Hayatta kalmak translate Spanish
2,253 parallel translation
Tanrım, tamam.Hayır hayır.Hayatta kalmak için sakin olmalıyım.
Dios mío, vale, no, no, no, no, no.
Hayatta kalmak için sakin olmam gerek.
La clave para sobrevivir es... mantener la calma.
Buna hayatta kalmak diyorsanız artık.
Si le llamas a esto sobrevivir.
Hayatta kalmak tek kriter tamam mı?
Supervivencia es el único criterio, ¿ correcto?
Aslında, Garuda yemek için gereken hayatta kalmak için yılan.
De hecho, Garuda necesitaba comer serpientes para sobrevivir.
Hayatta kalmak için yapılan şeyler işte.
Ya sabes, como cosas que necesitas hacer para permanecer con vida.
Elimizde olan tek sağlam ipucu hayatta kalmak için günlük bir doz vibrio fosfat bakterisine ihtiyacı olduğuydu.
La otra única pista sólida que teníamos fué que él necesita una dosis diaria de la bacteria Vibrio phosphorae para sobrevivir.
Önceden Tanrı'ya hayatta kalmak için dua ederdim şimdi ise öldürmek için.
Solía pedir a Dios para salvar, ahora lo hago para matar.
Hayatta kalmak için adamlarımızı öldürdün.
Mataste a nuestros hombres para sobrevivir. !
Hayatta kalmak için savaşı kazanmak gerektiğini söylemişti.
Él dijo que ganar la guerra es sobrevivir.
Hayatta kalmak için.
Mantenerse vivo.
Hayatta kalmak onun için altın bilet olacaktı.
Ser un superviviente habría sido su pase.
İnsanlık hayatta kalmak için çabalarken dördümüz Kızıl Ordu'yu kurarak bu gezegeni Kızıl Gezegen'e dönüştüreceğiz.
Mientras la humanidad lucha por sobrevivir. Nosotros 4 construiremos una Armada Roja para hacer de esta tierra un Planeta Rojo.
"Pawnee İzcileri" nin kurulma nedeni, bazı erkeklerin kadınların kendilerini rahatsız etmesinden dolayı doğaya gidip burada hayatta kalmak adına yeni bir şeyler öğrenmek istemesine dayanıyor.
Sin embargo, los Rangers de Pawnee se crearon porque había niños que querían estar al aire libre y aprender habilidades de supervivencia sin ser distraídos por niñas.
Planladığımız tek aktivite ; hayatta kalmak.
Tenemos una sola actividad planeada no morir.
Çünkü hayatta kalmak için her şeyi yaparlar.
Porque están dispuestos a hacer lo que sea con tal de sobrevivir.
Cildindeki ve solunum yollarındaki toprak miktarına bakarsak kesinlikle hayatta kalmak için mücadele etmiş!
A juzgar por la gran cantidad de tierra en la piel y dentro de sus vías respiratorias, claramente luchó para sobrevivir.
Hayatta kalmak isteyen bir eş.
Una que quiere sobrevivir.
Hepimiz hayatta kalmak için yapmamız gerekeni yapıyoruz.
Todos hacemos lo que necesitamos hacer para sobrevivir.
Yaşamla ölüm arasındaki dengeyi bozan küçük detaylarla yırtıcı ve av, hayatta kalmak için daimi bir mücadele içine girmişlerdi.
Con pequeños detalles desequilibraron el balance entre la vida y la muerte, el depredador y la presa se vieron enfrascados en una batalla eterna por la supervivencia.
95 milyon yıl önce, buralar kuru ve hayatta kalmak için zorlu bir yerdi.
Hace 95 millones de años atrás, este fue un lugar muy seco y difícil para sobrevivir.
Hayatta kalmak istiyorsan tetikte kal.
Si quieres vivir, entonces debes estar alerta.
Ama bu grubun hayatta kalmak için başka bir hilesi var. Yuvalanma şekilleri gibi.
Pero este grupo tiene otro truco que los ayuda a sobrevivir, la forma en que anidan.
Yerin ve zamanın ötesini hayatta kalmak için ihtiyaç duyduğumuz şeyden daha fazlasını düşünebilmek için entellektüel bir atılım yaptık.
Hemos dado el salto intelectual necesario para pensar más allá del aquí y ahora, más allá de lo que precisamos sólo para sobrevivir.
Bir avcı-toplayıcı kendisine yetecek kadar besini elde etmek için 16 kilometre karelik bir alana ihtiyaç duyar. Hayatta kalmak için gerekli bitki ya da et formundaki enerjiyi elde etmek için.
Un cazador recolector precisa unos 25 kilómetros cuadrados para obtener los medios de su subsistencia, la energía suficiente para sobrevivir, en forma de plantas y animales.
Ardından farklı kıtalara parçalandığımızı ve elimizdekilerle hayatta kalmak üzere ayrıldığımızı gördük.
y el aislamiento en los distintos continentes, hasta la necesidad de sobrevivir con lo que hay a mano.
Karibu için zamanlama kritik önem taşıyor. Erken gelirlerse kış fırtınası onları öldürebilir. Geç gelirlerse kutup kışında hayatta kalmak için yeteri kadar yağ depolayamayabilirler.
Para el caribú, el tiempo es crítico, si llegan pronto, una tormenta invernal podría matarlos, y si llegan tarde, pueden no acumular la suficiente grasa para sobrevivir al invierno polar.
Burada hayatta kalmak o kadar zor ki bir tohumun bodur bir çalıya dönüşmesi yüzlerce yıl sürebilir.
Sobrevivir aquí es tan difícil, que puede llevar cientos de años a las semillas en convertirse en arbustos.
Buzun altındaki yaşam, hayatta kalmak için son derece özel olmak zorunda.
Debajo del hielo, la vida tiene que estar extremadamente especializada para sobrevivir.
Geç gelirlerse kutup kışında hayatta kalmak için yeteri kadar yağ depolayamayabilirler.
Demora demasiado tiempo y es posible que no logres sentar la grasa necesaria para sobrevivir a un invierno polar.
Burada hayatta kalmak o kadar zor ki bir tohumun bodur bir çalıya dönüşmesi yüzlerce yıl sürebilir.
Sobrevivir aquí es tan aplastantemente difícil, que puede tomar cientos de años a un semillero para crecer en un arbusto atrofiado.
Buzun altındaki yaşam, hayatta kalmak için son derece özel olmak zorunda.
Bajo el hielo, la vida tiene que ser extremadamente especializada para sobrevivir.
Hayatta Kalmak x için x Rakipler
"Rivales x Por x La Supervivencia".
Her gün formunu korumak için çalışanlar hayatta kalmak için ölümcül dozun bir adım uzağında olan zehri çekerler.
debes mantener tu cuerpo en la mejor condición y beber dosis casi letales de veneno.
Zekice hayatta kalmak için bir başka ipucu.
Otro brillante consejo de supervivencia.
90 – 92 yılları arasında bu oranlar 1459 cinayet suçuna, 62,607 şiddet suçuna ve 223,500 mülkiyet suçuna denk düşüyordu. Çok açık olarak bu ; hayatta kalmak için çalışan bir insanın yetersiz eğitim olanakları içinde yaşamaya çalışmaya mahrum edilmiş durumunu net olarak gösteriyor.
esto se tradujo en : 500 crimenes de propiedad adicionales. una pobre educacion y pocas oportunidades de trabajo simplemente hara lo que tenga que hacer para sobrevivir.
Dinamik Denge Dinamik denge, iki ya da daha çok karşılıklı süreç aynı oranda ilerlemişse oluşur. Hayatta kalmak için mevcut kaynaklardan yararlanan organizmalara imkân sağlayan belirli bir denge, fiziksel dünyada bulunmaktadır.
Equilibrio Dinamico avanzan a la misma velocidad. que posibilidades hay para aquellos organismos que utilizan los recursos disponibles para su supervivencia.
En önemli olan yani fiziksel olarak hayatta kalmak ve yaşam kalitesi, tamamen dünya kaynaklarının korunması ve yönetimine dayanmaktadır. Artık, bu kaynaklardan en insancıl, teknolojik ve stratejik biçimde istifade etmek için sürekli gelişen bilimsel becerimiz karşısında, emek karşılığı para, para karşılığı kaynak değiş tokuşu geleneğinin akla uygunluğu kalmamıştır.
El punto es que la supervivencia fisica y calidad de vida manejo y conservacion de los recursos terrestres. ya no tiene bases legitimas.
Hayatta kalmak için gerekli şeylerden bir çanta hazırladım.
Reuní varias cosas vitales que necesitaría para mi supervivencia.
Peki hayatta kalmak için başka neler yaparsın?
Entonces, ¿ qué más debes hacer para sobrevivir?
Tüm arkadaşlarımı hayatta kalmak uğruna öldürttüyseniz eğer belki bir değişikliğin zamanı gelmiştir.
Si ha tenido que matar a todos mis amigos para sobrevivir, - quizás necesitemos un cambio.
Ve hayatta kalmak için en büyük şansının... Burada, benimle kalmak olduğunu biliyor.
Y sabe que su mayor posibilidad de sobrevivir está en esta silla, estoy hablando de mí.
Hayatta kalmak için bir yol yok.
Es imposible que sobrevivieran.
Burada hayatta kalmak için her şeyimiz var.
Aquí tenemos todo lo que necesitamos para subsistir.
Sadece hayatta kalmak mı?
¿ Nada más de subsistir?
Kaçmanın hayatta kalmak demek olmadığını biliyordu.
Porque sabía que correr no es sobrevivir
Hayatta kalmak için ihtiyacı... olan şey kan ve sudur.
Lo qué esta cosa necesita para sobrevivir... es sangre y agua.
Hayatta kalmak için suya ihtiyacı varsa, buraya nasıl geldi?
Pero si necesitan agua para sobrevivir, ¿ cómo pueden moverse en tierra firme?
Hayatta kalmak için iyi olduğum şeyi yapmak zorundaydım. - N'aber moruk?
Si iba a sobrevivir en este lugar, era hora de hacer eso en lo que me destaco.
8 ila 10 kisi arasinda ama devriyeler hakkinda hiçbir sey bilmiyoruz bu yüzden hayatta kalmak için tüm ekibin yaninda olacagini farz et.
Quizá entre ocho y diez, pero no sabemos nada de patrullas móviles. Deberás suponer que están dando vueltas y organizando. Viven de esto también.
Mesele hayatta kalmak olduğunda ne gerekiyorsa onu yaparsınız.
- Cuando todo se reduce a mantenerse con vida, haces lo que tengas que hacer.
hayatta kalmak için 17
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
kalmak istiyorum 46
kalmak mı 16
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30