç kalmamıştım!
I've never been this late before!
- Geç kalmamı istediğin için yapıyorsun!
- You're plotting to make me late!
Geç kalmam.
I won't be long.
Çantayı taşımama yardım ederseniz geç kalmam.
Give me a little help with the suitcase, and I won't be. - Glad to.
Umarım geç kalmamışızdır.
- I hope we're not too late. Have you married that girl?
Böylesine önemli bir olayda geç kalmam mümkün değil.
I could hardly be late for so important an occasion.
Siz gidin, ben geç kalmam.
You go on, I won't be long.
Beni bilirsiniz. Asla geç kalmam, erken gelirim.
Oh, you know me, "Never Late" Early.
Daha önce hiç geç kalmamıştı.
He's never been late before.
Fazla geç kalmam.
I won't be long.
Musonlar hiç bu kadar geç kalmamıştı.
The monsoon has never been so late.
Umarım geç kalmamışızdır.
I hope we're not too late.
Aramadan asla geç kalmam...
- Yes. I've never been late at home without calling,
Randevu için korkarım geç kalmamışımdır.
I'm afraid I'm a little late for my appointment.
Oh, umarım çok geç kalmamışızdır.
Oh, I hope we're not too late.
- Çok geç kalmam, değil mi?
- I shouldn't be too long, should I?
Geç kalmam.
I won't be late.
Çok geç kalmam.
I won't be too late.
- Umarım çok geç kalmamışızdır.
- I just hope we're not too late.
Umalım ki geç kalmamışızdır.
Let's just hope we're not too late.
Geç kalmam.
I won't stay.
Neyse fazla geç kalmam.
Anyhow I won't be very long.
Hayır, geç kalmam.
I will be back early.
- Sakın ister misin? Naylon çorap? - Geç kalmam.
I promise, I'm gonna tell Phyllis and everything will...
- Umarım geç kalmamışımdır.
- Hope I'm not too late. - No.
Geç kalmam.
I won't be back late.
- Allahım, umarım geç kalmamışızdır.
What? God, I hope we're not too late.
Sessizce burada otur, geç kalmam.
You just sit there quiet and I won't be long.
Çok geç kalmam.
- Back soon.
Tabii eğer geç kalmamışsak.
! If we are not to late that is.
Fazla geç kalmam.
Well, I won't be too late.
Tüm bunlara sebep olduğum için çok üzgünüm, ama geç kalmamızın sebebi alarmı duymamış olmamız.
I'm sorry to cause all this trouble, but the reason we're late is we didn't get our alarm call.
Geç kalmamızın neyi bu kadar komik acaba?
Tell me, what do you find so funny about us being late?
Ben, Chu Liu-Hsiang randevularıma asla geç kalmam!
I, Chu Liu-hsiang neverbreak appointments!
Çok geç kalmam.
- I won't be gone too long.
İnşallah Kasım için çok geç kalmamışızdır.
I hope it is not too late for Kassim.
Serüven dediğin akşam yemeğine geç kalmamızı sağlar.
Adventures make one late for dinner.
- Geç kalmamışımdır umarım.
- I hope I'm not late.
- Hiç bu kadar geç de kalmamıştım.
I've never been up this late.
Yanına bu kadar geç geldiğim için özür dilerim. Ama kral ve baronlar, yanlarında daha fazla kalmam için beni sıkıştırıp durdular.
I'm sorry I was so late coming to you but the King is demanding and the Barons have to be kept at bay.
Erken ya da biraz daha geç gitmiş olsaydım kuyruğa kalmamış olacaktım.
If I'd gone earlier or later, I wouldn't have had to queue.