English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Bir an

Bir an translate Spanish

33,302 parallel translation
Hepinizin şu anda yemekte olduğunuz yemekle ilgili özel bir anısı var.
Cada uno de Uds. tiene un recuerdo muy especial unido a la comida que están comiendo.
Bu arada bir an evvel bir toplantı yapacağım, yani devamında da bilgilendireceğim sizi.
Mientras, te prepararé una visita rápida, así sabrás qué hacer para avanzar.
Şu an gitti ama bir an için evet.
Se ha ido, pero por un minuto...
Bir an için...
Por un minuto.
Bir an için o da seninkileri okuyabilmiştir.
Bueno, por un minuto seguramente él podía leer los tuyos.
Başka bir anı daha hatırladım.
He tenido otro recuerdo.
Petrol hattı bir an önce yürürlüğe geçecek.
Ese oleoducto seguirá adelante según lo previsto.
Diyorum ki her genç adamın hayatında bir an gelir ve artık babasını bir otorite olarak görmeyi bırakır ve sadece bir...
Estoy diciendo... Llega un momento en la vida de todo joven en que deja de poner a su padre en un pedestal y simplemente lo ve como...
Ama başka bir yerde, duymaması gereken bir anda bir arkadaşının söylediklerini duyuyor ve arkadaşı iyi şeyler söylemiyor ve bu an arkadaşının sadece boş bulunduğu bir an ama arkadaşlıkları sonsuza kadar bitiyor.
Pero la otra cosa es que escucha a una amiga hablando de ella cuando no debe, y la amiga no dice cosas agradables, y es un momento de debilidad para la amiga, pero la amistad está arruinada para siempre.
Bugün, eğer her şey plana göre giderse inanmaya başladığın bir an olacaktır.
En algún momento de hoy, si todo va de acuerdo al plan, llegará un momento... en el que empezarás a creer.
Bundan yüz yıl önce, bu ulus New York Limanı'na bir anıt dikti.
Hace un siglo, esta nación levantó un monumento en el puerto de Nueva York.
Bir an önce başlayalım.
Empecemos.
Gerçekten bir an önce ihtiyacım var.
Pero... de verdad que la necesito lo antes posible.
- Bir an önce kaçmalısın.
¿ Qué? Debes irte ya.
Sadece onunla son bir anım olsun istedim.
Solo quería tener un último recuerdo con él.
1 saat uzakta tarihi bir anıt var.
Hay un monumento histórico a poco más de una hora.
Ama bu durum onu şu an olduğu kişi olmaktan bir anne, bir aile geçindiren ve bir eş olmaktan alıkoymuyor.
Pero eso no le impide ser lo que es, madre, sostén y compañera.
Bardayken yaşadığımız o anda kendime "Otuz üç yıl sonra..." "... nihayet babamla gerçekten içten bir an yaşıyorum " demiştim.
Sabes, cuando tuvimos aquel momento en el pub, pensé para mí : "Después de 33 años, finalmente tendré un momento de verdad con mi padre".
Ama tek umurunda olan bu davadan bir an önce kurtulmak. Bu ne cüret?
De hecho, comenzaba a creer que en realidad te importaba este caso, pero lo única cosa que te importa es terminar con esto lo más rápido posible.
Ama şu an riskli bir durumda olduğumu bilmelisin.
Pero tienes que saber que estoy en una situación tan precaria.
Bir an evvel ara, hiç oyalanma.
- Llama, llama. No te preocupes.
Ş ž u an buradayız ve bir şey yapma zamanı, değil mi?
Pero ahora estamos todos aquí y ya es hora de hacer algo, ¿ no?
Eğer veriler doğruysa şu an bizimle konuşamıyor olman gerekirdi ancak büyük bir şey değil, sadece tekrar yapmamız gerekecek ve senin için bunu hızlandıracağım.
- Bueno... Si fuera precisa, apenas podrías comunicarte. Pero la repetiremos pronto.
"Anında" ölçü gibi bir şey, efendim.
Un periquete es una unidad de medida, señor.
İstediğin her an, insanlarımızı öldüren ırkı yok edebilirsin ama yine de buradayız, bir okulda.
En cualquier momento, podrías destruir a la especie que mató a nuestro pueblo, y aun así... bueno, aquí estamos, en una escuela.
Her an, insanlarımızı öldüren ırkı tamamen yok edebilirisin ama buna rağmen, buradayız, bir okulda!
En cualquier momento, podrías destruir a la especie que mató a nuestro pueblo, y aun así... aquí estamos, en una escuela.
Eski eşimin etrafında olmak çok garip oldu, ve şu an nişanlı benim için bir sürü duygusallığı körüklüyor.
Ha sido raro volver y junto a mi ex-mujer, que ahora está comprometida, y eso ha despertado un monton de emociones en mí...
Şu an dairemde seni arayan bir adam var ve elinde bir silah tutuyor.
Hay un hombre en mi apartamento buscándote. Y tiene un arma.
Ama süre gelen devamlılık bir şey tarafında bozuluyor daha sonra bozulan parçalar tekrardan bir araya geliyor ve biz de şu an olduğu yerde olmaması gereken bir adamı on yıllar öncesinden görebiliyoruz.
Pero si algo desordena el continuo, entonces se mezclan diferentes partes de él y vemos a un tipo de... de hace décadas que acaba de aparecer donde no debería.
Bir askerin savaştan dönüp de köpeğini ilk kez gördüğü an gibi.
Cuando un soldado vuelve a casa de la guerra y ve a su perro por primera vez.
Michael her an o trene binebilir ve bir daha da kendisini göremeyiz.
En cualquier momento, Michael se subirá a ese tren y nunca lo volveremos a ver,
Evet şu an acınası bir durumda olduğumuzun farkındayım. Yine de bu, hayatımdaki en gurur verici anlardan biri olabilir.
Sí, sé que estamos en un aprieto desagradable aquí, pero, esto podría ser el día de mayor orgullo de mi vida.
İçerisinin çok sıcak olduğunu fark etmişsinizdir bunun üzerine düşündüğünüz her an bir derece daha da sıcaklayacak.
Ahora, se darán cuenta de que está muy caliente aquí, y se pondrá un grado más caliente cada vez que piensen en el calor que hace.
Trevor şu an burada bir belirsizliğin içindeyiz.
Trevor, estamos en territorio desconocido aquí.
Çünkü şu an işimize en çok yarayabilecek adam, umutsuz bir adamdır.
Porque lo mejor que puedes hacer es tirar una línea a alguien sin esperanzas.
Söylediklerin bana bir şey anımsattı.
Eso me recuerda algo.
Bir staja ihtiyacın olduğu an beni ara, tamam mı?
Llámame cuando necesite una pasantía, ¿ bien?
Yerel bir gangster Ona bıçak çeker. Capone'un yanağına acımasızca sallar ve yarar. Ve bundan sonra adı "Yaralı Yüz" olarak anılacaktır.
Un gánster local sacó una navaja, cortando a Capone en la mejilla, el cuello, la garganta y así es como consiguió el apodo de "Scarface".
Yaşayacağını söylemek şu an için imkansız beklemekten başka yapacak bir şey yok.
Lo único que nos queda es esperar...
Ve bir zamanlar bir şeyi istediğimi hatırladığımda ona şu an sahip olmayı dilemeden de hatırlayabiliyorum. "
ahora puedo pasar sin desear tenerlo.
Yemin ederim, şu an en son ihtiyacım olan şey deli, kaprisli bir müzisyenle ilgilenmek.
Juro por Dios que lo último que necesito es a otro músico loco y exigente.
Lincoln Anıtı için, 70'lerin sonlarında yaşayan Robert Lincoln, Bir adam tarafından yaklaşıldı Theodore Kipling adında.
Robert Lincoln, que rondaba los 80 años, fue abordado por un hombre llamado Theodore Kipling.
Sen- - Bilmeni istemedi çünkü engellersin diye düşündü ama şimdi öyle bir şansın yok. Şu an bizim yardımımıza ihtiyacı var.
Escucha, no quiere que sepas, porque no quería que lo detuvieras y ahora que no puedes, va a necesitar nuestra ayuda para llevarlo a cabo.
Ama şu an madem acılı bir babanın neler hissettiğini bildiğini iddia ediyor kürsüye Victor Forrest'ı çağırmak istiyorum.
Por ahora, y ya que él asegura saber qué se siente ser un padre agraviado, me gustaría llamar a Victor Forrest al estrado.
Önemli bir şey değil derdim ama kariyerimin en tatmin edici anı olduğu için öyle diyemeyeceğim.
Me gustaría decir que no es para tanto, pero mentiría si no dijera que fue el momento más satisfactorio de toda mi carrera.
Belki olmayız ama şu an öyleyiz ve bence bir sandalye daha gerekecek.
Tal vez no. Pero mientras estemos, creo que necesitarás otra silla.
Cennetteyim cennette! Şu an cennetlik aktiviteler yapıyor olmalıydım. Fransız şiir kitabım ve güzel bir şişe şarapla gölde kayıkla açılmak gibi.
Debería de estar haciendo "cosas del Paraíso", como remando en un lago con una buena botella de vino, leyendo poesía francesa.
Sizinle hoşbeş etmeyi çok isterdim bir süredir üzerinde çalışıyorum epey iyi olmaya başladım ama şu an biraz acelem var.
Soy increíble en ello... Pero tengo un poco de prisa aquí. Estos son Bart y Nina.
Bu tarz adamlar bir çok yolu denerler çünkü.. ... adam şu an yem atıyor.
Hay muchas maneras de manejar a un tipo como ese porque ahora, él es el alimentador.
Sonrasında resmen çuvallamıştık. Ama şu an, yenilenmiş bir görüş olabilirmiş gibi görünüyor.
Y fue como que dejamos caer la pelota pero ahora parece que podría haber un interés renovado.
Havada oldukça gerilimli bir ortam söz konusu şu an.
Solo hay mucha... mucha tensión en el aire en este momento.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]