Sın translate English
1,611,638 parallel translation
Eğer geri dönmezsem onu bulmalısın, Dom.
If I don't come back, you need to find her, Dom.
İçinde, Brunei kıyısındaki özel bir 96 dönümlük adanın mülkiyet kağıtlarını seyahat kuponlarını, güvenlik kodlarını ve tekne anahtarlarını bulacaksın.
Inside, you'll find travel vouchers, security codes, boat keys, and ownership papers for a private 96-acre island off the coast of Brunei.
Julian Gale, ABD Savcısını kanunları çiğnediğimize ikna etmiş.
Julian Gale's convinced the US Attorney that we've broken the law.
Bu yüzden belki de onunla baş etmeliyiz ve beni tutuklamalısın.
Yes. So maybe we should get on with it, and you should arrest me.
Bir sorun var. Uyuşturucu satıcının yerde kanaması var. Hem de yeni gece kulübünün VIP odasında.
Your drug dealer's bleeding out on the floor in your vip room of your new night club.
Beni vuracak mısın?
Shoot me?
Ajansın yanında liderlik yapıyordum.
I was working lead on the agency's side.
Vibratör kullanan bir kadın mısın, Laurel? Göreceğiz.
Are you a vibrator kind of gal, Laurel?
Haklısın.
You're right.
Elizabeth'in annesine kızını her ne pahasına olursa olsun koruyacağıma bir söz verdim. Ve bunu bir hücreden yapamam.
I made a promise to Elizabeth's mother to protect her girl at all costs and I can't do that from a cell.
Onunla tanıştıktan iki hafta sonra DNA'sını araştırdım.
I ran his DNA two weeks after we met.
Sanırım haklısın.
I think you're right.
Yaratım ve ifadeye dayalı işlerde profesyonelleşme küçük kafeslerin ve sınırların yapımındadır.
That professionalization in creation works, expression works, in the construction of small cages and limits.
Bu kadınların dünyasına giriş evremle sıkı sıkıya bağlı olduğunu düşündüğüm bir şey.
This is something that I think is tightly linked to my phase of invading the feminine world.
Hissettiğim şey bu özgürlüğü tecrübe etme imkanı bularak mutlu olmaktı. Bu yolculuğu yaparak, artık ihtiyacımın olmayacağı noktaya kadar sınırlarımı genişletmekti.
So, what I felt was happiness at being able to exercise this freedom, and being able to take this journey and broaden my borders, to the point that I don't need it anymore.
Kadınsınız ve bu kadar mı?
You're a woman and that's it?
Peki cinsel ilişki sırasında hiç onların sende olmasını istedin mi?
But at any time during sex, have you wished you had them?
O insanın memelerine sahip olmayı değil kendi memelerinin olmasını.
Not wanting that person's breasts, but wanting breasts for yourself.
Dostum, bunu okumalısın.
Dude, you need to read this.
Benim kaçış planımın ve gelecekte hayatta kalmamın bir kutuya sığdığına inanmam mı gerekiyor?
I'm supposed to believe that my escape plan and my future survival fits into a box?
Şu anda, adanın sahibi efsanedir.
Right now, the island's owner is legend.
Reddington'ın dokunulmazlık anlaşması var.
Reddington's got the immunity agreement.
O hiç sahip olamayacağınız bir cesarettir.
He's the courage you never had.
Reddington, Prescott'un müşterilerini gizlemek ve paralarını aklamak için kullandığı bir ön şirket olduğunu söyledi.
Only a p.O. Box. Reddington said it's a front company Prescott uses to hide his clients and launder his funds.
Onu tanısaydınız, bunun aslında imkansız olduğunu bilirdiniz.
Well, if you knew him, you'd know that that's basically impossible.
Bunlar Reddington'ın sizle çalışırken öldürdüğü insanlar.
These are all people reddington murdered while working with you?
Nerede olduğunu öğrenmek amacıyla aracının navigasyon sistemi için bir emir çıkarttım.
I got a warrant for your car's navigation system to see where you've been.
Bay Kaplan, yarın öğleden sonra tanıklık yapacağı için önemli değil ve yaptığında, artık...
Not that it even matters because Mr. kaplan is going to testify tomorrow afternoon, and when she does, there's...
İnanmak zor biliyorum, ama bir zamanlar Deniz Kuvvetleri'nden yeni çıkan altın bir çocuktum. Pentagon'un birleşik soruşturma ve istihbarat görev gücüne şimdiye kadar atanan en genç ajan.
I know it's hard to believe, but I was a golden boy once, fresh out of the Navy, youngest agent ever appointed to the Pentagon's combined investigation and intelligence task force.
Reddington'un kanından bir numune mi aldın?
Procured a sample of reddington's blood?
Hitchin'in suçlu olduğunu kanıtlamak için can attığını biliyorum.
I know you've been longing to prove hitchin's guilt.
Amerika'nın en çok aranan adamı ve yardımcı kankası.
Well, if it isn't America's most wanted and deputy dawg.
Donald ve görev gücünün suç işlememe devam etmemi sağlamış olup olmadığını araştıran federal bir büyük jüri var.
There's a federal grand jury investigating whether Donald and his task force have been enabling me to continue to commit crimes. My.
Tıbbi elemanın Reven Wright'ın cesedinden yeni çıkardığı kurşun.
A slug the medical examiner just pulled out of reven Wright's body.
Trajik olarak Reven Wright'ın cesedi asla bulunamadı.
Tragically, reven Wright's body was never found.
Donald'ın adamlarının senin komodininde başka ne bulacaklarını merak ediyorum.
I do wonder what else Donald's men will find in your nightstand.
FBI'ın Raymond Reddington'la olan ilişkisini mi araştırıyorsun, burada?
You're investigating the FBI's relationship with Raymond reddington, here?
Mahkeme muhabirinin transkripsiyonunu ve sergilerini aldığınızdan emin olun.
Make sure you get the court reporter's transcription - and any exhibits...
- Numara kimin? - Kaplan'ın kullan at numarası.
It's kaplan's burner.
Korkarım ki Kaplan'ın yedek planı daha sert olabilir.
I fear kaplan's backup plan may be more extreme.
İkimizde neden burada olduğunu biliyoruz aylar önce yapamadığın şeyi bitirmek için kafama bir kurşun sıkmak.
We both know why you're here. To finish what you couldn't months ago. To put a bullet in my head.
Bay Kaplan'ın talimatları gayet açıktı.
Mr. kaplan's instructions were very specific.
İki ayağının üzerinde.
He's all biped.
Má'nın babası öldü bu yüzden büyükbabası yoktu ve mevcutta sekiz büyükanne vardı.
Má's father passed away, so there was no other grandpa and there were eight grandmas at the table.
Ayrıca yaşlılığın bir tür önyargısızlık getirdiğini düşündüm.
And I also think there is something about being old, a kind of detachment.
Ona neden diye sordum ve bir kadın olma fikrine en çok yaklaştığı anın bu olduğunu söyledi.
I asked her why and she said that's where she felt closest to an idea of being a woman.
Gerçek olarak değil, kadın olarak değil...
It's not real, it's not...
İnsanların karmaşa görmek için ya da sıradan olmadığını düşündükleri için evime gelmesinden hoşlanmıyorum.
I don't like people to come into my house because they will see that it's a mess, that it's not a regular house.
2009'da oğlumun ölümünün ardından "Yeter artık, bir kadın olacağım. Bu yolculuğa başlayacağım."
From my son's death to 2009, when I decided, " Enough, I will become a woman.
Ama orada, ağda yapmış biçimde uzanırken bir parçamın açığa çıktığını gördüm.
But when I was lying there being waxed, I saw parts of me appearing.
Kendimin değil başkalarının topraklarında olmam gerekmiyordu.
I don't need to be in somebody else's country and not mine.
sinirli 34
sinirliyim 21
sing sing 20
sinemada 18
sincap 24
sinirlisin 23
sinsi 29
sinirlenme 148
sinir bozucu 26
sinek 53
sinirliyim 21
sing sing 20
sinemada 18
sincap 24
sinirlisin 23
sinsi 29
sinirlenme 148
sinir bozucu 26
sinek 53