Değer mi translate Spanish
2,426 parallel translation
"Buna değer mi?" dersiniz.
Los provocarán : "¿ Vale la pena?"
Size tekrar ve tekrar soracağım. "Buna değer mi?"
Les preguntarán una y otra vez : "¿ Vale la pena?"
Buna değer mi?
¿ Vale la pena?
Şu an tereyağı almak için babama 30 kilometre yol teptirmeye değer mi?
¿ La mantequilla justifica que su papá conduzca 28 km ahora para ir a comprarla?
Ama yine de bu, uzun ve mutlu bir evliliği gözden çıkarmaya değer mi?
¿ pero vale la pena acabar con un matrimonio feliz y duradero por eso?
- Ziyaret etmeye değer mi? - Evet.
- ¿ Vale la pena visitarla?
O halde bu sevgiyi şimdi heyecanlı olan ama 10 yıl sonra hoşlanmayabileceğim bir şeyle değiştirmeye değer mi?
¿ Vale la pena regatear todo eso por algo excitante con alguien que tal vez no me guste dentro de 10 años?
Ve açıkçası bu olsa da olmasa da yayınlamaya değer mi? Bunu ben bile bilmiyorum.
Y francamente, sin eso y sin esto ni siquiera sé si vale la pena poner esta cosa en el aire.
Söyle bana bu pisliği korumak için ölmeye değer mi?
Entonces dime... ¿ realmente estás dispuesto a morir para proteger a este pedazo de mierda?
Kayda değer mi?
¿ Algo notable?
Lex öz kızını öldürmeye değer mi?
¿ Lex merece que mates a tu hija?
Çok görkemli. Astım olmaya değer mi?
Es hermoso pero ¿ vale la pena el asma?
Dipnot, e-posta almayı düşünüyorum. Buna değer mi?
PD, estoy pensando en tener un e-mail. ¿ Vale la pena? "
Öldürmeye değer mi? Hadi ama.
- ¿ Por el que mataría?
Denemeye değer mi?
¿ Vale la pena intentarlo?
Peki çitlerin içini daha fazla aramamıza değer mi?
¿ Vale la pena que registremos dentro de la valla.
Başka bir İkarus üssünü kurmaya değer mi değmez mi öğrenmek istiyorlar.
Quieren saber si vale la pena gastar dinero en montar y poner en marcha otra base Icarus.
İlgilenmeye değer mi sence?
¿ Acaso no te gusta?
Sarhoş olup seks yapmayı denemeye değer mi? Bir ya da iki kere. Bir ihtimal.
¿ Vale la pena intentar emborracharnos y tener sexo una o dos veces...?
Buna değer mi?
¡ Vamos! ¿ Verdad?
Ayrıca sen "niye" yaptın diye sordun "onun için yaptığına değer mi" diye değil.
Y preguntaste por qué lo hice, no si valió la pena o no.
Bütün hayatımı ailemin binasıyla ilgilenerek geçirdim, bu aralar ise büyükbabamla ilgileniyorum. Bu yüzden de hiç kayda değer ilişkim olmadı.
He pasado toda mi vida cuidando los edificios de la familia y... recientemente, lo de mi abuelo... por eso no he tenido una relación que valga la pena.
Hayatımın çoğunu ailemi ve bana değer veren insanları utandırarak geçirdim.
Durante buena parte de mi vida avergoncé a mi familia y a los que me querían.
Ama ıstırabım diner eğer saygı değer efendi bana yardım ederse
Pero mi enfermedad se iría si el Venerable Señor pudiera ayudarme.
Benim saygıdeğer meslektaşımın kendi deyişiyle anlatmak istediği şey hepimizin modasının geçmiş olduğudur.
Lo que mi estimado colega ha querido decirte, a su manera, es que... estamos obsoletos.
Senin saygı değer kocan hiç seni sevdiğini gösterdi mi sana?
¿ Tu reverenciado marido nunca te ha mostrado lo que él te ama?
Fakat yine de,... geçen yaz ona birisi karımdan diğeri de en saygıdeğer metreslerimin birinden olmak üzere iki torun verdiğimde... Minnettar oldu mu?
Y, sin embargo, el verano pasado, cuando le di no uno, sino dos pequeños Gross uno de mi mujer y otro de una de mis amantes más respetables ¿ lo agradeció?
Brüt varlıklarım, gerçek borç miktarım ve değer endeksim.
Mis activos, mi flujo de pre-débito. Mi índice de valor.
Ama işin aslı karıma değer vermiyordum.
Así nos veían. Pero en realidad no apreciaba mucho a mi esposa.
Kongre zeka ve beyinden çok kaba güce değer veriyorsa istedikleri şey silahlı bir Amerikan kahramanıysa ikisini de vermek için hayatımı riske atmaya hazırdım.
Si el Congreso valoraba más la fuerza que la astucia y la inteligencia si lo que ansiaban era un héroe estadounidense armado estaba dispuesto a arriesgar mi vida y darles ambos.
Denemeye değer değil mi?
Merece la pena intentarlo, ¿ no?
Değer verdiğin diğer şeyler ; eşin, çocukların, duvar boyaların bunlar da zor, değil mi?
Y las otras cosas que sí le importan... esposo, hijos, pintar murales...
Yani, sen benim değer verdiğim, sevdiğim, birlikte mutlu olduğum çocuğum olabilirdin.
Digo, podría haber sido mi hijo. a quien amar, cuidar y apreciar.
Değer verdiğiniz bir şey yokmuş, değil mi?
Así que todo fue actuado, ¿ no?
Denemeye değer değil mi?
Vale la pena intentarlo, ¿ no?
Her ne yapmayı planlıyorsan buna değer mi?
¿ vale la pena?
Sana değer verdiğimizi biliyorsun değil mi?
¿ Entiendes que nos preocupas un poco, verdad?
İhbara değer bir şey değil mi?
¿ Tal vez algo qué debia reportar?
Terapistim şöyle der Bob : "Zamanına kendin değer vermezsen, başkaları hiç vermez."
Bob, sabes, mi terapista dice que si no valoro mi tiempo, nadie va a hacerlo.
Umarım şefim de soruşturmaya değer katmıştır.
Espero que mi jefe de personal haya ayudado con la investigación.
Ben, James Neil Arber, sen Lara Elizabeth Tyler'ı zenginlikte ve fakirlikte, hastalıkta ve sağlıkta, ölüm bizi ayırıncaya kadar sevmek ve değer vermek için karım olarak kabul ediyorum... Tanrı'nın huzurunda bu yemini ediyorum.
Yo, James Neil Arber, te tomo, Lara Elizabeth Tyler, como mi esposa, en la riqueza, en la pobreza, en la enfermedad y la salud... para amarte y valorarte hasta que la muerte nos separe.
Seni benim binamda yaşaman için cesaretlendirdim. Çünkü sana değer veriyorum.
Te alenté a que vivas en mi edifico porque me importas.
Tony, benden önceki adli tabibimiz saygıdeğer meslektaşım Dr. Walter Magnus'la tanış.
Tony, te presento al antiguo patólogo y mi estimado predecesor el Dr. Walter Magnus.
Ona kendi kanımdanmış gibi değer vermiştim.
Cuidé de él como si fuera de mi propia piel.
Değer vermek mi?
- ¿ Cuidarte?
Müthiş değer verdiğim en iyi dostum olarak Montez'e gidip şu biletleri almanı istiyorum.
Y te necesito a ti, mi mejor amigo del mundo, por quien realmente me preocupo en gran medida, para que vayas a casa de Montez y cojas esas entradas
Buna değer mi? Çeviri : Aras İyi seyirler....
¿ Merece la pena? Excelentes cartas de recomendación.
Çünkü Ben işe gitmek zorundayım İşime değer veriyorum çünkü
Porque debo ir a trabajar pues valoro mi empleo.
Jürinin saygı değer üyeleri müvekkilim aleyhinde olan delilleri gördünüz ve dinlediniz ama unutmayın gözlerin bazen görebildiğini kalp her zaman hisseder.
Señoras y caballeros del jurado, han visto y oído las pruebas contra mi cliente. Pero recuerden, que los ojos algunas veces ven, lo que el corazón siente siempre.
Saygıdeğer bir görüntü, değil mi?
Es un espectáculo majestuoso, ¿ no es así?
Böyle saygıdeğer bir mecliste, bu tarz şeyleri konuşmaktan çok utanıyorum ama üzüntü verici trajik bir şekilde, kocamın...
Me sonrojo de vergüenza al hablar de tales asuntos ante esta majestuosa compañía pero, lamentablemente trágicamente mi marido mostró ser- -