English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Başın

Başın translate Spanish

77,412 parallel translation
Belki aklını başına getirirsin.
Tal vez te escuche.
Başın sağolsun.
Lo lamento.
Kardeşimi bu işi başına kendisi açtığını bilecek kadar iyi tanıyorum.
Conozco a mi hermano lo suficiente para saber que se lo ha buscado.
Bir kine exakta'nın geride ne varmış Almanya'da imal edilmiş Başında Dünya savaşı ii.
Es lo que queda de un Kine Exakta... fabricado en Alemania en los comienzos de la Segunda Guerra Mundial.
Jack, Hooli / Endframe kutusunun başındaki insan olarak yaptığın her şey için sana teşekkür ediyorum. Ama bence seni başka bir yere taşırsam şirketin ihtiyaçları daha iyi karşılanacaktır.
Jack, agradezco todo lo que has hecho como jefe del proyecto de la caja Hooli / Endframe, pero creo que será mejor para la empresa si te traslado a otro puesto.
Denizde bir yerlerde koca bir donanmanın başında.
Está por ahí en algún lado a la cabeza de una armada.
Lannister ordusunun başında artık sen varsın.
Tú estás al frente del ejército Lannister ahora.
Peki senin gibi tatlı bir kız niye tek başına Kralın Şehri'ne gidiyor?
¿ Por qué es una niña linda se dirige a Desembarco del Rey?
Peki senin gibi tatlı bir kız niye tek başına Kralın Şehri'ne gidiyor?
¿ Por qué va una buena chica sola hacia Desembarco del Rey?
Karşınıza çıksın ve başına gelenleri anlatsın çıplak gözleriyle gördüğü şeyleri anlatsın.
Dejad que él comparezca ante vos y os cuente las cosas que le han pasado y las que ha visto con sus propios ojos.
Kralın Şehri'ndeki en iyi okçular ve demirciler gece gündüz demeden iş başındaydı majesteleri.
Los mejores artilleros y herreros de Desembarco del Rey han estado trabajando día y noche, Alteza.
Şimdi, Leprikon en başından beri bunların hepsine karşıydı ama onun bir dezavantajı var o da koyduğumun gerzeği olması.
Ahora, el duende, ha estado en contra de todo esto desde el principio, pero él está en desventaja. Siendo que es un maldito idiota.
Kendisi gerçekten bir tanıdığın tanıdığı. Ve tanıdığın yanı başında oturan tanıdık ise senin tanıdığın.
Conozco a un tío que conoce a un tío, y el tío que se sienta al lado de ese tío es tu chico.
Ama bezgin başın rahatlayacaksa evet, gitti.
Pero si hará que esa cabeza agotada tuya descanse, sí, se ha ido.
Tek başına iyi olacaksın.
Vas a estar bien por tu cuenta.
Umarım masanın başında mutlusundur.
Bueno, espero que estés feliz En la cabecera de la mesa.
Jim, Mario'nun başına gelenlerin başkasının başına gelmemesi için uğraşıyor.
Jim está intentando asegurar que lo que le pasó a Mario nunca le pase a nadie de nuevo.
Sen ise tek başınasın.
Tú tienes... a ti mismo.
Hâlen her an olabilecek kahrolası bir terörist saldırsı var bu yüzden işlerinizin başına dönün,... yapmanız gereken şeyleri yapın.
Aún hay un ataque terrorista que podría ocurrir en cualquier minuto, así que vuelvan a los trabajos, que se suponen están haciendo.
Şeytanın başını bul.
Busca la cabeza del demonio.
Şeytanın başını bul.
Encuentra la cabeza del Demonio.
Eğitimimi tamamlamamı, şeytanın başını bulmamı söyledi.
Él me dijo que, para completar mi entrenamiento, encontrara la cabeza del Demonio.
- Başından beri planın buydu.
Estuviste planeando esto todo el tiempo.
"Küre ile fener arasındaki farkı bilmiyorsan elektrik gidince başın dertte demektir."
Un hombre que no puede diferenciar entre bolas y linternas está en problemas cuando se apagan las luces.
- Zaten başının dönmesi gerekiyor Wallace!
¡ Se supone que te marees, Wallace!
- Aklını başına getir.
- Sí, hazlo entrar en razón.
Seni bıraktığım andan itibaren kendi başınasın.
Bien, una vez que te deje ir, estás por tu cuenta.
Jesse, tek başına Savitar'ın peşine düştüğüne inanamıyorum.
Jesse, no puedo creer que fueras tras Savitar tú sola.
Toplayıcıların en çok arananlar listesinin başında.
Está en la cúspide de la lista de los más buscados por los recaudadores.
Bir gece tek başına Savitar'ın peşine düştü.
Y una noche fue él solo tras Savitar.
Bir dakika boyunca buna bas ve sakın bırakma.
Sostén esto por un minuto. No lo sueltes.
Konuşamasam bile Caty başımın belada olduğunu anlar ve bana yardım etmek için bir yol bulurdu.
A pesar de no poder hablar, Caty se daría cuenta de que estaba en problemas. Encontraría la manera de ayudarme.
Ama resmi kaydı bulunmayan sevgililer konusunda sıkı önlemler almazsak yakın zamanda başımıza gelecek şey belli. Elimizde bir daire kalmayacak.
Pero si no empezamos a tomar medidas enérgicas contra estos novios indocumentados, entonces muy pronto, te diré que no tendremos ningún apartamento.
Herkes kendi hayatını yaşıyor, bense tek başımayım.
Todos siguen adelante con su vida, y yo me quedo sola.
Robert'ın İsyanı baş gösterdiğinde insanlar sonun yaklaştığını düşündü.
Cuando la rebelión de Robert estaba en su apogeo, la gente pensaba que el final estaba cerca.
Üç saat boyunca karanlıkta başıboş dolandım. Ve aşina olduğum tek bir şey bile göremedim. Ama sonra ninemin Leprikon hakkında anlattıklarını hatırladım.
Durante tres horas, vagaba en la oscuridad, y no reconocía nada, pero entonces me acordé de lo que me dijo mi abuela de los Duendes.
- Ne var? Başkanım, basın mensupları konferans salonunda toplandılar.
Alcalde, la prensa le espera en la sala de conferencias.
- Basın mensupları mı?
¿ Por qué?
Bol kafeinli kahve getirmiyorsan veya babamın çalınan kalıntıları hakkında bilgin yoksa git başımdan.
A menos que traigas un café bien fuerte o tengas información sobre el robo de los restos de mi padre... vete.
Ben de müdüre baş komiserin şüphelinin birine yumruk attığını söylerim.
Y yo le diré al comisionado cómo vi al capitán pegarle en la cara al sospechoso.
Nygma ve Barbara'yı ve kalanlarını tek başıma haklayamam.
No puedo con Nygma y Barbara y el resto yo solo.
Çalışırken başımda durmak zorunda mısınız?
¿ Debes merodear también mientras trabajo?
Başın sağ olsun.
Mis condolencias.
Başından savdığın eski arkadaşın.
Tu viejo amiga de la que has estado escapando.
James'i öldürürse, akşam haberlerinde basın yakamıza yapışır.
Si mata a James, la prensa va a darnos por nuestros culos en las noticias de las 6 : 00.
Onu baş üstünde tuttun,... kendi benliğini reddetmeye zorladın.
Lo pones en este pedestal, obligándolo a negar su verdadero ser.
Şeytanın başı benim.
Soy la cabeza del Demonio.
Maalesef bir başınasın.
Usted está en su propia, me temo.
Artık biriyle birlikte yaşıyorum. Suçluların dakika başı özel vaktimizi bölmesini istemiyorum.
Mira, yo estoy viviendo con alguien ahora, así que no puedo tener los delincuentes interrumpiendo constantemente nuestra sola vez.
Başımın çaresine bakabilirim.
Puedo cuidarme sola.
Radyoaktif izotopları ve gravimetrik güç kalıntılarını kontrol edeceğim. - Geçen seferki gbi çıkarsa. - Başımız büyük dertte demektir.
Buscaré isótopos radioactivos o fuerza gravimétrica residual, porque si es la misma que la vez pasada... estamos en un gran problema.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]