Inanması güç translate English
329 parallel translation
Yoksa inanması güç sanrılar mı?
Some incredible suggestion?
Onların adamı John Hudson, inanması güç, değil mi?
John Hudson, their key man. It's hard to believe, isn't it?
Bunu inanması güç bulacaksın, fakat bir zamanlar ben de senin gibiydim.
You'll find this hard to believe but I was like you once, a long time ago.
Belki bana inanmıyorsundur ama inanması güç olan bazı şeyler gerçek olabilir.
Maybe you don't believe me, but lots of incredible things are true.
Stüdyonun tam ortasında bunun bulunduğuna inanması güç.
Hard to believe this exists right in the middle of the studio.
Şu anda ailemim kalan son üyesi olmam, inanması güç bir şey.
It's hard to believe that I'm now the last surviving member of my family.
Biliyorum inanması güç ama, bir ara borsada çalışmıştım. Çalıştığım komisyonculardan birisi bana şöyle demişti : IQ'um 20'ye geldiğinde satış işi yapabilirmişim.
I know it's hard to believe, I used to work in the stock exchange... till one of the brokers told me when my IQ hit 20, I should sell.
O hastaların böyle birşey yapabileceklerine inanması güç.
Hard to believe those patients could do something like this.
İnanmıyorsanız inanması güç ancak bir kez inandınız mı gerisi kolaydır.
It's hard to believe unless you believe... but when you believe it, then it's easy.
- Buna inanması güç.
- It's hard to believe.
Hayır, beni dinleyin. Biliyorum inanması güç ama onu hayatta tutan bu kuyu.
No, listen to me, I know it is difficult to believe but the pit is what keeps him alive.
Bence inanması güç.
- I find that difficult to believe.
Onun seçkin çalışanlardan biri olduğuna inanması güç.
I find it hard to believe he could be one of their elite workers.
Odaya girdiğinde yüzlerindeki ifade... Hâlâ inanması güç bir heyecan veriyor.
The look on their faces when one walks into a room... still gives one a ridiculous thrill.
Buna inanması güç.
Wha--you know, I find that hard to believe.
İnanması güç.
Oh, it's unbelievable.
İnanması çok güç. Her şey çok çabuk oldu.
It's awful hard to believe.
İnanması çok güç.
It's hard to believe.
İnanması güç.
I wouldn't have believed it.
İnanması güç!
Well, I never!
İnanması güç ama... onun gibi eğitimli bir hanım Quint gibi biriyle... artık herneyse.
'T was hard to believe... her being an educated young lady and Quint being... well, what he was.
İnanması çok güç.
I can still hardly believe it.
İnanması daha da güç olan bir şey var :
There's something even more difficult to believe :
İnanması güç.
I can hardly believe it.
İnanması güç... Bn.
I find it hard to believe...
İnanması güç.
Hard to believe.
- İnanması güç.
- Hard to believe.
İnanması gerçekten güç Lisedeki bir kızın bunu bilmemesi.
It's really... hard to believe a girl in high school wouldn't know something.
- Bu inanması epey güç, Mr. Prince.
- That's hardly credible, Mr. Prince.
İnanması güç.
That's hard to believe.
Şey, başlangıç olarak, inanması çok güç ama, ben nasıl süreceğimi bilmiyorum.
You ever heard of smoked turkey? Go get it, tiger! Listen, Boris.
Aslında gerçekten de inanması biraz güç.
Well, frankly, it is a little hard to believe.
- İnanması güç değil mi?
SANDBURG : It's hard to believe, isn't it?
İnanması çok güç, ama böcekler... biyolojik savaş ya da nötron bombası dışında dünyada hiçbir şeyin... yapamayacağı bir şeyi başardı... bir füze üssünü etkisiz hale getirdi.
It's damn hard to believe that insects have accomplished what nothing in the world could've done except germ warfare or a neutron bomb : Neutralize an ICBM site.
İnanması çok güç.
Hard to believe.
İnanması güç bir şey mi?
Is it that hard to believe?
İyi de, inanması çok güç.
It's hard to believe...
İnanması çok güç, milyonlarca mil yolu... - binlerce, binlerce.
It's hard to believe that I've come millions of miles - thousands.
İnanması güç, ha?
Hard to believe, huh?
İnanması çok güç.
That's very hard to believe.
İnanması güç, adamın biri New York Albany'den bütün yolu sadece stüdyoyu görmek için gelsin, sonra da hemen uçakla eve geri dönsün.
Hard to believe a man would fly all the way from Albany, New York just to see the studio, then fly right back home again.
İnanması güç.
Why kill the Shogun's heir?
- Bence buna inanması çok güç.
Though I must say I find that really hard to believe.
Buna inanması çok güç, ama bana bir tüfek bile verilmedi.
It's incredible. They didn't even give me a rifle.
İnanması çok güç...
Unbelievable...
Tüm bu olanlara inanması benim için pek güç...
All of this is hard for me to believe...
İnanması çok güç.
It was just too frightful to believe.
İnanması güç, değil mi?
Hard to believe, isn't it?
İnanması güç ama getirene yüklü miktarda ödül vereceğim.
I'm offering a handsome reward for its safe return.
- İnanması ne kadar güç.
Hard to believe.
İnanması güç.
That's a little hard to believe.
güçlü 186
gücü 20
güçlü ol 74
güçlüsün 33
güçlüyüm 17
güçsüz 22
güçlü olmalısın 28
güçlü joxer 23
gücenmek yok 18
güç mü 18
gücü 20
güçlü ol 74
güçlüsün 33
güçlüyüm 17
güçsüz 22
güçlü olmalısın 28
güçlü joxer 23
gücenmek yok 18
güç mü 18
güç kaybediyoruz 26
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanmıyorum 653
inanmıyorsun 30
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18