Bırakmalısın translate Spanish
2,447 parallel translation
Çalışmayı bırakmalısın ve de evlenebiliriiz.
Usted puede dejar de trabajar y se pueden casar.
Sigarayı bırakmalısın, dostum.
Necesitas dejar de fumar, amigo.
Kendini serbest bırakmalısın.
Debes soltarla.
Bunu yapmayı bırakmalısın dostum.
Debes dejar esto, hombre.
Si, bunu zamana bırakmalısın.
Sé que ahora es duro, Sai, pero tú dale tiempo.
Sigara içmeyi bırakmalısın, Heleno.
Tienes que dejar de fumar, Heleno.
Tek istediğimiz, biraz konuşmak. Elinizdeki silahı bırakmalısınız.
Ahora tenemos que hablar, pero nos vendría bien que bajara ese arma ahora.
Beni bırakmalısınız.
Tienen que dejarme ir.
Landon'u korumaya çalışmayı bırakmalısınız.
No se preocupe tratando de proteger a Landon.
Landon'u korumaya çalışmayı bırakmalısınız.
No deberías molestarte en proteger a Landon.
Kız kardeşimi sonsuza dek rahat bırakmalısın.
Tienes que dejar a mi hermana para siempre.
Evine dönüp, bu işi bana bırakmalısın.
Tienes que ir a casa y dejar que me encargue de ésto.
Doğar doğmaz, onu özgür bırakmalısın.
Tan pronto como nazca, tienes que comenzar a liberarlo.
Sende kıza asılmayı bırakmalısın tamam mı?
Sí, y tú tienes que parar de coquetear.
Bir tanesini bırakmalısınız.
Tienes que dejar a uno.
Gerçekten özgür olabilmek için kendini boşluğa bırakmalısın.
Debes saltar al vacío para ser verdaderamente libre.
Ölüleri huzur içinde bırakmalısınız.
Harían bien en dejar descansar a los muertos.
Bo, Lachlan'ın peşini bırakmalısın.
Bo, necesito que dejes a Lachlan en paz
Alıcı delikten sana bakınca iyi bir izlenim bırakmalısın.
Bien, el cliente te está viendo a través del ojo de la puerta, así que tienes que dar una impresión.
Manmeet, bırakmalısın.
Manmeet, tienes que dejar eso.
Son vermek için de her şeyi yaparım ama Rick'i suçlamayı bırakmalısın.
Y haría lo que sea para detenerlo. Pero debes parar de culpar a Rick.
Ray, bu bıçaklanma olayını çizmeyi bırakmalısın artık.
Ray, tienes que dejar de dibujar esa puñalada todo el tiempo. ¿ Por qué?
Neden ve nasıl sorularını geride bırakmalısın.
Tienes que superar el cómo y el por qué.
Peşini bırakmalısın artık.
Tienes que dejarlo estar.
Duygularını bir kenara bırakmalısın.
Necesitas apagarlo.
... "Garrity, artık bunun peşini bırakmalısın."
Garrity, tienes que dejarlo estar.
Eğer arkadaş olacaksak, sürekli seni öldüreceğimi düşünmeyi bırakmalısın.
Bien, si vamos a ser amigos, necesitas dejar de pensar que voy a matarte.
Ayrıca, doğurganlık ilaçlarını almayı hemen bırakmalısın.
Y tiene que dejar los medicamentos para la fertilidad de inmediato.
-... bahsetmeyi bırakmalısın. - Ama hayallerin olmalı.
Pero tú tienes que tener sueños.
Bence onu bırakmalısın.
Creo que deberías tirar eso.
Beni aramayı bırakmalısın.
Buscarme. Necesitas parar.
Dostum acemilerle bu kadar yakın bağ kurmayı bırakmalısın.
Colega... Tienes que dejar de involucrarte tanto con los reclutas.
Bunu deneyene kadar bunu demeyi bırakmalısın.
Dejarás de decir eso cuando los pruebes.
Benimle konuşmayı, beni kontrol etmeyi bırakmalısın ve erkek arkadaşımla konuşmayı da.
Tienes que parar de hablarme y de molestarme y de hablarle a mi novio.
Bizi bırakmalısın, Altın Surat.
Tienes que dejarnos ir, Goldenface.
Belki de onlarla top oynamayı bırakmalısın.
Tal vez sea hora de dejar de jugar a la pelota con ellos...
"Jo, ona gerçeği anlatmadığın için kendini suçlamayı bırakmalısın."
"Joe, deja de sentirte tan culpable por no haberle contado la verdad".
Ne istediğimi, bilmiyorum... kopacaksan, bırakmalısın.
Lo que quiero, no lo sé. Arrebatada, déjate llevar.
Ben, seni vurmayacağız, ama silahı yere bırakmalısın tamam mı?
Ben, no vamos a dispararte, pero necesitamos que bajes el cuchillo, ¿ sí?
İki kara kutuyu kaybetti. Peşinde olduğun şey buysa ailemi rahat bırakmalısınız. Alarmı aldım.
Ha perdido dos de sus cajas negras.
Onun çıkarları için kötü oynuyormuş gibi yapmayı bırakmalısın.
Deja de fingir que eres mala para que él se sienta bien.
Bunu yapmayı bırakmalısın.
Así que hay que tratar de superarlo.
Shelly, kendini suçlamayı bırakmalısın.
Shelly, tienes que dejar de culparte.
Shelly, kendini suçlamayı bırakmalısın. Hayır.
Shelly, tienes que dejar de culparte.
Baba, Juan'ın yasını bırakmalısın.
Padre, no debes llorar a Juan.
Volkoff Endüstrisini arkanda bırakmalısın bunları alırsan her şeye sıfırdan başlarsınız, dünyanın neresi olursa olsun.
Tendrías que renunciar a Industrias Volkoff, pero si coges una de estas, podrías empezar de nuevo, en cualquier parte del mundo, los dos.
Bu yüzden bana söz vermelisin. Choppy's'e gittiğimizde beni Carmen ile yalnız bırakmalısın.
Así que tienes que prometerme que puedo tener a Carmen sola una vez lleguemos a Choppy's.
Biliyorum, zor ama bu işin peşini bırakmalısın.
Sé que es duro, pero tienes que dejarlo ir.
Babacım, Go-Stop oynamayı bırakmalısın.
Dejaste de jugar cartas, padre.
Hapishanede bir şey öğrenmişsem oda bazı şeylerin peşini bırakmalısın.
Si hay una cosa que aprendí en prisión..
Belki bir şeyi saklamaya çalışıyordur veya birini. Eğer gerçekten Keaton'ın bulunmasını istiyorsanız oyunlar oynamayı bırakmalı ve Jake'i aramalısınız.
Puede ser que él esté tratando de esconder algo, o a álguien, y si usted realmente quiere ayudar a encontrar a Keaton, tal vez dejará de jugar y pondrá sus ojos en Jake.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakmayacağım 38
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırak şimdi 60