English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ M ] / Mıl

Mıl translate Spanish

144,291 parallel translation
Sanırım burada asıl öğrenmeye çalıştığımız şey bu.
Creo que eso es lo que intentamos determinar aquí.
Dur bakalım doğru anlamış mıyım bir kadının vücuduna girip, bütün hastaların büyülü bir şekilde duvarların içine girdiği akıl hastanesinden kaçtıktan sonra arabadan çıkarken beni gördüğünü mü iddia ediyorsun?
Vale, para que me quede claro, ¿ estás diciendo que, después de entrar en el cuerpo de una mujer y escapar de un hospital mental en el que todos los pacientes habían quedado sellados mágicamente dentro de sus habitaciones, crees haberme visto saliendo de un coche?
Dev, bugün orucun nasıl geçti? Gün doğumundan gün batımına hiçbir şey yemedim, sağlam bir oruçtu. Güzeldi.
Dev, ¿ qué tal estuvo el ayuno hoy?
Benim omuzlarım nasıl?
¿ Qué tal mi complexión?
Arkadaşım Curtis geçen yıl gitti, harikaymış.
Mi amigo fue y dijo que es increíble.
Nasıl yiyorsun? Doymadın mı?
¿ No estás lleno?
Başı, tüm görüntülerde aşağıya eğik, bu yüzden yüz tanıma yazılımı bize hiç bir eşleşme sağlayamadı, ancak vücut uyumu % 90 olasılıkla Tim Ifield ile esleşti.
Bueno, su cabeza está baja en todas las imágenes, por tanto el software de reconocimiento de caras no nos ha podido dar una coincidencia, pero el perfil cuerpo nos da un 90 por cien de probalidades de que sea Tim.
Benim görevim Roz Huntley'nin işiyle işgili yolsuzluk işleyip işlemediğini öğrenmek, ve büyük bir atılım yaptım.
Mi trabajo es averiguar si Roz Huntley ha incurrido en corrupción en el proceso y acabo de tener un avance enorme.
Sana nasıl yardım edebilirim?
¿ En que puedo ayudarlo?
Ama bir atılım yapmamız lazım.
Pero necesitamos un avance importante.
Korkarım, bir yere takılıp kaldı.
Os tendréis que conformar conmigo, me temo.
Tim'in Hana'yı evine gelmesini.... nasıl sağladığına dair ipucu var mı?
¿ Hay alguna sospecha del porqué Tim hizo ir a Hana a su piso?
Gelmek zorundaydım. Efendim. Nasıl o?
Tenía que venir, señor. ¿ Cómo está?
Bunun Nick Huntley olabileceği olasılığı var mı?
¿ Hay alguna posibilidad de que pueda ser Nick Huntley?
DCI Huntley, dikkatli bakarsak durumunuz... ve kocanızın bu suçlara olası katılımı konusunda net bir... çıkar çatışması var.
Inspectora Hutley, en mi opinión hay un claro conflicto de intereses con su puesto y la posible participación de su marido en estos delitos.
Bu, kendimi savunmak için polis yönetmeliği çerçevesinde haklarımı inkar etmede sizi aktif bir katılımcı yapıyor.
Eso lo haría participante activo en negarme el derecho a la defensa contemplado en las reglas policiales.
Bunun Nick Huntley olabileceği olasılığı var mı?
¿ Hay alguna posibilidad que haya podido ser Nick Huntley?
İşin aslı şey, patron, laboratuvar görüntüleri yazılım aracılığıyla yerleştiriyor... ve Arnott'un saldırganının, daha önce kameraya yakalanmış... olan kişi olma ihtimali var, Leonie Collisdale'in ortadan kaybolduğu geceki kamera kaydı.
La cuestión es, jefa, es que se han analizado las imágenes por software y hay muchas opciones de que el agresor de Arnott sea la misma persona captada en la imagen original, la noche de la desaparición de Leonie Collisdale.
Bununla birlikte, içki odasına katılım kayıtları tutulmadı, bu nedenle Nick Huntley'nin orada olduğu... konusunda bağımsız bir onaylama bulunmuyor.
Sin embargo, no hay grabaciones de los asistentes al cóctel, por tanto no tenemos una corroboración independiente de dónde se encontraba Nick Huntley en aquellos momentos.
Kendime bakmazsam, işimi nasıl yaparım?
Si ni siquiera puedo cuidar de mí mismo, ¿ cómo voy a hacer mi trabajo?
Asıl soru şu bunu kullanacak mıyız peki?
La pregunta es ¿ vamos a usarlo?
Benim bir haftam vardı, biraz atlattım sayılır.
No he tenido una buena semana, más bien la he sobrellevado.
- Ankete katılır mısınız?
- ¿ Puede contestar unas preguntas?
Herkes nasıl gerçek adımı biliyor?
¿ Cómo es que todos saben mi nombre verdadero?
Adım mesela Francis Ford Coppola olsaydı hayatım nasıl olurdu, merak etmişimdir.
A veces me pregunto cómo sería mi vida si me llamara, no sé, Francis Ford Coppola.
Nasıl yapacağımı anladım.
Sé cómo hacer eso.
Doğum günlerine bayılırım.
Me encantan los cumpleaños.
O köpek yılıyla yaşı mı?
¿ Esa es su edad en años de perro?
Başkasını sikmen için ilişkide nasıl boşluk yarattım?
¿ Hacer espacio en la relación para tirarte a otra?
Her şey anlaşılır mı?
¿ Todo esto tiene sentido?
Bu gece ne katılım var ama, değil mi?
Gary. Cuánta gente vino, ¿ no?
Tam 28 yıl yaşadım.
He vivido veintiocho años.
Kılıç mı, Prenses?
¿ Una espada, Princesa?
Şimdi... sende kılıcım olabilir ama bende de senin.. şeyin var.
Ahora... Puede que tengáis mi espada, pero yo tengo vuestra... esta cosa.
Açıkçası, sanırım bende bağımlılık oldu... ama oğlum için bunu istemiyorum.
Supongo que soy adicto a ella, pero no quiero eso para mi hijo.
8,10 yıl boyunca başka şansımız olmayabilir.
Podría ser nuestra última oportunidad en unos ocho o diez años.
Azılı bir suçluya dokunmak mı istiyorsunuz?
Espera, ¿ quieres poner las manos sobre la criminal violenta?
Orasını burasını dürteceksiniz ve karşılık vermemesi için dua mı edeceksiniz?
¿ Empujadla alrededor y simplemente cruzar nuestros dedos para que ella no empuje hacia atrás?
Yerinde olsaydım kaynaklarımı nasıl paylaştıracağımı iyi düşünürdüm.
Si fuese tú, echaría un vistazo a cómo asigno los recursos, es todo.
Nasıl çıkacağım?
Solo quiero...
Bunun hafıza çalışmasına nasıl bir yardımı dokunacak bilmiyorum.
No sé cómo ayuda esto... el trabajo de memoria.
David'de farklılık var mıydı hiç?
¿ Estaba distinto David?
Şu anda burada oturmuş, sana eşimin nasıl 20 sene önce ölmesine rağmen onun hiçbir eşyasına dokunmamış hatta ve hatta onun ölmediğine kendimi inandırdığımı söylesem...
Si yo estuviera sentada aquí diciéndote que mi marido murió hace 20 años y no he tocado nada, y no solo eso, sino que he mantenido la fantasía de que no está muerto.
Clockworks'de altı yıl kaldım.
Estuve en Clockworks durante seis años.
Yıllarımı, kendimi nasıl affederim diye bulmak için harcadım.
Pasé años tratando de aprender a perdonarme.
Asıl bana lazım.
Yo la necesito más.
Kocana servis ettiğim onca acılı rende dana etinden sonra mı?
¿ Después de los tamales de carne que le di a tu marido?
Omletlerimi nasıl yapacaksın sonra? - Hanımlar, isterseniz sizi bırakayım.
Señoritas, ¿ les apetece dar una vuelta?
Ama onları nasıl hatırladığımızı biliyoruz.
Pero sabemos cómo los recordamos.
Tam 5 yıl! Burada 5 yıldır bir başınayım! Sen kalkmış Cassie ve Ramse'yi mi soruyorsun?
He estado aquí, sola, yo sola por cinco años en este lugar, ¿ y estás preguntando por Cassie, por Ramse?
"Hâlâ 1921 yılındayım."
Y mi favorito :

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]