English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nasılım

Nasılım translate Spanish

50,991 parallel translation
- Nasıl sizi kazıklamışım?
- ¿ Cómo lo traicioné?
Minnettarım çünkü gösterdin bana Nasıl zirveye çıkacağımı
# Te agradezco haberme enseñado A estar en la cima #
Bunu nasıl yapacağım?
Espera, ¿ cómo haré eso?
Sen inanmıyorsan ben nasıl inanacağım?
Si tú no crees, ¿ cómo voy a creer yo?
Onlara bakıyordum ve... Sen baba olsan nasıl olur diye düşünmekten kendimi alamadım.
Estaba viéndolos y no pude evitar imaginar cómo serías tú de papá.
Tamam. Bunu nasıl buldun bakalım?
¿ Qué te parece esto?
Nasıl yani? Şimdi bizim tarafa mı geçti?
¿ Ahora está de nuestro lado?
Soru şu, geri kalanımızla bir sorun yaşadığında nasıl davranacaksın?
La pregunta es ¿ qué harás cuando estés aquí con nosotros?
O salaklarla konuşurken nasıl kırbaçladığımı görmen lazımdı.
Deberías haberme visto castigar a esos tontos.
Hey. Hey, Nasıl gidiyor adamım?
Hey, ¿ cómo te va, hombre?
Aslında, 20 ton mısırı Almanya'dan Nijerya'ya nasıl götüreceğini çözmek göründüğünden daha heyecan verici olabilir.
En realidad, pensando cómo obtener 20 toneladas de alimento de maíz de Alemania a Nigeria puede ser más emocionante de lo que podría parecer.
Sabahleyin de kardeşlerinle nasıl başa çıkacağımıza bakarız.
Y luego por la mañana podemos averiguar la mejor manera de tratar con tus hermanos.
Bana 12 adam yollarsan, ben de sana bir çanta içinde 12 takım haya yollarım. Sonra da ben ayaklarını kesip kaynatmadan küçük orospularının onları nasıl yediğini izleriz.
Si me envías doce hombres, te devolveré doce pares de testículos en una bolsa y podremos observar juntos como tus putitas los devoran, antes de que te corte las pezuñas y las ponga a hervir.
İngiltere'den giderken deli olduğumu düşünürdüm. Ancak bana nasıl kullanacağımı öğrettikleri için bu artık bir armağan.
Cuando me fui de Inglaterra, creía que estaba loco, pero me enseñaron cómo usarlo.
- Seni nasıl ziyaret ettiğini rahibe anlattım.
Le he dicho al sacerdote cómo te visita. No.
- Seni nasıl ziyaret ettiğini rahibe anlattım.
Le he dicho al sacerdote cómo te visita.
Gecenin bu saatinde bunları bırakıp nasıl seninle çıkayım?
¿ Cómo puedo dejarlo y salir a estas horas de la noche?
Ben yaptığım şeye inanamıyorum. Bu hâle nasıl geldim, inanamıyorum.
No puedo no puedo creer lo que hice.
Aralarında iki kişiden biri veya üç kişiden biri veya on kişiden biri her an beni öldürmeye çalışırken bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum.
No sé cómo hacer eso cuando uno de ellos o tres o diez de ellos intentan matarme, señor.
Daha sonra kontrgerillanın başarısızlığı veya neden savaşa bu kadar meraklı olduğumuz veya Amerika'nın güvenliğini sağlamak adına yaptığımız şeylerin nasıl olup da daha fazla düşman kazandırdığı hakkında bir tartışma başlatsa iyi olurdu.
Hubiera sido agradable si la conversación después de esto hubiera sido sobre los fallos de la contrainsurgencia, o sobre por qué parecemos desesperarnos por estar siempre en guerra, o cómo quizá lo que hacemos es sólo hacer más enemigos en nombre de mantener seguro a Estados Unidos.
Sadece işlerin nasıl gittiği ve ailemin nasıl olduğunu öğrenmek için aramıştım.
Mira, estaba llamando para ver cómo iban las cosas, ver cómo estaba la familia.
Kızları nasıl avlayacağım konusunda beni eğitiyor.
Me está entrenando para gustarle a las niñas.
- Eşyalarını kaçırsak nasıl olur bayım?
¿ Y por qué no nos llevamos sus cosas suyas? ¡ Bien!
Kollarımın vücudumdan ayrılması ülkemizde tavuklara nasıl barbarca bir muamele edildiğini anlamamı sağladı.
Haber perdido ambos brazos me hizo darme cuenta de la crueldad con la que tratamos a los pollos.
Nasıl olduğunu anlatır mısın?
Cuéntame sobre él.
Onu nasıl anlatırım?
¿ Cómo le explico?
Vicdan azabı gözyaşlarımla ayaklarını yıkamak için cenazeye katılmaktan başka günahlarımı nasıl affettirebilirim?
Aparte de unirme a él donde esté... Lavar tus pies con mis lágrimas de remordimiento... ¿ De qué otra manera puedo arrepentirme?
Nasıl bulduysam öyle bıraktım.
Sólo los devolví a la forma que los encontré.
Anlat bakalım, bu durdurulamaz orduyu nasıl kontrol ederdin?
Dígame, ¿ cómo controlaría este ejército imparable?
O zaman kapasın çenesini bizde hayalet atlılarla nasıl savaşırız onu bulalım.
Entonces puede oírme decir que tiene que callarse para que podamos averiguar cómo luchar contra los Jinetes Fantasma.
Hala riemann hipotezini nasıl kanıtlayacağını mı düşünüyorsun?
¿ Sigues pensando sobre cómo probar la Hipótesis Rieman?
Çıkmana izin vereceğiz ama arkadaşlarımızı nasıl geri getireceğimizi söyleyeceksin.
Lo dejaremos salir si nos dice cómo recuperar a nuestros amigos.
Sadece onunla nasıl iletişim kuracağımızı çözmemiz lazım.
Solo tenemos descubrir cómo comunicarnos con él.
Bir parçamın, onun gözünde nasıl göründüğümü umursadığı için canımı vermeye razı olduğunu mu düşünüyorsun?
¿ Piensas tan mal de mí que crees que me importa tanto cómo me ve él que estaría dispuesto a perder la vida por ello?
Nasıl durdurayım?
¿ Cómo voy a evitar eso?
Nasıl yapacağım?
¿ Cómo voy a hacerlo?
Benim nasıl başladığımı biliyor musunuz?
¿ Sabe cuál es mi acercamiento?
Bakalım onlarla nasıl baş edeceksin Dr.Woodruff. Onlar acımasızdır.
Ya veremos cómo le va con ellos, Dr. Woodruff. Son salvajes.
İşimizi nasıl yaptığımızı öğrensinler.
Deben aprender que vamos en serio.
Tanrım, Bayan Sheenan'ın bana nasıl baktığını gördün mü?
Dios, ¿ has visto el modo en que la Sra. Sheenan me ha mirado?
Sana kimse Almanlar için çalışmanın nasıl bir şey olduğunu inceden sormadı mı?
¿ Nadie te ha hecho preguntas sutiles de por qué trabajas para los Cazadores?
Dolayısıyla içimde sürekli nasıl desem, bir gün gelecek ve beni öylece... Bana olan sevgisinin biteceği bir gün gelecek... Sanırım sürekli bir kanıt arıyorum.
Así que siempre he tenido esta sensación de que... llegaría el día en el que ella... donde ya no me querría más y... yo... creo que siempre estoy buscando pruebas de que...
Eğlenceli kısım ise herkesin aynı kişiyi nasıl yorumladığını görmek olacak.
Parte de la diversión será ver las diferentes interpretaciones.
Nasıl yardım edeceksin?
¿ Ayudarle cómo?
Anlat bakalım, Redding'te hayat nasıl?
Y dime. ¿ Cómo es la vida en Redding?
Tanrım, bi tatil sana nasıl iyi gelir ya.
Oh, Dios, ¿ Unas vacaciones, eh?
Karışmayım. Bu nasıl? İyi karışmadım değil mi?
¿ Cómo hago para no meterme?
Gülüne geri dönmek için nasıl ölümü seçtiğini anlamamıştım.
No entendía que eligiera morir... para regresar con su rosa.
- Sen nasıl yapardın evladım?
¿ Tú qué hubieras hecho, muchacho?
Nasıl yani, koluna para mı dolduruyorsun?
¿ Qué, te llenas las mangas con monedas?
Başarımlarım nasıl kaydedildi? Benim için büyük ilgi.
El modo en que mis logros serán conmemorados por usted es de gran interés para mí.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]