Tabii ki değil translate Spanish
1,780 parallel translation
Hayır, tatlım, tabii ki değil.
No, cielo, claro que no.
Tek tarafta olursa tabii ki değil aptal şey.
No si sólo es de un lado, idiota.
Hayır, tabii ki değil.
No, claro que no.
Tabii ki değil, iyi bir vaftis babası yakalanmaz.
Claro que no. Los buenos bautistas no se dejan pillar.
Hayır, tabii ki değil.
No, al diablo.
- Tabii ki değil. Tamam.
¡ Claro que no!
Burada olmanın asıl sebebi bu değil. Tabii ki değil.
No vino por eso, ¿ no?
Tabii ki değil.
Es tu cumpleaños.
Sonbahar perileri kadar değil tabii ki, çünkü, şey...
Pero no tanto como las de otoño, claro, porque, bueno...
- Tabii ki değil.
Claro que no.
Tabiî ki bu kadar yakından değil.
No desde aquí cerca de todas formas.
Tabii ki. - Burada yenisin, değil mi?
si señor.
İşin doğrusu bu, değil mi? Tabii ki.
Esto no es verdad.
Şekerde bir sorun olduğu için değil tabii ki.
No es que haya nada malo en el azúcar.
Babanızı affettim. Bu geçmişle ilgili değil. Tabii ki öyle!
Perdoné a tu padre, pero no es cuestión del pasado.
Tabii ki bu yolun sonunda olmasi pek talep edilen bir sey degil.
Claro que por supuesto no es lo más deseable.
Biraz ironik tabii ki, sence de degil mi?
Es algo irónico, ¿ no crees?
- Değil mi? - Tabii ki.
- ¿ Verdad?
- Sen öyle düşünmüyorsun, değil mi? - Tabii ki hayır.
- No piensa eso de mí, ¿ verdad?
"Ben cips yedim" gibi ezik şeyler değil ama değil mi? Tabii ki de.
Vale, pero con cosas menos tristes que comer patatas fritas.
Tabii ki, bu sadece bir gey filmi değil.
Estamos emocionados por tener una distribuidora tan grande. Lo siento, se cuánto te debe doler.
Herife "Salakça olan sen değil e-postaydı." dedim ama tabii ki buna acayip alındı.
Y le dije : "El email es estúpido y no tú". Y claro, se enojó por eso.
Tabii ki. Kanıt değil.
Sí, claro, no es evidencia.
Bana kalsaydı seni tabii ki yanımda götürürdüm fakat öyle değil.
Y si por mí fuera, te llevaría conmigo, pero no es...
Tabii ki bahsettiğiniz kötü şeyleri yapmadığımız sürece, değil mi?
¿ Siempre y cuando no hagas ninguna de las cosas malas que mencionaste, cierto?
İki erkekle değil tabii ki!
No con dos hombres!
Güzel olmadığından değil, tabii ki.
Es decir, no es que no sea agradable. Estoy segura.
Tabii ki değil.
Claro que no.
Hayır değil tabiî ki.
No lo es.
Tabii ortada görecek bir şey olmadığından değil görecek bir şey var tabii ki.
No he visto nada....
Hayir, tabii ki de degil.
No. Claro que no.
Hayır, hayır, tabii ki hemen değil.
Dios, no.
Paris, Teksas'lı... Fransa'da ki Paris değil tabii.
Es de Paris, Texas no de París, Francia.
Atardamardan değil, tabii ki.
Lejos de una arteria, claro.
Tabii ki değil.
¿ No?
Detaylı bir şekilde değil tabii ki.
Sin detalles minuciosos, claro.
Tabii ki, geri dönmek gibi bir ihtimalimizde yok değil.
Completamente, hay posibilidades de que tengamos que regresar.
Tabii ki adil değil.
¡ Por supuesto que no estoy mintiendo!
Bay Antony ve Johnsons'dan "Umarım Biri Vardır" Sia'dan "Solu Beni". Bay José Gonzalez'den "Kalp Atışları" Mazzy Star'dan "Aklım Sende" bu bir kişi değil bir grup... Aaron English'den "Yalnızlığın Ninnisi" ve tabii ki, melankolik şarkıların en iyisi "Rüzgardaki Toz".
"Hope There's Someone" por El Sr. Antony y los Johnsons "Breathe Me" por Sia "Heartbeats" por el Sr. José González y "Fade Into You" por Mazzy Star esta no es una persona, es un banda "Lullaby of Loneliness" por Aaron English y por supuesto, la mejor de las canciones melancólicas "Dust in the Wind".
Tabii ki böyle yapacaklar, hiç sürpriz değil.
- Eso no es una gran sorpresa.
- Tabii ki. Orasının şehrin en iyi tesislerinden biri olduğunu söylemiştin değil mi?
Dijo que esta era una de las mejores instalaciones de la ciudad.
Tabii ki beni erken yollamadılar ama en azından bu durumdan bir şey kazandın, değil mi?
Por supuesto me retuvieron hasta tarde pero al menos sacaste algo de ello, ¿ no?
Öyle değil tabii ki. Jenny el değmemiş bir kız.
No es así, Jenny es una chica limpia.
Tabii ki eğer bu tembelliğin veya oburluğun bir sebebi değil de bezelerin yarattığı bir durum ise yorumumu geri alıyorum.
Ahora, desde luego, si es resultado de una condición glandular y no pereza y glotonería, retiro ese comentario.
Sizin altınızda değil tabii ki, dairenizin altında.
No debajo de ti, per se, pero, debajo de tu departamento.
Tabii ki, ikisi de aynı şey değil bizimkisi hiçbir yaşamı kurban etmeyi gerektirmiyor.
Naturalmente, no son lo mismo. Esas no requieren sacrificar ninguna vida.
Ben de dedim ki, "Hayır, Robin Scherbatsky mülakata tabii değil."
Le dije que no. Robin Scherbatsky no audiciona.
Ve tabii ki, otobüs firmasındakilerle de değil mi?
Y obviamente, la compañía también, ¿ no?
Sadece hafızanda, değil mi? Tabii ki.
Solo en tu memoria, ¿ cierto?
Tabii ki. Eşime, göz kulak olursun, değil mi?
Puede ocuparse de mi esposa, ¿ no?
Bir lokantacıya harcamak için uzun değil, değil mi? Tabii ki, değil.
No es demasiado para hablar con alguien de catering, ¿ verdad?
tabii ki değilim 17
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki 3786
tabiî ki 109
tabii ki evet 16
tabii ki seviyorum 29
tabii ki hayır 476
tabii ki var 74
tabii ki öyle 97
tabii ki istiyorum 19
tabii ki de 45
tabii ki benim 18
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
tabii ki biliyorum 29
tabii ki olmaz 20
tabii ki yok 71
tabii ki eminim 28
tabii ki biliyorsun 16
tabii ki hatırlıyorum 25
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28