English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ B ] / Bir yahudi

Bir yahudi translate Spanish

2,206 parallel translation
Aslını söylemek gerekirse, bir Alman yapımcı Amerikan çizgi romanın haklarını satın alıp senaryosunu bir Yahudi'ye yazdırıyor ve sonra da Güney Kore parasıyla filmi Hong Kong'da çekiyor, başrollerde de Polonyalı oyuncular var.
Es decir, un productor alemán compró los derechos del cómic americano original, pidió a un guionista judío que le escribiera la historia para poder rodarla en Hong Kong con dinero coreano y actores polacos.
Bir ajans kızı müşteriyi tecavüzle suçlarsa bir Yahudi düğünündeki domuz böreğinden daha beter olur.
Una agencia de chicas que acusa a un cliente de violación sería tan despreciada como una tarta de cerdo en un casamiento judío.
Ama bir Yahudi cenazesine çiçek göndermemelisin.
No se suponía que enviaras flores a un funeral judío-
O da yaşlı Litvanyalı bir Yahudi. Gri saçlı.
- Anciana judía lituana, con pelo gris.
Aranızda hiç Porto Riko'lu bir yahudi tanıyanınız var mı?
Vamos, ¿ quién ha oído de un puertorriqueño judío?
Bir arkadasimin anlattigi bir yahudi kissasi.
Es una parábola hebrea que me contó un amigo mío.
Evimde 85 yaşında bir Yahudi var.
Judío 85 años en mi casa.
- Asıl mesele iyi bir Yahudi olmaktır.
El punto es ser un buen judío.
Sen iyi bir Yahudiyken Tanrı'nın neden seni annenin mezarını yapmakla cezalandırdığını söyleyebilir misin? Neden benim gibi kötü bir Yahudi değil de sen cezalandırıldın?
Ves alguna razón por la cual Dios te haría ser un buen judío profanar la tumba de tu propia madre con el fin de castigar a un mal judío, por ejemplo, yo?
Ezra, sormak istiyorum... Annen iyi bir Yahudi miydi?
Ezra, permíteme preguntarte, fue tu madre una buena judía?
Bir Yahudi olduğunu bilmiyordum.
No sabía que era judío.
Bir Meksikalı, bir Yahudi, bir de zenci bara gitmişler.
Llegan un mexicano, un judío y un negro a un bar
Şu sebepten dolayı şuradaki komutanımız Çavuş Colbert var ya işte o, bir Yahudi. Ve kendisi, Hıristiyanlardan nefret ediyor.
El jefe de mi sección, el sargento Colbert, nació judío y sigue practicando lo de matar cristianos.
Burada bir Yahudi mezarlığı var, burada bir kilise var ve şurada bir cami.
Ahí hay un cementerio judío, una iglesia y una mezquita.
Bu Klingonca değil ki, hamur içine köfte konularak yapılan bir Yahudi yemeği.
Eso no es Klingon, es judío para un panecillo relleno de masa.
İki zenci ve bir Yahudi gecenin üçünde polis karakoluna geliyor.
Dos negras y una judía entrando en una estación de policía a las 3 de la madrugada?
Bluebird kaybını hesaplamak için bir Yahudi beynine ihtiyacımız var.
Necesito un cerebrito judío para resolver estas pérdidas del Bluebird.
Sen yolacak bir yahudi bile bulamazsın!
¡ Es difícil tirar de cien a un Judio!
O herhangi birisi değil, o bir yahudi.
Ella no es alguien, ella es un Judio.
Çünkü bir Yahudi geldi ve Almanlardan da nefret ediyor.
- ¿ Cómo? Porque llegó un judío y no le gustan los alemanes.
- Aslında o hikaye kendinden daha yaşlı bir Yahudi kadına aşık olan genç, siyahi bir süpermarket müfettişine ait.
- En realidad es la historia de un cajero negro de supermercado que se enamora de una mujer judía mayor.
Biliyorsun ki üniversiteye gidip bir Yahudi sevgili bulunca bütün her şeyi bırakacaksın.
Sabes que dejarás todo apenas entres a la universidad y tengas un novio judío.
Stan, geleneksel bir Yahudi merasimi dışarı çıkmak için çok garip bir yer.
Stan, un servicio ortodoxo judío es un lugar muy extraño para tener una cita.
Evet, o haklı Brian. Ayrıca, ben daha önce hiç bir Yahudi düğünü görmemiştim.
CUARTEL DEL EJÉRCITO ALEMÁN
Oğlunuz süper bir Yahudi oldu, tamam mı?
Tu hijo es un súper judío, ¿ ves?
Her noelimi bir Yahudi ile geçirmeyi.. .. düşünemiyorum, anlarsın ya?
No me puedo imaginar estar cada navidad con un judio, ¿ entiendes?
Burasi bir Yahudi devleti yaratma hirsini gösteriyor.
Muestra la ambición que había aquí, para crear un estado judío.
Ben sentetik bir insan oldugumda hala Yahudi olmayi garantiye alirdim.
Si seré un hombre sintético, sólo tengo que asegurarme de seguir siendo judío.
Yahudi olmayan korkunç bir kadın canavarım. Buraya kabilenizi dağıtmaya geldim.
Soy un terrible monstruo Shiksa que está aquí para aterrorizar a tu clan.
Aslına bakarsan San Juan'da epey bir Porto Riko'lu yahudi vardır.
De hecho, en San Juan hay muchísimos puertorriqueños judíos.
İşte onun böyle bir geçmişi vardı. O, Macar Yahudi siydi.
Pero ese era el tipo de hombre que era, era un Judío húngaro, hombre.
Yahudi bir komedyen mi?
No le conozco ¿ Un actor ruso?
Bir kaç tanesi hastaydı ve de Yahudi olan günbatımında çıkmak zorunda.
Un par de muchachos se reportaron enfermos y el muchacho judío tuvo que irse al amanecer.
Yahudi diasporasının bir parçasıyım...
Soy una judía de la diáspora... nómade...
Mesela şu daha korkutucu : Sokakta yürüyorum. İsrail parlamentosundan biri Yahudi soykırımı konusunu içeren bir parçayı başka bir gruptan alıp çaldık diye Salem'e kızmış.
Un miembro del Parlamento israelí se enfadó con Salem porque hicimos una versión de un tema relacionado con el Holocausto.
Parlamentoda başka bir kişi vardı, "Durun, yeni kuşakların Yahudi soykırımını öğrenmeleri için en iyi araç bu." demişti.
Pero otro miembro del Parlamento dijo que era el mejor modo de que los jóvenes aprendieran sobre el Holocausto.
Anneme bir bedava baryum lavmanı yapsa Yahudi olmaması umurunda bile olmaz.
Un enema de bario gratis y a mi madre no le importará que no sea judía.
Özellikle de bu yahudi menşeili, Kuzey Afrika işgali başladıktan sonra Yahudilerin organize ettiği bir savaşta,
Dado que es una guerra de origen judío, en especial la invasión de à  frica del Norte organizada por el judaísmo internacional, agradecemos a las autoridades alemanas por indemnizar a las víctimas de las bombas dando a la comunidad judía una fuerte multa.
Bir Çinli olarak bir sürü Yahudi yükü attın üzerime.
Para ser chino, eres muy bueno con la culpa judía.
Ve yanımızda % 100 Yahudi olmayan bir arkadaşımızı getirdik.
Me ha acosado muchas veces. Lamento llegar tarde.
Bu pis bir yahudi!
¡ Estiércol!
Hayır. Köyde bir tek Yahudi kalmadı. Hepsi ya sürgün edildi ya da kaçıp gitti.
No... no quedan más judíos en la villa, todos han sido deportados o han huido.
Ama Lise Meitner Yahudi olduğu için bir kaç ay önce Nazi Almanyası'ndan kaçmak zorunda kalmıştı. Hahn bulduğu çelişkili sonuçları ona gönderdi.
Pero ella había sido forzada a escapar de la Alemania Nazi unos meses antes ya que era judía, por lo que Hahn le mando sus controversiales hallazgos.
Onlar, kutsal kitaplarindaki evlerine dönüp orada bir Yahudi devleti kurmak isteyen Siyonistlerdi.
Ellos eran Sionistas, que querían retornar a la tierra bíblica de los judíos para fundar un estado.
Burada olanlar bir Yahudi devleti kurmak için yapilan bu savasin en kritik anlariydi
60 anos después, los israelitas tienen mucho que celebrar.
Mektupta Filistinde Yahudi toplumuna verilecek ulusal bir yer konusuna Ingilizler tarafindan olumlu bakilabilecegini ve gerçeklesmesi için ellerinden ne geliyorsa yapilabilecegi yaziyordu
La Declaración de Balfour decía que "Inglaterra vería " con placer el establecimento en Palestina, " de un hogar nacional para el pueblo judío y
Ayrica açik bir sekilde "Filistindeki Yahudi olmayan halklarin, varolan sivil ve dini haklarinin hiçbir kosul gözetmeksizin ayni kalacagini, yada bu haklardan ve politik statülerden baska bir ülkedeki Yahudilerinde yararlanabilecegi" yaziyordu.
También decía, "que quedaba bien claro que nada será hecho " que pudiera prejudicar los derechos civiles y religiosos " de las comunidades no judías de Palestina,
Bu bir degisim hayaliydi, Yahudi toplum yapisinin bankerinden tüccarina, çiftçisinden askerine kadar degisimi.
Un sueño para cambiar la naturaleza judía de una nación de comercianes y banqueros a una nación de agricultores y guerrilleros.
Bati Duvarinda ciddi bir çatisma yasandi 1920'lerde 100,000 den fazla Yahudi geldi Filistine, ve bazilari iyi iliskilere sahipti Arap komsulariyla.
Más de 100.000 judeus habían llegado a Palestina desde los años 20, y algunos tenían buenas relaciones con sus vecinos árabes.
Yahudi mülteciler, tekrar bir gelecege kavustular.
Los refugiados judíos recuperaron un futuro.
Ve giderek daha da öfkelendiler çünkü kendi ülkelerindeki göçlerin gerçekten bir tehdit oldugunu gördüler. Yahudi göçü, onlari korkutuyor ve tehdit ediyordu kendi ülkelerinde.
Estaban furiosos porque vieron que su país estaba siendo realmente amenazado la inmigración judía amenazaba subyugarlos en su propio país

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]