Cesaret mi translate Spanish
704 parallel translation
Bu Amerikalıların yaptığının cesaret mi, yoksa aptallı k mı olduğunu bilmek isterdim.
Quiero saber si es estupidez o bravura lo que motiva a los Americanos.
Cesaret mi?
- ¿ Valor?
Cesaret mi?
¿ Valiente?
Sert rüzgarda ihtiyar bir kadın gibi ağır çekim kalkıyorsun sonra da gerçek bir uçak hakkında konuşmaya cesaret mi ediyorsun?
Él despega como una abuela y tiene la audacia de burlarse de un verdadero avión.
Cesaret mi?
¿ Coraje?
Medeni cesaret mi?
¿ Coraje falso?
"Bu mektup sana büyük keder verecek, ama kararımı.. .. yüzüne karşı söylemeye cesaret edemediğimden bunu yazıyorum."
"Se que esta carta te causará gran tristeza, pero debo escribirla, porque no tengo la valentía de contarte mi decisión"
Eğer o adi benim erkeğim olsaydı, kendi iyiliğini düşünüyorsa... bana el kaldırmaya cesaret edemezdi.
Si ese tipo fuera mi hombre, él no se atrevería a tocarme... no si supiera lo que le conviene.
O motoru kurmak, işi bıraktığımdan beri beni gerçekten eğlendiren ilk şey oldu ve ilk defa gitmem konusunda bana cesaret verdi.
Montar ese bote ha sido mi primer trabajo serio desde que dejé los negocios. Eso me ha dado un nuevo impulso.
Büyükbabamdan cesaret al.
Mira mi abuelo.
Hiç biriniz azcık cesaret gösterecek kadar viski de mi içmediniz?
¿ Ninguno de ustedes ha tomado bastante para atreverse?
- Cesaret mi?
- ¿ Con coraje?
Bak madalyamda ne yazıyor : "Cesaret".
Leed mi medalla, pone "Valor".
Değil mi? Anneme göstermeye cesaret edemedim.
No me atreví a enseñárselo a mamá.
Öldürme ~ cesaret isteyen bir iş, değil mi?
Asesinato... bueno, para eso se requiere cierto valor ¿ No es cierto?
Cesaret kırıcı, değil mi?
Qué desalentador, ¿ verdad?
Nezaketin bana bir kez daha sormam için cesaret veriyor... Şu ruhuma işkence eden soruyu.
Tu amabilidad me da coraje para hacer... la pregunta que atormenta mi alma.
* Odama çekildim, ama uyumaya cesaret edemediğimin farkındaydım.
Fui a mi cuarto, pero sabía que no iba a dormir.
Ama içmeye nadiren cesaret ederdi, değil mi?
- Pero rara vez se atrevía a tomarlo.
Hayatımı sona erdirmeyi defalarca düşündüm ama cesaret edemedim.
A menudo lo he pensado Debo terminar mi vida con veneno pero me falta el coraje.
Mahkeme olmadan beni öldürmeye cesaret edebilirler mi?
¿ Me matarán sin un juicio?
- Cesaret kırıcı, değil mi?
- Desalentador, ¿ no?
Benimle yahut kardeşimle konuşmaya cesaret eden birinin dilini keserim.
Si alguien habla de mí o de mi hermana, le arrancaré la lengua.
Ona, midemin yalnızca kuru ekmeği kabul ettiğini söylemeye cesaret edemedim.
No osé decirle que mi estómago sólo tolera el pan seco.
Ümit etmeye cesaret edeyim mi?
¿ Puedo tener esperanzas?
Cesaret seremonisi mi?
¿ La ceremonia del valor?
Yüce Majestelerinin emriyle, Soytarı Giacomo krallığının bir şövalyesi olmak üzere, gerekli bir dizi erkeklik, beceri ve cesaret testlerine girecektir. Be ben bir şövalye mi?
Por orden de su soberana Majestad, el bufón Giacomo debrá pasar una serie de pruebas de hombría, habilidad, y coraje, como requisitos para armarlo caballero del reino.
Tüm cesaret testlerinden geçti mi?
- Sí... - ¿ Ha pasado la prueba de valor?
Viskinin, sana cesaret vereceğini mi sanıyorsun?
¿ Cree que una botella contiene su valentía?
Bir Moğol, Kumlek'in kızına saldırmaya cesaret edebilir mi?
¿ Un mongol se atrevería a tocar a la hija de Kumlek?
- Niye tırmanacak? Cesaret denemesi mi?
- ¿ Es un cobarde?
Beni çok korkutmuştu, bir daha kapıya dokunmaya cesaret edemedim.
No osaba tocar mi puerta. Mi vecino me obsesionaba.
Buraya yalnızca bunu bana söylemek için mi cesaret edip döndün?
¿ Osas volver para decirme eso? No.
Dostum Carter su yerine biraz sert bir şey vermeseydi... ayağa kalkıp konuşmaya nasıl cesaret ederdim bilemiyorum.
No sé cómo me hubiese atrevido a ponerme en pie... si mi amigo Carter no me hubiese dado algo más fuerte que la leche.
Cesaret ettiğinde, sen danışmandın.
- ¡ Papá! Delante de mi casa, para quitarme la vista.
Yarım milyon Sestertius sana cesaret verir mi?
¿ Medio millón de sestercios te darían coraje?
Masamda bir rovelver var, Sam. Her akşam çıkarıyorum. Tetiği çekecek cesaret için dua ediyorum.
En mi escritorio tengo un revólver, Sam, y todas las noches lo saco... rogando por el valor para jalar el gatillo.
Bakalım sizin gibi bir adamı yargılamaya cesaret edebilecekler mi?
Veremos si tienen el valor de condenar a un hombre como usted.
Kendime olan güvenimi yeniden kazandım. Ama seni görmek için Fransa'ya dönmeye cesaret edemedim.
Recuperé mi confianza... pero no me atrevía a volver a Francia para verte...
Ne mi oldu? Bana bunu sormaya cesaret ediyorsun!
¿ Y te atreves a preguntarlo?
Yarım saattir yardım istemeye cesaret edemeden içeride mi bekledin?
¿ Pero qué hiciste? ¿ Tenías vergüenza de llamar?
Udono, Şogun'un İmparator'un düşmanı olduğunu ifşa etmeye cesaret edebilecek mi?
¿ Crees que ese cobarde de Udono tiene el coraje de permitir que el Shogunato se convierta en enemigo del Emperador?
- Biraz cesaret kırıcı, değil mi?
- Muy decepcionante, ¿ no?
Ne cesaret! Tehlikeli değil mi?
Qué valor. ¿ No es peligroso?
Beş sene önce kim kardeşime dokunmaya cesaret edebilirdi ki?
Hace cinco años nadie se hubiera atrevido a tocar a mi hermano.
Ellerimi usulca ona yaklaştırıp dokunmaya cesaret edebildim... Hafifçe okşadım delicesine sevdiğim perimin saçlarını...
avanzo un poco las manos voy... hacia la derecha y toco... rozo los cabellos de mi hada de la maravilla adorada
- Kızımı yukarı götürmeye nasıl cesaret edersin?
- ¡ Cómo se atreve a llevar a mi hija!
Hiçbir şey cesaret, hiçbir şey kazandı.
Ese es el riesgo de mi trabajo.
- Cesaret kırıcı, değil mi?
- Es desalentador, ¿ verdad?
Bu ne cesaret ki, kişisel davranışlarımı yargılayabiliyorsun.
¡ Cómo se atreve a criticar mi conducta personal!
Yüzüme karşı söylemeye cesaret edemediniz mi?
¿ No tuvo las agallas de decírmelo a la cara?