Calışmak translate Spanish
13,412 parallel translation
Brendan, sana geç saate kadar çalışmak zorunda olduğumu söyledim.
Brendan, te dije que trabajo hasta tarde.
Toprağı ateşe verdikten sonra çalı ekmeye çalışmak.
Tratar de plantar un arbusto después abrasador la tierra.
Daha önce yaşananlardan dolayı sizinle doğrudan çalışmak istemiyor.
Ella no quiere... interactuar con ustedes, debido a la interacción... anterior.
Kim çalışmak ister?
¿ Quién está listo para trabajar?
Beynindeki dopaminerjik sistemden öngörülerini çıkarmaya çalışmak, kafa derini yüzmek gibi.
La extracción de visiones del Sistema Dopaminérgico de tu cerebro... No es muy diferente a que te arranquen el cuero cabelludo.
Neden burada çalışmak için yüksek maaş aldığın özel sektör işini bıraktın?
¿ Por qué dejar un un trabajo bien pagado en el sector privado, para trabajar aquí?
Çalışmak için öğrenci birliği evinden uzak bir yer istedi.
Dijo que necesitaba un sitio tranquilo para estudiar fuera de la fraternidad.
Gençlik zamanımızda, ders çalışmak dışında her zaman aptalca şeyler yapıyorduk.
De vuelta en nuestra vida adolescente, siempre estábamos... haciendo cosas tontas, aparte de estudiar.
Ders çalışmak için buradayız.
Estamos aquí para estudiar.
O hep ders çalışmak için..... kafeye gider.
Siempre va a... esa tienda de té a estudiar.
Bir muhbirle çalışmak çok çabuk karmaşıklaşır.
Trabajar un IC Se pone muy complicado muy rápido.
Bu teoriyle çalışmak tüm permütasyonları ortadan kaldırmazdı.
Así que dejé al margen cualquier tipo de permutación porque no funcionaba con esa teoría.
Orada çalışmak için doğmuşum.
Yo nací para trabajar allí.
Babamı öldüren adamı bulmaya çalışmak benim öldürülmeme sebep olacak.
Tratando de encontrar al tipo que mató a mi padre voy a conseguir que me maten.
Peki FBI için çalışmak nasıl bir şey?
Entonces, ¿ qué se siente trabajar para el FBI?
NZT'nin yan etkilerine neden bağışıklığım olduğunu anlamak için üzerimde çalışmak istediler.
Querían estudiarme, para así poder descubrir por qué soy inmune a los efectos secundarios del NZT.
Neyse, gün içinde sahaya inmeme izin verdiklerinden FBI, bildiğimi düşündükleri şeylerin üzerinde çalışmak için benden işe gelirken acele etmememi istiyor.
Ahora que me dejan salir a la calle durante el día, el FBI quiere que use el tiempo de viaje al trabajo para estudiar cosas que creen que debo saber.
O sabah 10.30'a kadar NZT almadım. Yani çalışmak için biraz vaktim vardı.
No tomé el NZT hasta las 10 : 30 esa mañana, así que tuve tiempo para trabajar.
"O yüzden yapmamız gereken çalışmak, " didinmek ve asla pes etmemektir. "
Lo que debemos hacer... es seguir perseverando y no rendirnos jamás.
Ama Francis'in hepimiz için bir gelecek gördüğünü hatırlamaya çalışmak zorundayız.
Pero debemos tratar de recordar que Francisco vio un futuro para todos nosotros.
Çalışmak zorundayım.
Tengo que trabajar.
Tıpkı oğlan ve onunla müzeye gitmek yerine çalışmak istediğini söylemen gibi, biliyorsun ya, şu Beatles saç kesimi olan...
Como decir que necesita para trabajar, en vez de ir al museo con ella y la del niño, ya sabes, con el corte de pelo de los Beatles...
Müdür. Birlikte çalışmak için, emir aldık..
El Director.
Ödünç parça almazdım, tabi bu külüstürle çalışmak için iyi malzemelerim olsaydı.
No tendría que tomar partes si tuviera suministros decentes con que trabajar en este cacharro.
Anlat bana - - Isabella ile çalışmak nasıl?
Cuéntame, ¿ cómo es trabajar con Isabela?
Bir hastanenin insan kaynaklarında çalışmak her hareketini gizli tutmayı gerektirir. Şu anda senin de içinde bulunduğun durum bu.
Hacer Relaciones Públicas en este hospital significa que he estado al tanto de cada movimiento que has hecho para llegar exactamente donde estás ahora.
Mitch ile birlikte çalışmak istediğini söyledi.
Me dijo que estaba dispuesto a trabajar con Mitch.
Hayır, senin işin bizim için çalışmak.
No, su trabajo es que usted trabaja para mí.
- Annalise'le çalışmak istemezsin.
No quieres trabajar para Annalise.
O evde çalışmak kafanı bulandırmış olabilir ama insanlar birini öldürüp cezasız kalamaz.
Tal vez trabajar en esa casa te ha revuelto las ideas un poco, pero la gente no puede librarse de un asesinato.
Hayatının geri kalanında gizli görevlerde telsizle mi çalışmak istiyorsun?
¿ Quieres trabajar con un walkie-talkie en operaciones encubiertas el resto de tu vida?
Aile ile çalışmak zor olabiliyor.
Trabajar con la familia puede ser difícil.
Çalışmak için başka bir şehre gidiyor.
Va a trabajar a otra ciudad.
Ortada daha büyük avlar varken dikkat çekmeden çalışmak kolay. Pekala.
Quiero decir, que sería tan fácil de volar bajo el radar cuando hay más importantes que hacer justo bajando la calle.
Bu hafta servisinde olmamı istiyor. Hala benimle çalışmak istiyor mu?
Me quiere toda la semana. ¿ Todavía quiere trabajar conmigo?
Sizinle çalışmak büyük bir onurdu Dr. Mayer.
Ha sido un honor trabajar con usted, Dra. Mayer.
- Annalise'le çalışmak istemezsin.
No te gustaría trabajar para Annalise.
O evde çalışmak kafanı bulandırmış olabilir ama insanlar birini öldürüp cezasız kalamaz.
Tal vez trabajar en esa casa ha jodido un poquito tu cabeza, pero la gente no puede salir impune por asesinar a alguien.
Seninle çalışmak güzeldi, Rodrigo.
Buena hacer negocios con usted, Rodrigo.
Hadi Teğmen, beni ele vermeden önce bir kere olsun Ön Kâhin'le çalışmak istemez misin?
Vamos, Teniente. Antes de que me entregues, ¿ no deseas salir con un Precog?
Biben için çalışmak nasıl bir şey?
¿ Qué se siente trabajar para Biben?
Ve bu... ayrımcılık ve yalnızlığı teşvik eden küçümseyici bir nefret söylemi olan "özürlü" kelimesini engellemeye çalışmak sadece doğru değil, ayrıca fevkalade mühim.
Y es... es parte de un discurso despectivo que incita al odio que fomenta el aislamiento y la soledad, y ser parte de una voz para detener a la palabra "R" no solo es correcto, ¡ sino extremadamente importante!
Polis için çalışmak mı?
¿ Un trabajo para la policía?
Hemen bir iş bulmazsam babamın radyoloji laboratuvarında çalışmak zorunda kalacağım. O da sürekli kanser demek.
Si no consigo un trabajo pronto, voy a tener que trabajar en el laboratorio de radiología de mi padre que es como todo el cáncer, todo el tiempo.
Tüm dünyada en çok çalışmak istediğim yere başvuracağım ama iş başvurularında hiç iyi değilimdir.
Por lo tanto, estoy solicitando al lugar que yo más quiero trabajar al igual que, en todo el mundo, pero yo no soy bueno en las solicitudes de empleo. Muy confuso.
Ama hayatımdaki tüm senaryolara çalışmak için vaktim yok o nedenle, sen buradasın. Sen benim kitap özetlerimsin.
Pero yo no tengo suficiente tiempo, eh, para estudiar todos los escenarios en mi vida, por lo tanto, que estés aquí.
Burada çalışmak?
Ya sabes, ¿ trabajar aquí?
Buraya çalışmak için geldin.
Ibas a venir a trabajar aquí.
Bulunduğumuz yere gelebilmek için herkesten çok çalışmak zorunda kaldık.
Las dos tuvimos que trabajar aún más duro para llegar a donde estamos.
Yılbaşı hediyesi, Noel arifesinde çalışmak olacak anlaşılan.
- Sí. Regalo Secret Santa está viniendo al trabajo el día de Nochebuena.
Ders çalışmak için çok hoş bir arkadaşım geliyor da.
Tengo una compañera de estudio buenorra en camino, así que...
çalışmak 46
çalışmak mı 35
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalışmak mı 35
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışmıyor 158
çalışıyordum 70
çalıştı 29
çalışıyoruz 40
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışıyoruz 40
çalışıyor musun 55
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20