Sıkı çalış translate Spanish
17,201 parallel translation
Onun için sıkı çalıştın.
Has trabajado muy duro para ello.
Seni çok sıkı çalıştırıyorlar.
Te hacen trabajar muy duro.
Bana süslü şeyler yapmana izin veremem. Burada böyle sıkı çalıştıktan sonra olmaz.
No te voy a dejar que te compliques la vida por mí, después de lo duro que trabajas aquí.
Hepimizin bir sürü fedakarlık yaptığını biliyorum ve bizi buraya getirmek için yaptığınız sıkı çalışma için minnettarım.
Sé que todos hemos hecho sacrificios y agradezco lo duro que habéis trabajado, que ambos habéis trabajado para llegar hasta aquí.
Sıkı çalışmalarınız için herkese çok teşekkür ederim.
Gracias a todos por vuestro duro trabajo.
Yedi yıllık özveri ve sıkı çalışmadan sonra Doktor Harmon'ın işi Matt'e devretmesine inanabiliyor musunuz?
¿ Podéis creer que después de siete años de dedicación y duro trabajo el Dr. Harmon le pasa el negocio a Matt?
Sıkı çalışmanız için teşekkürler
Gracias por su esfuerzo.
Çok sıkı çalışan birisin!
¡ Eres una gran trabajadora!
Sıkı çalışıyorum
Trabajando mucho.
Sıkı çalışın!
Aguanta firme.
Sıkı çalışın, temiz çalışın.
Jueguen duro, jueguen limpio.
Bakıyorum da sıkı çalışıyorsunuz.
Veo que están trabajando duro.
Madenciye kızgındım, ama haklıydı. Gücümüz onların sıkı çalışmasına ve işbirliğimize bağlı.
Estaba enfadada con el minero, pero él tenía razón... y nuestro poder reside en su trabajo duro y la cooperación.
Onlar para kazanmak için sıkı çalışan gençler.
Son personas jóvenes, trabajan duro para obtener dinero.
Sıkı çalışmanın karşılığını almışsın sanki.
Parece haber dado fruto.
- Sıkı çalış.
Trabaja duro.
Sıkı çalışıyorsunuz.
Hola. Están trabajando mucho.
Mindhorn'da sıkı çalıştık, bir de sıkı oynadık.
En Mindhorn, trabajamos duro, y jugamos duro.
Bazı blog yazarları senle kızları olayla bağlamaya çalışıyor.
Algunos blogueros intentan vincularte a ti y a las chicas con esto.
Annenin azı dişine mısır sıkışmış. Ben de dilimle çıkarmaya çalışıyordum.
Tu mamá tenía una palomita de maíz atorada detrás de un molar y yo intentaba quitarla con mi lengua.
Buradaki parçacık hızlandırıcıda mı çalışıyordu?
¿ Trabajaba aquí con el acelerador de partículas?
Buradan bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz.
Estamos tratando de salir de aquí.
Pekâlâ Çalı Fasulyesi, sıra sende artık.
Bueno, flaca, ahora te toca a ti.
Tek bildiğim bir radyo istasyonunda çalıştığı ve adamın orayı çok sık aradığı.
Lo único que sé es que está en una emisora de radio, y él llama a menudo.
Virüsü yükledim ama Samaritan kodunun sıkıştırılmış versiyonlarını fiberoptik hatlar üzerinden iletmeye çalışıyor.
He cargado el virus, pero parece que Samaritano está tratando de transmitir versiones comprimidas de su código sobre las líneas de fibra óptica,
Barda çalışırım ama Western kısmını temizleyeceğimize söz verirsen.
Si estás de acuerdo en que limpiemos el lado del Oeste.
Açık olmaya çalışıyorum.
Intento ser abierta.
- Yeni bir grupla anlaştık. Yeni bir gitarist bulmaya çalışıyorlar. - Sen onun ekibinden misin?
Ayudando a la nueva banda a sustituir la guitarra prima.
Sen şehir merkezinde kıçında çubuk ile ışıl ışıl gezerken ben şirketimi tekrar ayağa kaldırmaya çalışıyordum.
¡ He estado reinventando mi maldita compañía, mientras tú, allá en el Centro, te hacías clavar junto a otras mujeres!
Tokyo'nun en büyük ikinci kedi kafesinde müdür yardımcısı olara çalışıyorum ve herkes bunu kıskanıyor ve bu güzel Japon adamla çıkıyorum ve bekaretlerimizi birlikte bozacağız yani her şey mükemmel.
Tengo el puesto... de subgerente... en el segundo café de gatos más grande de Tokio, y todos me envidian por eso... y soy novia de un japonés guapísimo... y perderemos la virginidad juntos, así que todo es perfecto.
Üç küçük pislik gemiye sızmaya çalıştı. iki oğlan bir kız.
Tres mierdecillas intentaron colarse en el barco, dos muchachos y una chica.
Seni kızdırmaya çalışıyordu.
Solo intenta molestarte.
Katiyen. Sadık olmaya çalışıyordum.
No, estaba... tratando de ser leal.
Sadık olmaya çalışılmaz.
No tratas de ser leal.
Savaştan öğrendiğim bir şey varsa, o da sıkıcı hayatın ayrıcalık olduğudur.
Una cosa que he aprendido de la guerra... Una vida aburrida es un privilegio.
İnsanlar psikolojik olarak kötü adamların başını bulmaya çalışır. Ancak benim tecrübelerime göre gerçek çok daha karmaşık bir şey.
Las personas tienen la necesidad psicológica de buscar un súper villano pero en mi experiencia, la realidad es más complicada.
Bütün arkadaşlarım ben burada ders çalışırken kız becerdiler ama bu gece o am grubuna dalacağım.
Todos mis amigos se volaron jañas cuando ellos estudiaron aquí, Voy a ser el maricón del grupo.
Kısacası aranızdan herhangi biri beni alt etmeye çalışırsa onu da yanımda götürürüm.
El fondo es, si alguno de ustedes me trata de desmontar, Yo te llevo conmigo.
En ilginç olan kısım ise, bu çalışmaların soyut sanat kavramı bulunmadan önce yapılmış olmasıydı belki de.
Tal vez la parte más fascinante es que estas piezas... preceden a los pioneros del arte abstracto.
Sıfır Madde'nin bir kısmını alır, Stark Laboratuvarları'nda güvenlice çalışırız.
Podemos capturar algo de la materia cero y segura estudiarlo en Stark laboratorios
Bedenen çalışmaya pek alışık değilsin, değil mi?
Tú no estás acostumbrado al trabajo físico, ¿ no?
Herkes birlikte çalışıp fikrini söyleyince genelde ortaya hoş bir şey çıkıyor gibi...
A veces sale algo bueno si todos trabajamos juntos y se nos ocurre algo, no sé...
Sana en başından itibaren çok açık olmaya çalışıyorum ki genelde böyle çalışmam.
Quiero disparar directamente con usted desde el principio, que no es por lo general la forma en que trabajo.
Anne, beni her şeyin yolunda olduğuna inandırmaya çalışmayı bırakmalısın artık.
Madre, tienes que dejar de decir que todo va bien, ¿ vale?
Şimdi seni hastaneye kabul etmeye çalışıyoruz ama büyük bir kalabalık var. Rahatına bak. - Doktor birazdan gelip bakar sana.
Estamos intentando ingresarte pero estamos abarrotados, así que, intenta relajarte y el doctor vendrá a verte en un rato.
Sadece kızımla tekrar bağlantı kurmaya çalışıyorum.
Solo estoy intentando volver a conectar con mi hija.
Dizilin! Ayrıcalık yok! Herkes tek sıra olsun!
Todos sin excepción, pónganse en fila.
Sadece beni etkilemiyor ama kız kardeşim, çalışanlarım hepsinin geçim kapısı orası.
Sí. Bueno, no me acaba de hacer daño. Usted sabe, mi hermana, todo mi pueblo...
- Daha sıkı çalış, tamam mı?
- Trabaja más.
Bir anda ortaya çıkıyor ve bir numaralı aday ile mi çalışıyor?
¿ Aparece de la nada y trabaja con el competidor número uno?
Kızım için mezar kazmaya çalışıyorum.
Trato de cavar una tumba para mi hija.
çalışıyorum 310
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışma 18
çalışıyor 250
çalışmak 46
çalışıyorsun 24
çalış 161
çalıştım 51
çalışıyordum 70
çalışmıyor 158
çalıştı 29
çalışıyor musun 55
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33
çalışıyoruz 40
çalışacağım 46
çalıştır 90
çalışkan 20
çalışmaya 17
çalışırım 44
çalışın 67
çalışmaya devam 20
çalışmıyorum 33