Haber translate Spanish
191,302 parallel translation
- Hepsi yalan haber Roger.
- Son noticias falsas, Roger.
Çocuk sahibi olmadığın için pişman mısın?
¿ Lamentas el no haber tenido hijos?
Dolly Rudolp diye biri olabilir ama onunla tanışmadığımı söylüyorum ve ondan hiç mücevher satın almadım.
Estoy diciendo que podría haber una Dolly Rudolph, pero no la conozco, y nunca le he comprado ninguna joya.
- Bunlar da yalan haber.
Eso son más noticias falsas.
Hangisinin yalan haber olup hangisinin olmadığına karar verirsiniz artık.
¿ Por qué no averiguan cuál es... la noticia falsa... y cuál no?
Hayır, kazara aramış olmalıyım.
No, debe haber sido una llamada accidental.
Önünüzdeki boş sayfalarla zor zamanlar geçirmiş olmalısınız.
Debe de haber sido difícil enfrentarse a una hoja en blanco, señor.
"Tüm saygılarımla söylemeliyim ki size katılmıyorum bayım" yazabilirdim.
Podría haber escrito "Con el debido respeto, señor, estoy en desacuerdo con usted".
Ortaklara haber vermemiz lazım.
- Tenemos que decírselo a los socios.
Tek inanmanız gereken, sanığın bir suç işlemiş olabilme ihtimalidir.
Solo tienen que creer que los acusados pudieron haber cometido un delito.
Evet, ve iyi haber birini bulduk.
Y las buenas noticias son que tenemos público.
Keşke o kadar zeki olsaydım.
Me gustaría haber sido tan lista.
Soruşturma kurulu hakkındaki bilgiyi Bay Kresteva'nın ofisi dışında kimsenin bilemeyeceği bir zamanda olduğunu mahkemenin dikkatine sunuyorum.
Me gustaría destacar al tribunal el hecho que esto podría haber sido antes de que nadie de fuera de la oficina del Sr. Kresteva supiese del gran jurado.
- Bu noktaya gelmiş olmamız üzücü.
Raro haber llegado a esto. Sí.
Jax'e haber vermemiz gerek.
Tenemos que contactar con Jax.
Problem de burada. Saat üçte doktordayken saat dörtte amcan Jax'i evde nasıl gördün bilemiyorum.
Pues este es el problema, no estoy segura de cómo pudiste haber visto a su tío Jax en su casa a las 4 : 00 p. m.
Polis tarafından şiddet görmüş bir müvekkilimiz daha var.
Tenemos otro cliente que dice haber sido agredido por un policía.
Ama içinde ondan bir parça olabilir.
Puede haber algo de Robin en él.
Bu.. gerçekten de... çok iyi bir haber.
¿ Por qué...? - Esa es una buena noticia.
Yani, ölebilirsin.
Pudiste haber muerto.
Geri dönmek çok güzel yahu.
Dios, qué bien sienta haber vuelto.
Kötü haber Chloe.
Un problema, Chloe.
En azından bir arar insan.
Podrías al menos haber llamado.
- Lucifer'dan hala haber yok mu?
- ¿ Aún sin señales de Lucifer?
Sanırım hala Lucifer'ın bana haber vermeden ortadan kaybolup birisiyle evlenmesine biraz kızgınım hem de tam biz...
Supongo que aún estoy un poco enfadada de que Lucifer desapareciera y que se casara justo cuando estábamos...
Bu kadın insanlarla iletisim hakkında cok sey biliyor olmalı, yine de birisini kendini öldürecek kadar kıskırtmıs mı?
Debería haber pensado que esta mujer había descubierto la interacción humana, pero ¿ aun así provocó que alguien la matara?
Tutku cinayeti olabilir.
Podría haber sido un crimen pasional.
Kilitli olmayan evde, herkes bulabilsin diye.
En la caseta de la piscina abierta, así que cualquiera podría haber accedido a ella.
Ama iyi haber su ki, kötü hisler, iyi eylemlere dönüstürülebilir.
Pero las buenas noticias son que los sentimientos pueden ser convertidos en buena acciones.
- Hmm. - Ama iyi haber şu ki Şu anda yeni arkadaşına odaklanmakla meşgul
Pero la buena noticia es que ahora mismo está ocupada centrándose en su nueva amiga.
- Başka bir sebepte olabilir.
- Bueno, podría haber otra razón.
Cennete döndüğümüzde, burda özleyeceğin birşey olmalı, değil mi?
Cuando volvamos al Cielo, tiene que haber algo que vas a echar de menos, ¿ no?
Bazı kişisel sorunlar da olabilir
Bueno, también puede haber algún problema personal que me gustaría explorar con el Sr. Johnson.
Oh iyi. Belki de önünde eğilmeliydim.
Quizás debería haber hecho una reverencia.
Bak, pudinglerin iyi olduğunu biliyorum. Ancak hepinizin arzuladığı daha çok şey olmalı.
Mira, sé que el pudín es bueno, pero debe haber más del que todos deseáis.
Bilirsin. Herhangi bir haber.
Cualquier aviso.
Ve o zaman da Bay Johson buldu
Que es cuando el Sr. Johnson debió haber tropezado con él.
İyi haber şu ki, görkemli beceriksizlğinden sonra, Dediktifle beraber çalışabileceğim.
Bueno, las buenas noticias son que, después de esta espectacular mentira, casualmente trabajo con una detective de homicidios.
Neden bana haber verme zahmetinde bulunsunlar ki?
¿ Y por qué se molestarían en decírmelo?
- Hayır, hayır.
No va a haber seducción.
İkiniz her konuda yarışıyorsunuz, değil mi?
Ustedes deben haber competido por todo.
Güçlerimi kaybetmiş olmam bir test olmalı.
Perder mis poderes tiene que haber sido una prueba.
İyi haber şu ki Amenadiel'i bulmuşsun.
La buena noticia es que has encontrado a Amenadiel.
Daha en başından seni bu işe dahil etmemeliydim.
Desde un principio, no debería haber dejado que te vieras envuelta en nada de esto.
Labaratuvardan haber geldi.
Acabo de hablar con el laboratorio.
Orada yüzlerce insan vardır.
Podría haber cientos de personas.
İlk yılında, tecavüzden mahkum olduktan sonra okuldan atılmış.
Le echaron en el último curso tras haber sido condenado por violación.
Efendim, biliyorum bugün çok fazla kötü haber aldınız ama binanın güvenlik sistemi bir yedek jeneratör olduğunu gösteriyor.
Señor, sé que tengo muy malas noticias, pero el sistema de seguridad del edificio muestra que hay un generador de emergencia.
Daha fazlası nasıl olabilir?
¿ Cómo podría haber más?
Beyin kanaması olabilir.
Puede haber una hemorragia craneal.
Onu sana emanet ediyorum Jay Herhangi bir değişiklik olursa ağrı ya da konuşma bozukluğu olursa hemen haber ver.
Y, Jay, tienes que dejarle descansar. Si hay algún cambio... cualquier cosa... dolor, habla rara, llamadme.
haberin olsun 61
haber ver 32
haber veririm 28
haberiniz olsun 32
haber yok 20
haberin yok mu 27
haberler 37
haberci 23
haberler iyi 80
haberim yok 19
haber ver 32
haber veririm 28
haberiniz olsun 32
haber yok 20
haberin yok mu 27
haberler 37
haberci 23
haberler iyi 80
haberim yok 19