English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ N ] / Nı

translate Spanish

5,244,636 parallel translation
Öncelikle, Billy Joel'in "Moving Out" şarkısını kullanma iznimiz yok.
Primero, no tenemos los derechos para "Movin'Out" de Billy Joel.
Yarın aşırı dozdan ölsen kimse umursar mı sanıyorsun?
¿ Crees que si mañana te das una sobredosis a alguien le importará una mierda?
Mike Jackson numarası yap, Pop Kralı'nı yap.
Imita a Mike Jackson, el Rey del Pop.
Bu dünyanın en komik şeyiydi.
Fue lo más gracioso que haya sucedido.
Ve sadece neler olacağını görmek için sipariş edesiniz geliyor.
Y te tienta pedir una sólo para saber qué pasará después.
Merhaba, Çok Fazla Ton Balığı programına hoş geldiniz, WOLO Ücretsiz Kanalı'nı izliyorsunuz.
Hola, bienvenidos a Too Much Tuna en la televisión abierta WOLO.
İster evdeki yalnız bir kedi olun ister kanalı değiştirmekten çekinen Honduraslı bir temizlikçi kadın olun.
Sea usted un gato sólo en un apartamento o una criada hondureña que no sabe si le está permitido cambiar de canal.
Çok Fazla Tuna Balığı programının son bölümü bu çünkü bizi Manhattan'daki evimizden çıkartacaklar.
Este es nuestro último episodio de Too Much Tuna porque nos obligan a dejar nuestro apartamento de Manhattan.
'60'larda Smothers Brothers'komedi şovunda yazar olarak başladı ve o günden beri de eğlence dünyasının yükselen bir yıldızı.
Empezó como escritor en la comedia The Smothers Brothers. Desde entonces, ha sido una de las estrellas crecientes en el mundo del entretenimiento.
Açık kalmasını ister misin?
¿ Quieres dejarlo abierto?
- Bence siz de çok başarılısınız.
- Creo que dieron en el clavo.
- Oyun yazarlığının dibine vurdunuz.
- Dieron en la esencia de la dramaturgia.
- Kalmasını mı istiyorsun?
- ¿ Quieres que lo deje?
Hemen sınır dışı edilirdin.
Te podrían deportar de inmediato.
Trump'la hiç tanıştın mı, iş icabı falan?
¿ Has cruzado a Trump en el medio...?
Sanat dünyasını Yahudiler kontrol etmiyor mu?
¿ Los judíos no controlan el mundo del arte?
İsa'nın mucizelerini okumaya başladın ve "Bu nasıl yapılır, biliyorum." dedin.
Leíste de nuevo los milagros de Jesús y dijiste : "Yo sé cómo se hace".
Masraflarını kendisi karşılıyor.
Se gana la vida ahora.
O günlerde bilet fiyatlarını yüksek tuttuğum için eleştirilmiştim.
En aquel entonces, me criticaron por cobrar cara la entrada.
Vay canına, çok iyi bir geçiş yaptın.
Vaya, hiciste una gran transición.
Sanıyordum ki, karşılaşmalarının bütün olayı...
Pensé que era del encuentro...
Hatırlıyorum, bir gün, Columbia'nın avlusunda yürüyorum.
Lo recuerdo.
-'60'ların barışı üzerine olsun.
- Paz en los años sesenta, hola.
Dikkat et, rakunlar yiyeceklerini çalar ama bir bakmışsın, kalbini de çalmışlar.
Cuidado, los mapaches te robarán la comida, y, cuando te quieras dar cuenta, te robarán el corazón.
Bir replik okumayı çok fazla abarttın.
Fue una línea de diálogo expandida.
Yarışmacıların senin aklından geçeni tahmin ettiği yarışma mı?
¿ Nuestro juego en el que los participantes debían adivinar lo que tú sabías?
Şimdi sizi New York City'nin ortasındaki bir lokantaya götürüyoruz, dondurmaların bile tatsız olduğu bir yer.
Ahora los transportamos a una lonchería del centro de Nueva York en donde hasta el helado sabe mal.
Lütfen Steve Martin'i alkışlayın.
Denle la bienvenida a Steve Martin.
Sen saygı duyulan bir oyun yazarısın.
Tú eres un dramaturgo de gran estima.
Filmlerinde telefon çaldığında eğer kötü haberse telefonu mutlu şekilde açarmışsın.
En sus películas, cuando sonaba el teléfono y eran malas noticias, se debía atender alegremente.
Eğer iyi bir haberse telefonu üzgün şekilde açarmışsın.
Y si las noticias eran felices, se atendía tristemente.
- Burada kalsın.
- Déjalo aquí.
Millet, bu arada, ne isterseniz alın.
Por cierto, todos se llevan lo que quieren.
Filmlerden sakladığın hatıra eşyalar var mı, senin için özel bir anlamı olan şeyler?
¿ Tienes algún recuerdo de alguna película? ¿ Algo que te hayas llevado que sea especial para ti?
Sayar mısın bize?
¿ Nos dices qué?
Sen de Maxim En Seksi 100 Kadın partilerine hiç gitmedin.
Y tú nunca fuiste a las fiestas de Maxim Hottest 100.
Yani, hayatım boyunca birkaç tablo satın aldım.
He adquirido algunos cuadros en mi vida.
Sokakta "Yahudi misin?" diye hiç durdurulmadın mı?
¿ Nadie te paró por la calle y te lo preguntó?
Dindar bir adam mısın?
¿ Eres practicante?
- Hiç Tanrı'ya inandın mı?
- ¿ Alguna vez creíste en Dios?
Tek bir balığın bir balık sürüsüne dönüşmesini sağlarsın.
Sólo tienes que cortar un pescado en muchos trozos.
- Ya da avcundan balık çıkarırsın.
- O escamotear el pescado.
Bakın, ne var burada.
¡ Mira lo que tengo aquí!
Bir amfitiyatroda sahneye çıkmıştın, Steve Martin, 1979.
Cuando actúas en un anfiteatro, Steve Martin, 1979.
Bir amfitiyatroda sahneye çıktın. Hollywood Bowl'da çıktın.
Actúas en el anfiteatro Hollywood Bowl.
Sen şey yaptın...
Hiciste...
Şeyi yazdın...
Escribiste...
- Hayır, bırak çabalasın.
- No, déjalo balbucear.
Picasso Lapin Agile'de. Bu senin yazdığın bir oyun. Bunu bir şeye bağlayacağım.
Picasso at the Lapin Agile es una obra que escribiste.
- Tamam, kusura bakmayın.
- Está bien, lo siento.
Steve, gördüğün gibi, patates kızartması ve sahte hamburgerimizi yiyorduk ve sen bir ısırık bile almadın...
Steve, hemos comido patatas fritas y una hamburguesa falsa, y tú no has probado bocado...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]