Olmayacak mı translate Spanish
4,893 parallel translation
Hiçbir etkisi olmayacak mı?
¿ Entonces, no tendrá ningún impacto?
Yani içinizden biri bile benimle birlikte olmayacak mı? Tanıdığın herkes çevrenin dışında olacak.
Todos estarán fuera del perímetro.
Anneni tekrar göremezsen gerçekten pişman olmayacak mısın?
¿ No te vas a arrepentir de verdad de esto? Incluso si nunca ves a tu madre otra vez.
Kardeşim hayatta olsa bu kadar garip olmayacak mıydın?
Que si él estuviera vivo, ¿ tú serías menos rara?
İçeride yüzlerce Sakaaran askeri olmayacak mı?
¿ No habrá miles de soldados sakaaranos adentro?
- Yani film aktüelitede olmayacak mı?
¿ No estará en el noticiero?
Gösteri berbat olmayacak mı?
¿ No será un desastre?
Umurumda olmayacak mı sandın?
¿ Y que a mi simplemente no me importaba?
Eğer ana yolu kilitleyip, anahtarı Molly'nin dükkanını atarsak aslında ana yolu kilitleyip anahtarı kendi üzerimize atmış olmayacak mıyız?
Si cerramos el maletero y tiramos la llave de la pequeña tienda de dulces de Molly, no es realmente bloquear el maletero y tirar la llave en nosotros mismos?
Gösteri kendi içine kapanık olacak dış dünyayla bağlantısı olmayacak mı diyorsun?
¿ Usted piensa que el teatro está protegido, aislado del mundo exterior?
Bir daha böyle bir fırsatımız olacak mı yoksa olmayacak mı?
¿ Tendremos alguna vez otra oportunidad como esta? ¡ No!
Bu çok tatlı olmayacak mı?
¿ No quedará muy dulce?
Karşılığı olmayacak mı?
¿ Qué sucede?
Ne yaparsam yapıyım bir sıkıntı olmayacak.
Sin importar lo que haga, voy a estar bien.
Aksi takdirde benim başkalarıyla görüşmeye zamanım olmayacak ve sonsuza dek annemle yaşayacağım.
De lo contrario, nunca tendré tiempo para salir, - y voy a quedar atrapado con mamá para siempre. - De acuerdo.
- Bugün olmayacak galiba o yüzden bir daha sormayacağım.
Creo que hoy no es el día para que no me vuelva a preguntar.
Dudaklarımı oku, daha fazla soundbite olmayacak.
Lee mis labios, no mas ruido al masticar.
Başarısız olursan alacağım hayat sadece seninki olmayacak.
Si fallas, no solo va a ser tu vida la que me lleve.
Sanırım boş vaktim olmayacak.
Voy a estar ocupado por un tiempo.
Zaten ihtiyacım olmayacak.
No es como si la fuera a necesitar.
Hiç ihtiyacımız olmayacak bir şey.
Algo que nunca voy a necesitar.
Anladım. Selma'dan Montgomery'e yürüyüş olmayacak.
Entendido no habrá marcha de Selma a Montgomery
Bir daha çıkma falan olmayacak. Paramı ve zamanımı çocuklarımla harcamalıyım.
Es tiempo y dinero que debería estar pasando con mis niños.
Sen olmayacak bir şeyin peşinden koşarken bu aileyi tehlikeye atmayacağım.
Y yo no voy a poner en riesgo a la familia hasta que lo hayas encontrado.
Kıyafete pek ihtiyacımız olmayacak bir yere gidiyoruz.
A donde vamos, no necesitamos mucho.
Kabalığımı bağışlayın, bir daha asla olmayacak.
Fue muy rudo de mi parte, y no volverá a pasar de nuevo.
Biz ayrılırken de böyleydi... sanırım döndüğümüzde de değişen bir şey olmayacak.
Así fue cuando nos fuimos,... Así será cuando volvamos.
Ben bana fotoğrafçı olmayacak dediler ama bir sürü fotoğrafçı geldi ben de oradan gitmek zorundaydım.
Me prometieron que no habría fotógrafos y aparecieron un montón, así que tuve que huir. ¿ Dónde estás?
Söz veriyorum, bir dahaki sefere böyle bir şey olmayacak. Tanrım.
Prometo que me portaré mejor la próxima vez.
Eğer şimdi benimle sevişmezsen bir daha böyle bir şansım olmayacak.
Font color = "# ffff80" Si no me hagas el amor ahora, nadie lo hará.
Bir daha olmayacak tamam mı?
No se repetirá.
Sanırım fazla sorun olmayacak.
Pero no debería haber problema.
Şu şeyde adımız hiçbir zaman olmayacak.
No vamos a acabar ahí.
Artık çalıştığım yerde verimsiz insanlar olmayacak!
No los seres humanos más ineficientes abarrotar mi sala de correo!
Şu ana kadar yaptığım en önemli iş bu ve kimse bana engel olmayacak.
Este es el trabajo más importante que haré jamás y nadie va a detenerme. Y menos que menos, tú.
Canını sıkmaktan nefret ediyorum, bayım. Ama öyle bir şey olmayacak.
Odio decepcionarte, pero eso no pasará.
# Biraz yürüyüşe çıkacağım Kimsenin haberi olmayacak #
♪ Voy a tomar un pequeño paseo ♪
Böyle bir şey olmayacak, tamam mı?
Eso no va a suceder, ¿ si?
Evet, gğvenlik açığımız nedemiyle oldu, tekrar olmayacak.
Sí, no volverá a suceder.
Portekizce bilmiyorum. Bu yüzden pek hoş olmayacak ama gecenin sonuncusu benim. O yüzden gelsin bakalım.
Yo no hablo portugués, y por lo que esto no va a ser bonito, pero soy el último tipo de la noche, así que aquí vamos.
Bu kadar kötü olmayacak adamım
No va a ser tan terrible.
Artık yardımıma ihtiyacın olmayacak.
Ya no necesitarás mi ayuda más.
Atalarım yüksek tansiyondan öldü, ki aynı şey bana olmayacak. Çünkü kontrol edemeyeceğim şeyler için stres yapmayacağım.
Mis muriron de hipertensión, lo que no me va a pasar a mi porque yo no voy a estresarme por cosas que no puedo controlar.
Biliyor musun, bu konuşmanın bana yardımı falan olmayacak.
Sabe esto no funciona no se soluciona con hablar
Bana birşey olmayacak tamam mı.
Voy a estar bien por mi cuenta.
Ananya, böyle davranırsan, hiç şansımız olmayacak.
Ananya, si actúas de esta manera, no tendrás oportunidad.
Eve döndüğümde fazla arkadaşım olmayacak.
Yo realmente no tengo amigos de vuelta a casa.
Sürekli kamyonları döndürmezse bir şansımız olmayacak.
No tenemos una oportunidad a menos que siga volteando camiones.
Bu bu artık ticari bir iş olmayacak böylece anlaştık mı?
Esto no es... esto no es más una transacción de negocios, ¿ de acuerdo?
Akşam 4'e kadar hiç araba olmayacak.
No habrá autos hasta las 4 : 00 p.m _
Tatlım, üzgünüm ama baban evde olmayacak.
Um, querida, me temo que tu padre no estaría aquí cuando era Bernie dir.