Tuhaf bir durum translate English
346 parallel translation
İkimizin arasında adını açıklayamayacağım ama gereksiniz duyduğumuz tuhaf bir durum vardı ama sadece ikimizin arzuları birleştiğinde meydana geliyordu.
Therefore, between us was a certain je-ne-sais-quoi... I couldn't name and which we both lacked... but occurred only when our 2 wills were combined.
Çok tuhaf bir durum belki, çünkü ikimiz de aynı kadına aşığız.
It's perhaps a strange circumstance that we're in love with the same woman.
Tuhaf bir durum.
It's kind of unusual.
Soygunla ilgili tuhaf bir durum vardı, biliyor musunuz.
You know, there was something peculiar about the holdup.
Çok tuhaf bir durum ama Jeannette.
Well this is very strange, Jeannette.
Şey, biraz tuhaf bir durum.
Well, it's a little awkward.
Tuhaf bir durum yarattığımı hissettim.
Then I realized I had created a ridiculous situation.
Çok tuhaf bir durum ama biliyorum, yukarıda bekliyor.
It's a curious thing, but I know he's there, waiting.
Çok tuhaf bir durum.
Ain't this something?
Tuhaf bir durum.
It's strange.
Tuhaf bir durum, Philippe.
It's extraordinary, Philippe.
Bu çok tuhaf bir durum.
This is all just a weird act.
Bu çok tuhaf bir durum.
It's a bloody funny thing, you know.
- Bir hayvansever için tuhaf bir durum.
- That's strange for an animal lover.
Hayvanseverler için tuhaf bir durum.
That's still strange for animal lovers.
Ne düşündüğünü bilmiyorum ama sanki tuhaf bir durum var.
I don't know what you think, but there's something about her...
Bu çok tuhaf bir durum!
This is a grotesque situation!
Bu biraz tuhaf bir durum değil mi?
That's kind of a weird contradiction, isn't it?
O çocuklar içeri girdiğinde... çok kötü ve tuhaf bir durum oldu.
When those boys came in... it was awful and awkward.
Kabul edersiniz ki tuhaf bir durum.
Comical, isn't it?
Tuhaf bir durum, George.
A sticky moment, George.
Aslında, biraz tuhaf bir durum.
In fact, it's strange.
Tuhaf bir durum.
Strange.
Hakikaten tuhaf bir durum içerisindeyim.
In truth, there's a primary aversion involved.
Tuhaf bir durum.
It was an odd job.
Öyleyse tuhaf bir durum söz konusu. Bilgisayar kullandığını itiraf etmiş.
Unusual, then, that he would confess to the charges of computer tampering.
Bu biraz tuhaf bir durum.
This is a bit awkward.
- Bu tuhaf bir durum.
- This is bizarre.
Oh siz gitmeden, Bay Holmes. Önemsiz bir şey, fakat ilgileneceğiniz tuhaf bir durum, bilirsiniz. Garip bir şey diyebileceğiniz türden.
Oh before you go, Mr. Holmes, it's a mere trifle, but the sort of thing you take an interest in queer, you know, what you might call freakish.
Oldukça tuhaf bir durum.
This is very awkward.
Bunun son romanımı yayımladığım zamana denk gelmesi tuhaf bir durum.
It's funny how that kind of coincides with the publication of my last novel.
Tuhaf bir durum...
Strange case...
Bunda tuhaf bir durum yok.
Nothing strange here.
Bu çok tuhaf bir durum!
This is a pretty situation!
Tuhaf bir durum.
It's too strange.
Zamanını bilemiyorum ama bu kişilikler başlayınca bazen kabus görüyorum. Tuhaf bir durum.
You know, I just don't know when they occur but when I start these personalities sometimes it's like I'm kind of having nightmares.
- İmkansız. - Tuhaf bir durum.
It seems strange.
Tuhaf bir durum ne denirse, rastlantı ya da kader.
it's like Carljung. A coincidence? Coincidence.
Tuhaf bir durum daha var.
And there's something else strange.
Çok tuhaf bir durum yasandi az önce.
- Mendez! - Yes, lieutenant.
Jerry, çok tuhaf bir durum.
Jerry, it's so awkward.
Bu çok tuhaf bir durum.
It is very weird.
Tuhaf bir durum.
It's weird.
Dinleyin beni Komiser : Bu, madde ile nötrino arasındaki dengesizlikten kaynaklanan bir vaka bu durum neticesinde o tuhaf ışık oluşmuş ve motorları durdurmuş olmalı.
I'm telling you lieutenant : it's a case of disequilibrium between matter and neutrinos and it must have produced that strange light that disabled the motors.
Bir torbacıyla... eski bir bağımlının dost olması çok şüpheli bir durum Tuhaf değil mi?
A suspect who uses drugs... and an ex-drug addict being good friends lsn't this strange?
Diğer bir tuhaf durum da madame Doyle'un kamarasındaydı.
The next curious circumstance occurred in Madame Doyle's cabin.
Ardından, özel bir durum içeren ama kişisel fırsatlar sunacakmış gibi görünen tuhaf bir ölüm haberi ulaştı.
Then came the news of this remarkable murder, which not only appealed to my by its own merits, but would seem to offer some most peculiar personal opportunities.
Tuhaf bir durum.
You know, it's funny.
"Tuhaf bir olay, istisnai bir durum" diyecekler.
They`ll call it a freak, an aberration.
Evet, müşkül bir durum olduğunun farkındayım, ama, malum, bir tuhaf oldum. sonra da gözlerimin içine bakıp... "Sincabım, seni seviyorum" deyince de...
Yes, I-I-I know it's a mess, but, you see, it got me scriffy, and then when he looked into my eyes and said, "Chipmunk, I love you"...
Senden böyle bir sey istemenin tuhaf bir durum oldugunu biliyorum. Evet, tuhaf.
No one gets you but me.
tuhaf biri 22
tuhaf birisin 17
tuhaf bir şey 23
durum 69
durumu 30
durum nedir 160
durumlar nasıl 26
durumu ne 21
durumu iyi 83
durumu nasıl 335
tuhaf birisin 17
tuhaf bir şey 23
durum 69
durumu 30
durum nedir 160
durumlar nasıl 26
durumu ne 21
durumu iyi 83
durumu nasıl 335
durumu iyi mi 40
durum bu 36
durum nasıl 38
durum şu 37
durumu nedir 24
duruma göre değişir 91
durum raporu 57
duruma bağlı 72
durumunuz nedir 41
duruma göre 34
durum bu 36
durum nasıl 38
durum şu 37
durumu nedir 24
duruma göre değişir 91
durum raporu 57
duruma bağlı 72
durumunuz nedir 41
duruma göre 34