Biliyorum ki translate Spanish
5,563 parallel translation
Biliyorum ki bir çok şey yapabilir...
Ella podría hacer tantas cosas...
Jack, biliyorum ki hakim aileden biri, fakat tüm bunlara değer mi?
Jack, conozco la familia del Juez pero, ¿ vale la pena todo esto?
# Bir tanem, biliyorum ki Hep yanımdasın #
Y cariño, sé que tú estarás allí para mí.
Biliyorum ki siz ailenizin sizi bırakıp gidişine şahit olmanın ne demek olduğunu çok iyi bilirsiniz.
Y sé que usted más que nadie, sabe lo doloroso que es... ver a su familia alejarse.
Ama şunu biliyorum ki siz polis değilsiniz.
Pero, lo que sí sé es que usted no es policía.
Bak, biliyorum ki bazen kontrol delisi gibi görünebiliyor ama...
Mira, yo sé que él... parece controlador a veces, pero...
Biliyorum ki kendisini feda etmeye hazırdı ve sen buna asla izin vermezdin.
Yo... sé que él estaba dispuesto a sacrificarse, y sé que tu nunca dejarías que eso ocurriese.
Biliyorum ki kendisini feda etmeye hazırdı ve sen buna asla izin vermezdin.
Yo sé que estaba dispuesto a sacrificarse a sí mismo y sé que tú nunca dejarías que eso sucediera.
Biliyorum ki bunun ne kadar önemli olduğunu anlamışsındır.
Sé que entiendes cuán importante es.
Ve biliyorum ki sert sözler ya da korkunç uyarılar seni durdurmayacak, bu yüzden sana Claire'i kendim göstermeye karar verdim.
Y también sé que ni duras palabras o advertencias van a evitarlo, así que... He decidido mostrarles a Claire yo mismo.
Hayatım berbat ve biliyorum ki bu kişisel bir seçimdi.. .. ama artık bu seçimi geri almam gerekiyor gibi hissediyorum.
Mi vida es una mierda y sé que ha sido una decisión personal, pero me parece que a lo mejor es el momento de cambiar esa decisión.
Tamam, biliyorum ki şu an olanlarla ilgili kafan biraz karışmış durumda.
Bueno, sé que estás probablemente un poco confundida acerca de lo que está sucediendo ahora mismo.
Ama biliyorum ki tüm kalbiyle arzuladığı şey bugüne gelebilmekti.
Pero sabemos que deseaba, con todo su corazón... a que llegara este día.
İyi biliyorum ki yakında birisi hazırlıksız yakalayacak ve dışarıda kalacağım.
Y sé que muy pronto alguien me va a lanzar una bola imposible y me eliminarán.
Biliyorum ki eğer sana komik yanlarımı göstermiş olsaydım, bana "Bu nedir, Martian?" derdin.
Solo sé que si te envío mis cosas divertidas, te pondrías como "¿ qué es esto, marciano?".
Şimdi seni görünce biliyorum ki seni bu duruma biz getirdik. Baban ve ben.
Y ahora te veo aquí, y sé que nosotros te pusimos aquí... tu padre y yo.
Ona elini uzat, çünkü biliyorum ki kabul edecek.
Acércate a ella, porque sé que te dejará entrar.
Babamın sevgisini kazandığımda,... hepinizi onunla tanıştırmak için aşağı götüreceğim,... ve biliyorum ki hepinizi ayrı ayrı sevecek.. ... tıpkı benim sevdiğim gibi.
Y cuando gane a mi padre otra vez, voy a bajarlos a que lo conozcan, y sé que él va a amar a cada uno de ustedes.
Ayrıca biliyorum ki bu dünyadaki insanlar bir hostesten çok devletin polisini vurmaya eğilimliler.
También sé que la gente en este mundo tienen menos tendencia a dispararle a una anfitriona que, digamos, a una oficial de la ley.
Ve acı tecrübelerime dayanarak biliyorum ki çiğneyeceğinden fazla lokma, seni boğup gebertir.
Y sé por amarga experiencia que si muerdes más de lo que puedes masticar, tendrán un puto ahogo.
Bir şey yapmanı istemekten nefret ediyorum, çünkü biliyorum ki bundan hoşlanmıyorsun, hemde hiç.
Me jode tener que pedirte que hagas algo, porque sé que... a ti también te jode.
Biliyorum bu zor ama biliyorum ki Bayan Dodd bu dünyadan ayrıldı ve gittiği dünyada da öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Ve biz onu hiç unutmayacağız değil mi?
Sé que es duro, pero a pesar de que la Señora Dodd ha dejado este mundo... y enseña en otro, nunca vamos a olvidarla, ¿ verdad?
Ve biliyorum ki bunu senden duyarsa, beni yüzüstü bırakmaz.
Y sé que si se lo dices tú, no me rechazará.
- Biliyorum ki asla bir çocuğa çarpıp yolda bırakmaz.
- Sé que nunca atropellaría a un niño y le dejaría morir en el camino.
Biliyorum ki, kardeşin ve...
Sé que tu hermano y...
Ve biliyorum ki...
Y sé que...
O yüzden, biliyorum ki o, oyununu buldu.
Así que, bueno, encontró el juego.
Seni aramamam gerektiğini biliyorum, ama sadece bilmeni istedim ki ben son bir program yapıyorum, ve ben...
Lo se No se supone que se llama, pero yo sólo quería que supieras que estoy teniendo un último espectáculo final y quiero...
Fark şu ki, ben, bir gerçek ve fikir arasındaki farkı biliyorum.
La diferencia es que yo sé la diferencia entre una idea y un hecho.
Bu onun isteği. Tabi ki biliyorum, Peder.
Por supuesto que lo sé, Padre.
Tabii ki paylaşıyorsun. Gayet iyi biliyorum.
Claro que sí, lo sé.
Benim meşru hedef olduğumu biliyorum tabii ki.
Acepto las circumstancias de que soy blanco fácil. Por supuesto
- Tabii ki biliyorum.
Claro que sí. Diez años.
Biliyorum. Kim bu kadar çöple dolu bir evi alır ki?
Lo sé. ¿ Quién compraría una casa con todo lo que está sucediendo?
Evet, tabii ki biliyorum.
Sí, por supuesto que sí.
Komiser Rogerson'u aramanı tavsiye ederim Canberra'da biliyorum ki, senden duymayı sever.
De seguro le encantará saber de ti.
Biliyorum Artie her şeyi denediğini söyledi, ki yaptmıştırda...
Sé que Artie dice que trató con todo y que sus intenciones son buenas...
Ne yazık ki çok az şey biliyorum.
Muy poco, por desgracia.
Şu an imkansız gözüktüğünü biliyorum ama illa ki biri olacak.
Un buen marido. Sé que parece imposible ahora, pero alguien más aparecerá.
Gerçekten her şeyi sikip attım... ve eğlanceli-sevimli "Oh, bu çok Piper" şeklinde değil... ki biliyorum eskimeye başladı... ama, mm... bu ciddi... ve ben... düzeleceğinden emin değilim.
De verdad que lo he jodido todo... y no de una forma adorable, en plan "Oh, eso es tan propio de Piper", que sé que ya cansa... pero... esto es serio... y yo... no estoy segura de si puede solucionarse.
Olayların gerçekleştiği yerleri saymaya başladı ve fark ettim ki yarısını biliyorum.
Él empieza a hablar de donde los golpes tuvieron lugar, y me doy cuenta de que hice la mitad de ellos.
Ama bunu yaptıktan sonra şirket ile yapmaya karar verdiklerimin radikal olduğunu biliyorum ve birçok kişiye göre bir o kadar korkunç, ki birçok dostu kaybettik bu yüzden sizi bugün burada babamın evinde görmek çok şey ifade ediyor.
Pero... pero, lo hemos hecho, sé que lo que he decidido hacer con la empresa ha sido radical y, a la vista de muchos, tan espantoso, que hemos perdido muchos amigos... por lo que, veros a vosotros aquí hoy, en la casa de mi padre, significa mucho.
Sözleşmeyi çok sever, Christopher da öyle ki maaş aralığında nerede olduğumu tam olarak böyle biliyorum.
Le encanta un contrato, así es Christopher, por lo que sé exactamente dónde estoy en la escala salarial.
Demem o ki şu karlı tabloyu sevdiğini biliyorum.
Sé que siempre te ha gustado ese cuadro de la nieve.
Şanslısın ki onu nasıl geri getireceğimizi biliyorum.
Por suerte para ti, sé cómo hacerla regresar.
Biliyorum Levon, bir çok zorluğu da beraberinde getiriyor fakat inanıyorum ki zamanla onu kendi oğlum gibi sevmeyi öğreneceğim.
- ¡ Oh! - Conozco a Levon, él supone un gran número de desafíos, pero creo que con el tiempo podría aprender a quererlo como si fuese mío.
Tabii ki biliyorum.
Por supuesto que sí.
Biliyorum bana kızgınsın ama inan ki Loxley'e kefil olmaktan başka çarem yoktu.
Sé que debes estar enfadado pero por favor, créeme cuando te digo que no tenía más elección que responder por Loxley.
George, şunu söylemek isterim ki, basiretsizmişsin gibi hissettiğini biliyorum, ve isterdim ki tüm olanlarla..
George, solo quiero decir, Se como se siente estar medio ciego, Y...
Tabii ki, biliyorum.
Por supuesto.
Koltuğun ne kadar rahatsız olduğu veya köpek koktuğu hakkında en ufak bir şikayet bile duymadım. ki nefret ettiğini biliyorum
Y no he oído ni un solo comentario malicioso sobre lo incómodo que es el sofá o el olor a perro, lo cual sé que odias.