Görev mi translate Spanish
1,399 parallel translation
Benim için bir görev mi?
¿ Una misión para mí?
Başka bir görev mi isterdin?
¿ Prefiere otra misión?
Ölmek bu kadar acı verici bi görev mi?
¿ Es morir una dolorosa tarea?
- Gizli görev mi?
¿ Clandestinamente?
Ben... - Eşim sana görev mi verdi?
- ¿ Mi esposa lo contrató?
İlk ortağım, Ray Caine'di. Narkotikte çalışıyorduk. Görev sırasında öldürüldü.
Mi primer compañero, Ray Caine,... cuando se infiltró en el narcotráfico,... cuando fué asesinado haciendo su trabajo.
Bilindik şeyler. Kocam görev başında öldürüldü. Uyuşturucu baskınında.
Bueno, ya sabes mi marido murió cumpliendo su deber, drogas.
Görev başında bol bol kan görüyorum zaten.
Creo que tengo bastante con mi trabajo.
Tahminimce Forrest bugün görev dağılımını yapar.
Mi suposición es que Forrest no te dio la asignación hoy.
Rekor Büyükbabamda : İkisi Köprü'de olmak üzere bir seferde beş ayrı görev.
Mi abuelo mantiene el récord cinco trabajos a la vez dos de ellos en el puente.
Benim kapasitemdeki bir adam için bu küçük düşürücü bir görev.
No seas asqueroso. Es degradante para un hombre de mi capacidad.
Gizli görev mi?
- ¿ Encubierto? - Entrar por la puerta del frente no funciona aquí.
Seninle Martinez'i mümkün mertebe birbirinizden uzak tutmayı bir görev olarak alıyorum, ta ki Martinez Dave Brass'a saldırma emrini senin verdiğini itiraf edene kadar.
Hice mi prioridad mantenerlos a ti y a Martínez tan alejados como fuera posible hasta que Martínez admita que tú ordenaste el ataque a Dave Brass.
Görev için uygun olmadığımı hissediyorum.
No me siento listo para cumplir con mi obligación.
Arkadaşım Lindsay, beni düzeltmeyi kendine görev edindi.
Mi amiga Lindsay cree que su sentido De la vida es buscarme pareja.
Babam orduda görev yaptığından çok dolaştık.
- No. Mi papá estaba en el ejército, entonces, nos mudábamos mucho...
Bir, görev tanımına uyuyorsunuz ve iki, bunun sonucunda hepiniz çok zengin olacaksınız.
Una, todos contestaron a mi anuncio del Memphis Scimitar. Y dos, todos serán, por Io tanto, muy, increíblemente, ricos.
Kahretsin! Devlet yaptığım görev için bana çok iyi maaş ödüyor.
Y la ciudad me paga muy bien por hacer mi trabajo.
Majesteleri, şimdiye kadar yakın arkadaşlarından birine, evden bu kadar uzak bir eyalette, bir görev vermiş mi?
¿ Le ha dado su Majestad a otro de sus compañeros cercanos una provincia tan lejos de su hogar?
- Bu akşamki performansını duydum. Ve benim için yapmanı istediğim başka bir küçük görev var.
Me han contado sobre tu actuación esta noche, y me gustaria que hicieras una pequeño encargo para mi para el que se requiere de tus encantos.
Yapılacak işler konusunda bir görev dağılımı yaptım.
Tengo todas las tareas asignadas en mi portapapeles.
Bu görev için mi aradınız?
- Sí. ¿ Llamas para el puesto de asistente?
- Tamamen görev yapabilecek şekilde mi?
- ¿ Totalmente operativo?
Bana bir görev verdiler. Ve bu hafta başardığım en büyük iş ne?
Me dieron una misión ¿ y cuál es mi mayor logro de la semana?
Bizden sonuç bekliyorlar. Olumlu sonuçlar verirsek, gelecek ay bu görev gücü için gereken ödeneği alabilmem için bana yardımcı olur.
Esperan resultados y entregándoselos, fortaleceremos mis argumentos cuando las asignaciones económicas para su destacamento lleguen ante mi Comité el próximo mes.
Teşkilata altı ay önce görev gücünde bir köstebek olduğunu öğrendiğimi ve kendi soruşturmamı başlattığımı söyleyebilirim.
Puedo decirle a la Agencia que me enteré de que había un topo hace 6 meses, Y que he estado llevando mi propia investigación.
Görev bölgemi terk ettim ve kapıyı açık bıraktım.
Dejé mi puesto y dejé la escotilla abierta.
İlk o olayda hayatımdaki birini ortadan kaldırmayı kendine görev bellemişti.
Fue la primera vez que decidió desaparecer a alguien de mi vida.
Görev saatim değildi.
No bajo mi guardia.
" Gerçekten görev yerimde olmalıyım.
"Realmente debería estar en mi puesto"
Bu görev onları düşmanımız yapmaya değer mi?
¿ Merece la pena que esta misión nos haga sus enemigos?
Gördüklerini görüyorum. Elçilik. Görev yerindeyim.
Veo lo que ves la embajada estoy en mi puesto en tu puesto.
Ama olmadı ve bu nedenle annen olarak yaklaşan evliliğin konusunu tekrar düşünmeni senden rica etmeyi kendime görev biliyorum.
Pero no es el caso, y por consiguiente, es mi deber de madre rogarte que tú reconsideres tu inminente matrimonio.
Donanmadaki görev sürem yakında doluyor.
De hecho, mi servicio en la Armada terminó.
Farmington'ı temizliyoruz, değil mi? - Görev bu.
Estamos cerrando Vicios en Farmington, ¿ verdad?
Hala benim görev anlayışıma mı başvuruyorsun?
¿ Todavía estás apelando a mi sentido del deber?
Bu görev için gönüllü olmanın nedeni bu değil mi?
Quiero decir que, ¿ no era ese el auténtico motivo por el que... te ofreciste voluntaria para este trabajo en primer lugar?
Sadece Hava Kuvvetleri'nin uzay yolculukları yaptığını değil, aynı zamanda görev başındaki arkadaşlarımın herşeyden haberdar olduğunun farkına varmamı sağladı.
¡ No sólo acabo de saber que las FF.AA. están metidas en el viaje interestelar... sino que también descubro que mi compañero de partido lo sabía todo!
Benim için bir görev mi?
¿ Una misión?
Sana bir görev verdim!
Por lo que a mi respecta, era algo que te encomendó a ti.
Ayrıca yakın arkadaşım, Junior Warden Taggert ve biz buradaki görev süren boyunca seni yakından izleyeceğiz.
Hablé con mi buen amigo Junior Warden Taggert y estaremos en contacto durante tu estancia aquí.
Sadece görev kartım var. - Bu olmaz Kaptan.
Este es mi pase de servicio.
Eğer görev benim olsaydı, ortağınla beraber...
Si dependiese de mi, -... estarías con tu compañero...
Menfaatçiyim. Görev başında seve seve ölürdüm ama bunu kendileri yok ettiler.
Soy un oportunista hubiera muerto gustosamente en mi deber, pero me que quitaron eso.
Süt annem, baharatların sultanı olarak görev yapmam için ona getirildiğini söylemişti.
Madre Primera dijo que había llegado a ella para cumplir mi deber como dama de las especias.
Yani görev bu, değil mi?
Digo, ése es el trabajo, ¿ no?
Sana da bir görev verdiler, değil mi?
A ti también te habían marcado un objetivo, ¿ verdad?
Şu görev, önemli mi?
¿ Es la misión tan importante?
Görev bu kadar önemli mi?
¿ Es tan importante la misión?
İlk görev listem geldi.
Mi primer grupo de sujetos llegó hoy.
Oğlum Omaha'da misyoner olarak görev yapmıştı
Mi hijo sirvió una misión allá.