Bir yabancı translate Spanish
6,918 parallel translation
- Pis bir yabancının...
- Cayó en brazos de un sucio extraño...
orada onun kadar neşeli ve şen bir yabancı yok.
No hay nada extraño allí tan alegre y tan gamesome.
ve eğer küstah bir yabancının huzurunda onun sevimsiz düşüncelerini bize açıklamasını uygun görürse, saray halkına ve kızına hiç mi hiç saygısı yoktur demektir.
Y si se piensa que encaje un extraño descarado en su corte para exponer su mente bestial a nosotros, entonces él tiene un corte que poco cuida y una hija que no respeta en absoluto.
bunu çalmak için kandırılmak, hem de bir yabancı tarafından?
Ellos inducido a robarlo, y por un extraño?
Bir yabancıyla mı birlikteydin?
¿ Entonces ibas con un desconocido?
Cinayet günü evin çevresinde görülen bir yabancının ifadesini dinledik.
Hemos escuchado el testimonio de que un extraño fue visto en la casa el día del asesinato.
Dandan, sakın bir daha bir yabancıyı evime getirme.
Dandan. No vuelvas a traer a un extraño a mi casa.
Chatroulette *'daki bir yabancıyla konuşacağım.
con un perfecto extraño en Chatroulette
Sonra bir gün bir yabancıdan mesaj aldım.
Y luego un día recibí un mensaje de un desconocido.
- Bir yabancıya yardım etmek için özel biri olmak gerekir.
Se necesita una persona especial para hacer algo asi por un extraño.
Zira orada da bir yabancı olurdum.
Allí sería también un extranjero.
O çocuk sokakta karşılaştığımız bir yabancı olsa bile umurumda değil.
No me importa si ese niño fuera... un extraño que encontramos en la calle.
Washington'un ortasındaki bir yabancı bölge.
Territorio extranjero en el medio de Washington.
Görünüşe göre Anna, Claire'ı bir yabancı ile aldattığını düşündüğünde seks hayatları aşırı ateşli oluyormuş.
Aparentemente, Claire y Anna tienen un faceta sexual muy caliente cuando Anna cree que está engañando a Claire con una extraña.
Ya da kalabalıktaki bir yabancı olabilir.
O puede ser un extraño en la multitud.
Adaşım olan o çocuğun zihnini, hiç tanımadığım bir yabancının şekillendirmesine izin mi vereceğim?
Yo ni siquiera he conocido a mi tocayo, ¿ y ahora un extraño va a moldear su joven, y maleable mente?
Bence asıl olan şey karının bir yabancı tarafından kolonize edildiğini anlamanın bu kadar uzun sürmesi.
Creo que lo que está mal es el hecho de que te haya costado tanto darte cuenta de que tu mujer había sido tomada por una completa extraña.
Pekalâ uzun boylu, esmer bir yabancıyla tanışıp deniz aşırı bir yolculuk yapacak mıyım?
¿ Y entonces? ¿ Voy a conocer a un alto y misterioso desconocido y viajar por el mar?
Monica bir yabancıydı.
Mónica era una extraña.
Ailenden daha çok bir yabancıyı mı kolluyorsun?
¿ Te importa una desconocida más que tu familia?
Tatilimizi saçma sapan bir yabancı sporu için iptal edecek değiliz.
No vamos a cancelar nuestras vacaciones por un puñetero deporte extranjero.
Kim bir yabancıyı hapisten kaçırır ki?
¿ Quién saca de la prisión a un desconocido?
30 bini bir yabancıya vermediğini söyle, lütfen.
Dime que no le diste 30 mil a un extraño, por favor.
Kendimi yabancı gibi hissettim, bir yere ait değilim sanki.
Solo me he sentido tan fuera de lugar, como que no pertenezco.
Birçok kişi bu konuyla ilgileniyordu, yabancı bir ülkedeki bir enstitü tarafından satın alınabilirdi.
Sé que había muchas personas preocupadas de que podría ser comprada por una institución extranjera.
Ama bir oğlan çocuğunun iki süper-garip yabancıya "anne" ve "baba" demesinden tuhaf değildi.
Pero no tan raro como un niño crecido llamando "mami" y "papi" a dos perfectos extraños.
Lokantan yabancı bayraklar ve amatörlerden oluşan bir kadro ile dolu.
¿ Mi restaurante lleno de extranjeros banderas y atendido por aficionados?
Burada, yabancı işgalden miras kalma binlerce dönüm toprağı olan bir lordun, sokakta bıraktığı beş çocuk var.
Aquí hay cinco niños en la calle, y un lord que tiene miles de hectáreas heredadas de la invasión extranjera.
- Bir yabancı?
- ¿ Extranjero?
Bu tarz bir fenomen bize ne öğretiyor? Beynin yeteneklerini mi yoksa yeteneksizliklerini mi? Yabancı ve tanıdık olmayan şeylere uyumunu mu?
¿ Qué nos enseña este tipo de fenómeno sobre la capacidad o incapacidad... del cerebro... para adaptarse a lo extraño y a lo poco familiar?
Yabancı bir ülkedeyim sanki.
Me siento como si estuviera en un país extranjero.
Yabancı bir dergide yayınlanan makalede hipnotizma, bilinçaltı, telkin ve diğer psikoanalitik tedavilerden söz ediliyordu.
Un artículo extranjero menciona hipnotismo, sugestión subliminal y otros tratamientos sicológicos.
Sonuçta yabancı bir araba.
Es un coche extranjero, después de todo.
Pearl Harbor dışında yabancı bir kuvvetin ABD topraklarında yaptığı tek saldırı.
Excepto por el ataque a Pearl Harbor fue la única vez que extranjeros atacaron nuestro territorio.
Yabancı bir ülkede şort giyerken.
En un país extranjero, en pantalones cortos.
Ve onu yabancı bir ajanın beynine mi kurdu?
¿ y lo instaló en el cerebro de un agente extranjero? Estando bajo amenaza.
Başka bir yabancı gemi mi?
( sordo ) ( todo el ronco )
Bunun nedeni, biz herhangi bir uluslararası turnuvadayken, diğer yabancı takım menajerleri ve takım üyeleri bizi gördüğü zaman, herkesin "EHOME!" diye bağırması.
Eso es porque cuando estamos en cualquier campeonato internacional y todos los representantes y miembros de equipos extranjeros nos ven, gritan : "¡ EHOME!".
Eğitim zayiatı olarak bildirilen ve kimsenin aramadığı bu askerleri bodrumdan çıkartmak için FBI'ı yabancı bir Büyükelçiliğe sokmayı başardın.
Fueron declarados como desaparecidos en acción, nadie los buscaba... pero conseguiste que el FBI asalte una embajada extranjera... y saque a los soldados de ese sótano. Lo hiciste.
Yabancı el sendromu için bir tedavi yok ama düğünü iptal etmeyin.
No hay cura para el síndrome de la mano extraña, pero no canceléis la boda todavía.
Adalet Bakanlığı, yabancı paranın sağlam bir kanıtını bulursa...
Si el Departamento de Justicia encuentra evidencias de divisas...
Gerçekten yabancı bir dil mi öğrenmek istiyorsun?
¿ De verdad quieres aprender una lengua extranjera?
Yabancı bir elin yardımı dokunabilir.
Un poco de ayuda extranjera podría ser de ayuda.
Bir avuç doğaüstü yabancı için bunu yapmak isteyeceklerini pek sanmam.
Dudo que estén dispuestos a hacerlo por un montón de extraños sobrenaturales.
Yabancı bir istihbarat görevlisi.
Oficial de Inteligencia Extranjera, cayó de una ventana.
- Saçma yabancı sporu mu? - Bu bir hakarettir.
- "¿ Puñetero deporte extranjero?" - ¡ Qué blasfemia!
Phil, dostum. Bir grup yabancının, yanına öylece gidip onlarla sanki arkadaşlarıymışsın gibi konuşup birden bire arkadaşları olamazsın.
Phil, tío, no puedes meterte en un grupo de desconocidos y hablarles como si fueran tus amigos y bam, son amigos tuyos.
Amy'nin birkaç gün içinde yabancı bir limana ulaşacağını düşünüyoruz.
Estimamos que Amy llegará al puerto extranjero en los próximos días.
Garrick'in takımıyla bağlantılı olan yabancı hesapları bir süredir takip ediyorduk.
Hemos estado monitoreando una variedad de cuentas en el extranjero relacionado con el equipo de Garrick.
- Ne tür bir kadın gidip de yabancı birileriyle öylesine seks yaparken fotoğrafını çeker?
Me refiero, ¿ yendo por ahí, haciéndose fotos a sí misma... mientras tiene sexo con extraños?
Paha biçilemez bir eseri yabancı topraklardan hiçbir desteğim olmadan almaya gidiyorum.
Voy a entrar en suelo extranjero a robar un artefacto invaluable sin ningún respaldo.
yabancı 196
yabancılar 56
yabancı mı 19
bir yazar 32
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yıl sonra 30
bir yere gitmiyorum 43
bir yere gidemezsin 16
yabancılar 56
yabancı mı 19
bir yazar 32
bir yere gitme 51
bir yerde 60
bir yerlerde 73
bir yıl sonra 30
bir yere gitmiyorum 43
bir yere gidemezsin 16
bir yere mi gidiyorsun 103
bir yudum 17
bir yolunu buluruz 32
bir yere gitmiyoruz 22
bir yere kaybolma 21
bir yere ayrılma 38
bir yıl önce 51
bir yolu var 41
bir yere gitmiyorsun 28
bir yıldız 18
bir yudum 17
bir yolunu buluruz 32
bir yere gitmiyoruz 22
bir yere kaybolma 21
bir yere ayrılma 38
bir yıl önce 51
bir yolu var 41
bir yere gitmiyorsun 28
bir yıldız 18