Tabii ki biliyorum translate Spanish
460 parallel translation
Tabii ki biliyorum.
Sí, desde luego.
Tommy Rogers'ı biliyorsunuz. Phelps mağazasının yarısı ona miras kaldı. - Tabii ki biliyorum.
Oiría que Tommy Rogers heredó medio almacén Phelps.
Tabii ki biliyorum.
Debo saberlo.
Tabii ki biliyorum.
Claro que lo sé.
Tabii ki biliyorum. Uğrak yerlerimden biriydi.
- Claro, iba mucho.
Bunun yalan olduğunu biliyorsun. Tabii ki biliyorum. Ben de öyle söyledim.
Claro que lo sé, y es lo que des dije.
- Tabii ki biliyorum.
- Por supuesto.
Tabii ki biliyorum onları.
! Por supuesto que sé acerca de ellos.
Tabii ki biliyorum, evladım.
Es... Es...
Tabii ki biliyorum! Oraya daha önce hiç gitmemiş olsam da...
- Por supuesto, aunque no he estado nunca allí.
- Tabii ki biliyorum.
- Claro que sí.
Evet tabii ki biliyorum.
Sí, claro que sí.
Tabii ki biliyorum.
Claro que sí.
Üzgünüm. Bunu tabii ki biliyorum.
Lo siento, ya lo sabía.
Tabii ki biliyorum, sen bir balıkçısın.
Desde luego, ¡ eres un pescadero!
- Tabii ki biliyorum.
- Por supuesto que sé qué es.
- Tabii ki biliyorum. Hayat nasıl gidiyor gençler?
- Seguro. ¿ Cómo os va, chicos?
Bu elbiseyi kimin verdiğini tabii ki biliyorum.
Por supuesto que sé quién me dio este vestido.
- Tabii ki biliyorum.
- Claro que si.
Tabii ki biliyorum.
Claro.
Tabii ki biliyorum.
Seguro.
Tabii ki biliyorum. Sadece çok değil.
Sólo que no mucho.
Dinle, benim kararım olduğunu biliyorum, o yüzden hayatıma devam etmem kolay oldu, bir de üzerine espriler yapmak tabii ki.
Mira, sé que esto fue mi decisión, así que fue más fácil para mí superarlo, y, bien, sabes, hacer bromas y eso.
Tabii ki, öyle olduğunu biliyorum.
Sabía que eso sucedería.
Tabii ki melekler aldı, bunu biliyorum.
No es posible, ¿ quién habrá sido?
Tabii ki, ne yapacakları konusunda sizin şu anda bildiğinizden fazlasını biliyorum. Sırtımı döndüğüm için beni bağışlayın.
Como estoy más al tanto de lo que van a hacer... que ustedes, espero que disculpen que les de la espalda.
- Tabii ki biliyorum.
Lo sé. Frank y yo somos novios.
Tabii ki biliyorum!
Claro.
- Tabii ki anlıyorum, her parçasını biliyorum.
- Por supuesto. Conozco cada pieza. - ¿ Ah si?
Tabii ki moronun karısına ne dediğini biliyorum.
Claro que sé lo que le dijo.
Tabii ki. Ne yapacağımı biliyorum.
No te preocupes, no me moveré de aquí.
- Tabii ki verirlerdi, biliyorum ama..
Claro, se sabría.
Tabii ki Kroner deneylerini biliyorum.
Desde luego, conozco los experimentos de Kroner.
- Tabii ki, biliyorum.
Por supuesto, por supuesto, sí.
Tabii ki ne yaptığımı biliyorum.
Claro que sé lo que estoy haciendo.
Tabiî ki, bunu biliyorum.
Lo sé.
Ülkeniz İngiltere hakkında o kadar az şey biliyorum ki... tabii dünyanın en cesur milleti olduğunuz dışında.
Sé muy poco de vuestra patria Inglaterra. Solamente que es la nación más valiente del mundo... y que somos muy afortunados al tenerla por aliada.
Tabii ki, Profesyonel görünmek için, iki misli çabalıyorum. Benim için tek önemli olan, parçalamak ve kesmek... çünkü biliyorum ki, eğer diğer iki rahip rahatsızlığımdan kuşkulanırsa... ve ben herhangi bir şekilde, bu tekrarlanan, kokuşmuş işin... hiç bir iyi tarafı olmadını ima edersem... bir sonraki kurban ben olurum.
lntensifico mis esfuerzos, corto y rajo con toda mi alma, porque sé que si los ayudantes se dan cuenta de mi angustia y de que dudo de la utilidad de este ritual asqueroso y apestoso, seré el siguiente sobre la roca.
Bizi Kuyutorman'ın ucuna götürüyorlar. Tabiî ki oradaki kayalara bırakıp, çarpmamız için. Biliyorum!
Nos llevan al límite del Bosque Oscuro para lanzarnos contra aquellas rocas, ¡ lo sé!
Gerçek bir şansımızın olmadığını biliyorum tabii ki, eğer şansımız olsaydı, her ne olacaktıysa.
y que esa "vida real" es más importante que el amor. Ya sé que no tenemos ninguna oportunidad a pesar de lo que habríamos podido ser si la hubiéramos tenido.
Evet, tabii ki kim olduğunu biliyorum, Rick Walker.
Por supuesto que sé quién eres, Rick Walker.
Tabii ki, her şeyi biliyorum.
Naturalmente. Yo sabía todo.
Bunu biliyorum ve kendilerini sonrasında daha iyi öpmek için bize ihtiyaçları var, lafın gelişi tabii ki.
Lo sé y ellos siempre necesitan que les demos un beso al final hablando en sentido figurado, claro.
Tabii ki kapar, günde 10 sterlin alıyordur, ben sebebini biliyorum.
Claro que sí. Seguramente por diez al día, y yo sé para qué.
- Tabii ki yapmam gerekeni biliyorum.
- Qué veías en la televisión si sabías el abecedario...
Tabii, şimdi biliyorum ki, aybaşı öncesi sendromu yaşıyormuşum.
Pero se debió a que padecía el síndrome premenstrual.
- Ben bir fahişeyim. - Biliyorum. Tabii ki, ödeyeceğim.
- Ya lo se... y te pagaré.
Hayır. Biliyorum, Joanne. Tabii ki...
Ya lo sé, Joanne, pero...
Tabii ki ne istediğini biliyorum. Bana yüz defa söyledi!
Él me ha dicho cien veces lo que quería.
Tabii ki bunların mantıken yanlış olduğunu biliyorum.
Claro que, intelectualmente, sé que está mal.
Tabii ki onu biliyorum.
Claro que lo conozco.
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18