Bira mı translate Spanish
3,250 parallel translation
- Bira mı?
- Cerveza.
Benim bira mı da aldın mı?
¿ ya tienes mi cerveza?
Biraz önce babamın mezar taşında bira mı açtın sen?
¿ Acabas de abrir una cerveza en la lápida de mi padre?
Bira mı içsek ne yapsak?
¿ Vamos a tomar una cerveza o qué?
Bira mı yoksa şarap mı, ikram etmeliyim bilmiyorum.
No sé se puedo ofrecer una cerveza, un vino...
- Bira mı?
- ¿ Cerveza?
Sana ulaşmak istiyordum. - Bira içmeye falan çağıracaktım.
Yo, tenía la intención de contactar contigo, invitarte a una cerveza.
Üniversitenin son senesi en kötüsüydü. Tüm arkadaşlarım durmadan bira içmek isterken benim tek istediğim güzel film bir izleyip fast food harici bir yerde bir şeyler yemekti.
El último año de la universidad fue el más duro, porque todos mis compis querían hacer fiestas de barriles y bongs, y yo sólo quería ver una buena película.
Sana bira alayım, Brian.
Te traeré una cerveza, Brian.
Çıkalım ve bira içip hamburger yiyelim.
Vamos a tomar un par de cervezas y unas hamburguesas.
Barda benimle tartışmayacak yarım bir bira var.
Tengo la mitad de una cerveza que no discutirá conmigo.
Bira ve hamburger ateşli bir buluşma için sana yetiyor ama, ben daha klas bir insanım, yani...
Sé que una cerveza y un burguer es tu idea de una cita caliente, pero soy más clásica que tú, así que...
Birinin bizi bira almaya götürmesi lazım.
Necesitamos a alguien para ir por cerveza.
Tamam, ben gidip bir bira alayım.
Sólo voy a tomar una cerveza.
- Bira almaz mısın?
¿ Va a tener una pinta?
Alkolsüz bira kalıntısı olanla aynı mı?
¿ El mismo con el residuo de zarzaparrilla? Sí.
60 inç düz ekran ve bira dolu bir buzdolabı aldım, ama şaşırtıcı bir şey gerekiyor, hava hokeyi masası ya da mini golf gibi.
Tengo pantalla plana de 60 pulgadas, una nevera para cerveza, pero necesito algo guay, como una mesa de hockey o un mini hoyo de golf.
Cin mi tekila mı? - Bira.
¿ Ginebra o tequila?
Sana bira aldım.
Píllate una cerveza.
Buzdolabından iki bira getir de kutlayalım.
¿ Por qué no,... ¿ Por qué no vas a buscar un par de cervezas a la nevera? ¡ Vamos a celebrarlo!
Uçakta bir tane bira içtim, bu yüzden biraz yardımı oldu.
Me tomé una cerveza en el avión, así que ayudó un poco.
eğer Naomi bunu bitirmeseydi ben burada oturup sıcak bira içiyor olmazdım.
De acuerdo, si Naomi no hubiese hecho eso, yo no estaría sentada aquí ahogando las penas en cerveza caliente.
Bira kutularıyla mı?
¿ Con latas de cerveza?
Ama illaki bir yeni nefesle yorgun ve işine gelmeyen boş bira kutularıyla etrafta dolanan biriyle diri ve capcanlı yeni soluğu karşılaştıracaksam bence hiç de fena bir şansım yok.
Se les ofrece una alternativa entre ideas frescas y un cansado y ausente sherrif que conduce por ahí con latas de cerveza vacías cubriendo el suelo de su furgoneta. Tengo posibilidades.
Görevliler, arkadaşlarım bira istiyor.
Personal de servicio, mis amigos necesitan más cerveza.
Light bira alayım.
Sírvame una cerveza helada.
Ayakkabımın her yeri bira oldu.
Tengo cerveza por todo mi zapato.
Dan, bira işini sonra hallederiz tamam mı?
Oye, Dan, postergamos la cerveza, ¿ sí?
Bakın, son günlerin biraz zor geçtiğini biliyorum. Biracıdan gelen bedava fıçı bira ve barın mutfağında kalmış tarihi geçmiş et ne kadar üzgün olduğumu anlamanızı sağlar umarım.
Sé que los últimos días han sido duros, así que espero que este barril gratis del tío de la cerveza, y esta carne ligeramente caducada de la cocina del bar os digan lo mucho que lo siento.
Sadece ona selam vereceğim, elini sıkacağım, birkaç bira ısmarlayacağım, birkaç espri paylaşacağız, biraz bovling oynayacağız, kasten kaybederek ona kendini iyi hissettireceğim, Facebook'da arkadaş olarak ekleyeceğim.
Voy a saludarlo y a darle la mano, invitarlo a unas cervezas, reirnos un rato, jugar una partida, perder a propósito para hacerlo sentir bien, hacerlo amigo de Facebook.
Sana bira aldım.
Te he traído una cerveza.
- Bir bira alayım.
- Una cerveza, por favor.
Son bir bira içeriz, olmaz mı?
Tomaremos una última cerveza.
Ben bira alayım, sağ ol.
- No. Que lo mío sea una cerveza, gracias.
Neredeyse tüm zamanım ofiste geçiyor bir bira içmeye bile vaktim olmuyor. Öyle mi?
Paso tanto tiempo en la oficina, que ni siquiera tengo la oportunidad de salir a tomar un cerveza.
Partideyim ve bira almak için çıktım.
Estoy en una fiesta y he ido a comprar cerveza.
Bira... bilemiyorum, ayrıldım...
Un edificio con piscina... cerveza...
Sorun yok. Bira içmem lazım.
Está bien... necesito una cerveza.
İhtiyacım olan, soğuk bir bira ve bir duş.
Lo que realmente necesito es una cerveza fría y una ducha.
Al bakalım. Bira.
¿ Qué tenemos?
Ben 9 yaşındayken barda Jimmy Smithson ile frizbi oynuyorduk ve babamın en sevdiği bira tabelasını kırmıştım, hatırlıyor musun?
¿ Te acuerdas de cuando yo tenía nueve años y Jimmy Smithson y yo estábamos jugando al frisbee en el bar y rompí el cartel favorito de papá?
Bizimle bir bira içmesi için çağıralım.
Llámela para tomar una cerveza con nosotros.
Bira için sopayla bir şeylere vurmam lazım.
Necesito ir a golpear cosas con un palo por cerveza.
Samanlıkta iğne aramaya başlamadan önce bir bira içmem lazım.
Necesito una cerveza antes de comenzar a buscar esa condenada aguja en el pajar.
Para vermeme izin vermiyorsanız en azından size soğuk birer bira ısmarlayayım?
Si no me dejan que les pague, ¿ me dejan al menos que los invite a una cerveza?
Verandadan bira alacağım kendine.
Voy a beberme una cerveza en el porche.
Beni burada iki bira ile başbaşa mı bırakacaksın?
¿ Me vas a dejar aquí con dos cervezas?
Birer bira içip sana içimi dökersem mutlu olacağım. Üç bira da olur.
Me alegrará ponerte al corriente cuando vengas y tomes una cerveza.
Eve gittim, bir bira aldım ve bağlantı noktaları olmayan 900 metrelik bahçe çiti siparişi verdim. Bağlantı noktası almadan.
Fue a casa y cogí una Guinness y ordenó 3,000 pies de eslabón de cadena recubierta y no tensión de bandas.
Ve bunu söylemek çok garip ama,... Beraber bir geleceğimiz olduğunu görebiliyorum ve günün birinde birlikte bira fabrikasından bozma havalı bir eve taşındığımızı filan. Tabii bira üretimi devam edecek ve...
Y es raro decir esto, pero quizá nos vea teniendo un futuro y yéndonos a vivir juntos más adelante a un sitio guay como una fábrica de cerveza remodelada que todavía fabrique cerveza y...
Oğlum sadece bir kaç bira içtikten sonra ona makyaj yapmama izin verir ve aslında bunu kesinlikle kimseye anlatmamalıyım.
Mi hijo solo me deja hacérselo cuando nos hemos tomado unas cervezas, y le prometo solemnemente no contárselo a nadie.