English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ L ] / Londra mı

Londra mı translate Spanish

2,056 parallel translation
Londra mı?
¿ Londres?
Londra mı?
¿ De verdad?
- Londra mı?
- ¿ Londres?
- Londra'ya gitmemiz gerek. - Londra'ya mı?
- Tenemos que llegar a Londres.
Bir ekiple Londra'ya gidiyorum, yollar hala kapalı mı?
Me llevo un escuadrón a Londres. ¿ Las carreteras siguen bloqueadas?
Yarın sabah Londra'da bir toplantım var ama Jetim işe yaramıyor
Tengo una reunión mañana en Londres y tengo el jet esperándome.
Londra emlâk piyasasında bir duraklama olmaz mı sizce?
¿ Y no cree que habrá una desaceleración en el mercado inmobiliario de Londres?
Ne kadar çekinsem de sanırım Londra'ya döneceğim.
Por mucho que me dé temor, creo que regresaré a Londres.
Londra'dayken gençtim. Canlıydım, taptazeydim.
Cuando viví en Londres era joven, era fresca, era todo.
Hemen Londra'ya gitmeliyim İşten bi mesajım var
Tengo que ir urgentemente a Londres. Tengo un mensaje del trabajo.
Yani canım bu biraz kötü ama Elizabeth teyze kalsın istiyor çünkü Londra'da kaldı
Así que, querida, esto es un poco desagradable, pero la tía Elizabeth quiso ponerlo aquí porque se va de Londres.
Mezun olduğumda, Raj ile evleneceğim,... Londra'ya taşınacağım ve onun işinde çalışacağım.
Así que me tomaré un Advil. - Disculpen. - De acuerdo.
Evet. Çünkü Londra'ya taşınıp, Raj ile nişanlanacağım
En cuanto a tu carrera, tengo una teoría sobre qué causó todo esto, y me gustaría confirmarla, si te parece.
Kılık kıyafetleri düzgün, çocuklarını Londra'da okutuyorlar ama sonuçta hepsi mafya. Ne yapalım yani?
Van mejor vestidos, sus hijos estudian en Londres, pero son mafiosos. ¿ Y qué?
Merhaba, beni Yeni Londra Medyası'na bağlar mısınız, lütfen?
Hola, ¿ podría ponerme con New London Media, por favor?
Londra Galerisi'yle anlaşmayı yaptınız mı?
- Bueno, sabía que lo haría. ¿ Hicieron el trato en la Galería London?
Bana yardım etmelisiniz. Bu kadar peyniri ve reçeli Londra'ya geri götüremem.
No hay modo de que arrastre todo este queso y jalea de regreso a Londres.
Şu anda, bir kaç gün sonra Londra'da Finansal Hizmetler Konferansı'nda DOW Chemical adına yapacağımız sunumda kullanacağımız altın varaklı iskelet Gilda'yı boyamaktayım.
En este momento estoy pintando a Gilda, el esqueleto de oro... En realidad el esqueleto dorado... que vamos a usar en la conferencia de DOW Chemical en Londres en la Financial Services Conference en unos pocos días.
Sonra da o küçük kızının Londra'nın en iyi gece kulübünde soyunduğunu izlerken yanında oturacağım.
Luego me sentaré a su lado mientras observa a su pequeña meneando sus genitales para los desviados londinenses. - No sería capaz.
- Londra'yı mı anlamıyorsun?
Espera, n-no entiendes Londres, o- -
- Neden Londra'ya gönderdiniz? Çünkü kız arkadaşım...
Bien, porque mi novia.... es-novia... um... da igual.
Çok yakında hayatım. Her şeyi yoluna koyar koymaz, Londra'ya uçacağız.
Después de terminar esto, iremos a Londres.
Londra'ya dönüp taşları falan mı karıştıracaksın?
¿ Volar de vuelta a Londres y tocar con los Stones?
Londra'daki bir dükkandan aldım.
Lo compré en una Boutique en Londres.
O eski bir hikâye. Londra'ya geri çağrıldım.
Eso es pasado.
Londra'da baktığım bir cinayet vakasında bir şüpheliydi.
Si, fue sospechoso de un asesinato que investigué en Londres... él escapó a el Cairo.
Londra'ya yolunuz düşerse size bir içki ısmarlarım.
Estoy seguro de que encontrará la ruta correcta hacia Londres.
O zaman yolumu Londra'ya düşürmeye bakacağım efendim.
Planeo encontrarla por mi mismo alguno de estos días, señor.
Londra'ya kadar belirli yerlerde posta atlısı bulunmasını sağlayacağım böylece, Tanrı korusun, Bay Aske tutuklanacak ya da kötü muameleye uğrayacak olursanız anında haberim olacak ve insanları selametiniz için yine ayaklandıracağım.
Arreglaré que se pongan caballos de mensajería en todo el camino entre aquí y Londres, para que si, Dios no lo permita, Sr. Aske, usted es aprisionado o mal tratado de alguna otra manera, yo oiré de ello de inmediato, y levantaré a la gente de nuevo para su liberación.
Londra'dan döndüğümde seni ararım.
No tendría ningún problema.
Sen buraya kadar geldin, aşkım, Brunswick Square'den Londra'ya kadar geldin.
Tú viniste aquí, mi amor, directa a Bruswick Square, Londres.
Londra seni çok yumuşatmış, canım.
Londres te ha ablandado, querida.
O günlerde güney Londra'da hazırlıklarımı yapıyordum ve saat, yaklaşık sabahın 4'ü gibi koşuyordum.
Yo me entrenaba en el sureste de Londres en aquellos tiempos... CAMPEÓN DEL I MPERIO BRITÁNICO y salía a correr a las 4 : 00 de la mañana.
- # Sen tüydün, Cassius # Bir Mart gününde # Londra ve tabii Toronto'ya # Hiç utanmadın mı?
Rusiste los pies en polvorosa, Cassius Un día en marzo Hacia Londres y Toronto también
- Londra'a ne yaptın? - Size şimdi anlatacağım.
Preguntadles, conozco Londres como la palma de mi mano.
Bir kere küresel şebekeyi zayıflattılar mı, bahse varım buraya gelmeden önce deneme için Londra'ya saldıracaklardır.
Una vez debilitada la red mundial apuesto que atacarán Londres como un ensayo antes de venir aquí.
Londra'daki doktoruma gittim. Kan basıncımı tekrar ölçtürdüm. Avustralya'dakiyle tamamen aynı sonuçları aldım.
Así que voy al médico de Londres, me vuelven a tomar la tensión, y me sale exactamente lo mismo que en Australia, y el médico me dice :
Kendimi çok güzel eğlendiriyordum. Neredeyse, Londra'ya dönünce kıçıma başka şeyler de sokayım diye düşünmeye başladım.
Lo estaba gozando tanto que ya estaba pensando en otras cosas que meterme en el culo cuando volviera a Londres.
Blr şapkacı dükkanının arka tarafında, dünyanın en güzel kadınını keşfederek kendlml Londra'nın en heyecan verlcl üç sanatçısına sevdlrdlm ve onların ltlbar, başarı ve ün yolundakl uğraşına katıldım.
Al descubrir a una mujer bellísima en la trastienda de una sombrería había conseguido congraciarme con los tres artistas más emocionantes de Londres, y me había unido a ellos es un búsqueda de la credibilidad, el éxito y la fama.
Kusura bakma ama bunu senin için yaptım. Fred, öncelikle bu Resimli Londra'nın ön sayfasına ilk çıkışın.
Fred, primero, es la primera vez que consigues una primera plana en el Illustrated London, así que tendrías que estar celebrándolo.
Yani benim geleceğimde tarih 30 Nisan, sabah altıydı ama ben Londra'daydım yani Batı saatinden sekiz saat ilerisi.
Bueno, en mi... visión del futuro. ... era el 30 de abril a las 6 : 00 a.m., pero estaba en Londres ciudad que tiene ocho horas más que la de la costa oeste así que tiene sentido.
Londra Emniyeti'ndeki bağlantımızla bir toplantıdaydım.
Estaba reunido con nuestra contacto en la New Scotland Yard.
Londra'daki hayatımızı kaybettik ama böceklerden kazandık.
Cambiamos Londres por una ciudad llena de insectos.
Londra'dan bir sonraki uçağa yer ayırttım.
Estoy registrado en el próximo vuelo desde Londres.
Düğün için Londra'da olacağız, sanırım.
Bueno, estaremos, uh, estaremos en Londres para la boda, supongo.
Mezun olduğumda, Raj ile evleneceğim,... Londra'ya taşınacağım ve onun işinde çalışacağım.
Cuando me gradúe, me casaré con Raj, me mudaré a Londres y trabajaré con él.
Çünkü Londra'ya taşınıp, Raj ile nişanlanacağım
Porque me mudaré a Londres y estaré comprometida con Raj.
Beni Londra'ya gönderecek kadar para var mı üstünde?
¿ Me darás suficiente para irme a Londres?
Başkanlık mı? Hayır, bence Londra ve New York'u kapsayacak yaratıcı ekiple ilgili iki taraflı bir pozisyon olacak.
No, creo que será un puesto creativo, con una doble posición en Londres y Nueva York.
Ertesi gün, Londra'daydım.
Al siguiente día, estaba en Londres.
Londra'dayken yaptığımız mülk satışı dümenlerini hatırlıyor musun?
¿ Recuerdas esas... -... ventas de inmuebles de Londres?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]