English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nasıl ölmüş

Nasıl ölmüş translate Spanish

336 parallel translation
- Nasıl ölmüş Mikka?
- ¿ Cómo ha muerto, Mikka?
Nasıl ölmüş?
¿ Cómo ha muerto?
Nasıl ölmüş?
¿ De qué murió?
- Bu adamlar nasıl ölmüş?
- ¿ Sabe como murieron estos hombres?
Nasıl ölmüş?
¿ Cómo murió?
- Nasıl ölmüş?
- ¿ Cómo murió?
Eğer kocam kendi canına kıymadıysa, nasıl ölmüş olabilir?
Que si mi marido no se quitó la vida, ¿ cómo pudo haber muerto?
Öteki oğlu Drusus, şu oyunlarda hatırasını onurlandırdığı oğlu sor bakalım nasıl ölmüş?
Y su otro hijo, Druso, cuya memoria honra en esos juegos... ¡ Pregúntale como murió!
Nasıl ölmüş öğrenebildin mi?
- ¿ Y sabes qué ocurrio?
Bu nasıl ölmüş?
¿ Cómo ha muerto éste?
- Peki, nasıl ölmüş?
- ¿ Cómo ha muerto?
Nasıl ölmüş olabilir?
¿ Cómo carajo crees?
Nasıl ölmüş?
- ¿ Cómo murió?
Walter adam nasıl ölmüş?
- Walter, cómo murió?
- Nasıl ölmüş biliyor musun?
- ¿ Sabes de que se murió?
Bu kadar yaşaması bile mucize. Nasıl ölmüş?
¿ Cómo pudo morir así?
Evet, Joy, nasıl ölmüş?
Sí, Joy. ¿ Cómo murió?
Evet ahbap. Kenny sekiz saat önce canavar tarafından öldürüldü. — Daha önce nasıl ölmüş olabilir ki?
Si amigo, Kenny acaba de morir hace 8 horas por ese monstruo ¿ Como pudo haber muerto antes?
Nasıl ölmüş sence?
¿ Cómo crees que murió?
Croft nasıl ölmüş?
¿ Cómo murió Croft?
Syd. Nasıl ölmüş olabilir?
Syd, ¿ cómo murió?
Peki Ronnie nasıl ölmüş?
¿ Cómo digo, cómo murió Ronnie?
- Nasıl ölmüş? - Kalp krizi.
¿ Cómo murió?
Biliyorum bu salakça bir soru, ama aslında nasıl ölmüş?
Sé que tal vez sea una pregunta tonta pero, ¿ cómo murió en realidad?
Benden seni o dağın tepesine çıkartmamı Allah göre göre istiyorsun, öyleyse ölmüş insanların ceplerini nasıl boşlatabileceksin?
¿ Quieres que te lleve a la cima de la montaña, ante los ojos de Dios, para que puedas vaciar... los bolsillos a unos muertos?
Zaten ölmüş olan birini tekrar nasıl öldürebilirsin ki?
¿ Cómo vamos a matar algo que ya está muerto?
Hâlâ nasıl inanabilirsin çoktan ölmüş bir şeyden hayat çıkacağına?
¿ Cómo crees que podemos resucitar algo que está muerto y enterrado?
Sonuç aynı olacak sadece sen ölmüş olacaksın ve nasıl öldüğünü bile kimse bilmeyecek.
Y el resultado será el mismo solo que usted morirá y nadie sabrá como murió.
Ömrü boyunca dürüstlükle, bağlılıkla hizmet etmiş hatta bir bakıma görevi başında ölmüş soylu bir babanın çocukları nasıl dileniyor bütün Petersburg görsün!
Que todos en San Petersburgo sepan... que los hijos de un noble piden limosna, aunque su padre sirviera en cuerpo y en alma... y, se puede decir, que muriera en el servicio.
Nasıl ölmüş olabilir?
¿ Cómo pudo haber muerto?
Ölmüş biri nasıl kaçak sayılabilir ki?
¿ Cómo puedo ser una fugitiva si estaba muerta?
Ölmüş birisi nasıl miras alabilir ki?
¿ Cómo puede heredar un muerto?
Tanrı bilir nasıl ölmüş...
Dios sabrá cómo.
Nasıl oluyor da, hepimiz aynı anda ölmüş oluyoruz?
¿ Cómo podemos haber muerto todos a la vez?
- Ölmüş ya! - Nasıl olur baksana şuna!
Miradlo.
- Zaten ölmüş birini nasıl öldüreceksin?
¿ Cómo se mata algo que ya está muerto?
Birisi size çocuğunuzun ölmüş olduğunu söylese ve bunun nasıl olduğunu ya da cesedinin nereye gömüldüğünü söylemeseydi.
Si alguien te dijo que su hijo está muerto pero no dicen lo que pasó o el lugar donde su cuerpo fue enterrado,
Bunu size nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum... Fakat o ölmüş. Taksi şöförünüz ölmüş.
No sé como decirle esto... pero él está muerto.
Zaten ölmüş birini nasıl öldürürsün?
¿ Cómo puedes matar a alguien que ya está muerto?
Nasıl kalp yetmezliğinden ölmüş olabilir?
Cómo podría morir de insuficiencia cardíaca?
Bakalım nasıl ölmüş.
- JUNIO 10 1945 Averigüemos como falleció
Ölmüş insanlar, kumdaki kanlar ve vurulmanın nasıl bir his olduğu hakkında hiç fikrin yoktur.
No tiene idea de los chicos que murieron, la sangre sobre la arena. Lo que se siente cuando llega la metralla.
Zaten ölmüş olan bir adamı nasıl durduracağız?
¿ Entonces, como se detiene a un hombre que ya está muerto?
Bence aramızdaki anlaşmazlıkları bırakalım ve onun nasıl öldüğünü unutalım. Artık pek bir önemi kalmadı. Önemli olan onun ölmüş olması.
Escucha propongo que olvidemos nuestras diferencias y también su muerte, dado que eso cambia poco el hecho de que ya no está entre nosotros.
Nasıl öldüğünü bilmiyor ama ölmüş.
No sabe cómo, pero lo mató.
Yani, bu adam nasıl olur da şu anda varolmayan birşeye maruz kalıp ölmüş olabilir ki?
¿ Cómo contrajo una enfermedad que ya no existe?
Yeni ölmüş et tadını aşermenin nasıl bir his olduğunu bilirim.
Sé lo que es ansiar el sabor de la carne fresca.
- Nasıl yani ölmüş?
¿ Qué quiere decir que está muerto?
Biliyor musun, hazırlıksız yakalandığım kısım onun ölmüş olması değil nasıl gittiği.
Y sabe, no estaba preparado, ni para su muerte, ni para todo lo que se ha ido.
Ölmüş insanların kayıtlarına nasıl ulaşılabileceğini sordu.
Bueno, ella me preguntó sobre cómo encontrar los registros de un difunto.
- Ölmüş. - Nasıl?
Está muerto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]