Sen de translate Spanish
235,950 parallel translation
Ama onlar gittiği zaman, ki gidecekler, sen de gideceksin.
Pero cuando se vayan, y lo harán, tú también te irás.
Sen de onun gibi, işlenen mezalimden sorumlusun.
Eres tan responsable como él de las atrocidades cometidas.
Ve sen de benim söylediğimi mi sanıyorsun?
- ¿ Y tú crees que yo se lo he dicho?
Annem yardım istemek için sana geldi. Sen de yardım edeceğini söyledin.
Mi madre vino en busca tuya por ayuda, y le dijiste que podrías ayudarla.
Bunu sen de biliyorsun.
Y lo sabes.
Sen de doktorsun. Sayılırsın.
Eres médico... más o menos.
İkinci olarak, sen de yanıldığını kabul edeceksin.
Y dos, usted también tiene que admitir que se equivoca.
- Sen de nereden çıktın?
¿ De dónde has salido?
Sen de söylemedin.
Ni tú tampoco.
Sen de cerrah mısın?
¿ También eres cirujano?
Sen de biraz dinlen.
Tienes que descansar.
Sen de mi?
Tú también, ¿ eh?
Sen de iyisin.
Y tú también.
Sen de öylesin.
Contigo también.
Sen de seks yapmak istemez misin Catherine?
Bien, ¿ no quiere tener sexo de viejos, Catherine?
- Sen de ona uydun.
Y tú junto con ella. Sí.
Üçe kadar sayacağım. Sen de çekeceksin.
Un segundo, voy a contar hasta tres y va a soplar.
Şimdi de kurtarmaya devam etmeliyiz. Sen de gözümün önünden defol!
¡ Tenemos que acabar de salvarla y necesito que te apartes de mi vista!
- Sen de.
Connor...
Sen de mi gaysın?
¿ También eres gay? No.
Sen de mi ölmek istiyorsun?
¿ Quieres morir también?
Şimdi, ya sen gerçekten hafıza kaybı yaşadın, ya da sen delisin.
Ahora, o bien tienes pérdida de memoria, o eres un psicópata.
Yani sen de atlayacaksın.
Y tú también lo harás.
Sen de baban gibisin kendi hataların için daima başkalarını suçluyorsun.
Eres igual que tu padre, siempre culpando a otros por sus propios fracasos.
Daha iyi görünüyorum tabii ki, ama sen de iyisin.
Yo me veo mejor, por supuesto, pero tú te ves bien.
- Sen de kimsin?
- ¿ Quién diablos eres tú?
Neden bahsediyorsun sen?
¿ De qué estás hablando?
Biliyor musun, baban hakkında ne kadar çok şey öğrensem... neden senin sen olduğunu... o kadar iyi anlıyorum.
Cuanto más oigo hablar de vuestro padre, más entiendo por qué tú eres... ya sabes, tú.
Ve sen insanlardan uzak durmalısın.
Eres... una bomba de relojería.
Düşünüyorum da, aslında bence sen bir şey gördün.
Pienso que, de hecho, tú sabes algo.
Ama ya sen? Amenadiel?
Pero ¿ qué hay de ti?
Bence buna ilk katılacak sen olurdun.
Creo que tú serías el primero en estar de acuerdo.
Madeni bıraktım, Onun koruma ve protesto mücadelesine maddi destek verdim. İki ay öncesine kadar, sen onu öldürtene kadar.
Abandoné la mina, accedí a financiar su campaña de protección y de protesta, y así lo hice hasta hace dos meses cuando ordenaste su asesinato.
İlgilenmem gereken insanlar var ve sen onlardan biri değilsin.
Tengo personas a las que cuidar, y tú no eres una de ellas.
Sen ve ben aile gibiyiz.
Y tú y yo... somos una especie de familia.
Az önce sakallı biri oturuyordu. Birden bire sen çıktın.
Hay un tipo con barba sentado ahí y de pronto me fijo que estás tú.
Sen nasıl bir kaza geçirdin?
¿ Y tu accidente de avión?
Beni mutlu eden şey sen misin?
¿ Y tú crees que eres una de esas cosas?
Sen şehre geldiğin zaman Dr. Webber'ın geceyi hastanede geçirdiğini biliyorum.
Sé que el Dr. Webber pasa las noches en la sala de guardia cuando usted está en la ciudad.
... sen benim kardeşimsin ve hoşuna gitse de, gitmese de...
eres mi hermana y te guste o no...
Sen yüzünü örtmeye devam et.
Cúbrete la cara, ¿ vale? ¿ De acuerdo?
Eğer tanışmasaydık, ben hala parti yapıyor olurdum,... bir adamdan başka bir adama giderek asla öğretmen olamazdım. Çünkü kimse bana bunu teklif etmemişti sen hariç.
Y si no lo hubiera hecho, seguiría de fiesta, pasando de chico a chico, ciertamente no habría sido una maestra, porque nadie nadie pensó que tuviera algo que ofrecer salvo tú.
Ne diyorsun sen?
¿ De qué estás hablando?
Sen de kimsin?
¿ Quién eres tú?
Pekala, sen şehirde yokken bana nasıl şehir sürtüğü dediğini,... mi duymak istiyorsun?
Bueno, ¿ quieres oír cómo me llama la puta de la ciudad cuando no estás allí?
Sen neden bahsediyorsun?
¿ De qué estás hablando?
O bir şerefsiz, ama sen kavgacı biri değilsin.
Él es un idiota, pero no eres el tipo de ir a dar golpizas.
Sen gittikten sonra onunla tanıştım.
Lo conocí, después de qué te fuiste.
Bana olan inancın,... sen gittikten sonra bile bana ilham vermeye devam ediyor.
Quiero que sepas que tu fe en mí continúa inspirándome, incluso después de que te has ido.
- Sen onu göremiyorsun,... çünkü onu dışarı çıkarmadın, tamam mı?
- Y... No puedes verlo, porque tú no lo dejaste salir, ¿ de acuerdo?
Evet, görüyorsun, görüyorsun, Sen onların geri kalanı gibisin, değil mi?
Sí, ya ves, ya ves, eres como el resto de ellos.
sen de gel 75
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16
sen delisin 520
sen de beni 22
sen de öylesin 72
sen de beni seviyorsun 19
sen de ister misin 105
sen de kimsin 767
sen deli misin 200
sen değilsin 122
sen de gelecek misin 16