Yabancı mı translate Spanish
3,079 parallel translation
Bir yabancı mı?
- ¿ Un extranjero? Olvídalo.
Hint mi, yabancı mı, polis mi, politikacı mı, kim bu adam?
Es indio, extranjero, policía, un político, ¿ quién es?
Yani sence kurban bir yabancı mı?
¿ Así que crees que la víctima era extranjera?
Bir oda dolusu ne? Yabancı mı?
Una habitación de... de qué, ¿ extraños?
Buralara yabancı mı? Gördüğümü söyleyemem.
No lo recuerdo, creo que no la he visto.
Yaşamımızın ellerinde olduğu yabancılar.
Extraños con nuestras vidas en sus manos.
Küçük ama düzenli görevler, eşler arasında arkadaşlar ve yabancılar arasında. Yaratımının güzelliğini gösterecek şeyler.
Pequeños pero habituales actos de amor entre marido y mujer, entre amigos, incluso entre extraños, pueden servir para revelar la belleza de su creación.
Kırmızı üniformalı bu yabancı paralı askerler... İspanyol efendilerinin emriyle Canımızı okuyorlar.
Estos mercenarios extranjeros con sus túnicas rojas están aquí para cumplir las órdenes de sus señores españoles quienes nos dominaban.
- Bir yabancıyla mı birliktesin?
Usted va con un extranjero?
Ben yabancıyım.
Soy un extranjero tacaño.
Dairesinde yalnız başına oturan, etrafı yabancılarla çevrili bir kadın olsaydım, ne isterdim diye düşündüm.
Pensé, que si fuera una mujer, sola en un nuevo apartamento, rodeada de extraños, ¿ Qué desearía?
Ben perişan kılıklı, kaçık şapkalı bir yabancıyım.
Un desconocido harapiento con un sombrero raro.
Tatlım, Bay Stevens bir yabancı.
Hija, el señor Stevens es un extraño.
Hiçbir zaman bir yabancının yanına gidip konuşmamıştım.
Nunca había hablado con una desconocida.
Meraklanmayın. Yabancı kurtarıcılarımızın dikkatini nasıl çekeceğimizi biliyorum.
Sé exactamente cómo llamar la atención... de los benefactores.
Yabancı kurtarıcılarımız bizi terk etti!
¡ Nuestros benefactores... nos han abandonado!
kaybım, babam gibi. Onlar da Andy'le ilgili başlarından geçen olayı düşünüyorlardı. Birçok açıdan yabancıydık, ama yine de benzer bir yerlerden geliyorduk.
Yo aún estaba pensando en cosas como lo de mi papá y perdidas y todo eso y ellos pensaban en lo que habían pasado con Andy y todo eso de cierta forma éramos extraños pero todos veníamos de un lugar similar.
Tanımadığım yabancı insanların ofisime girmesini sevmiyorum.
No sé que alguno de ustedes personas son. Y yo realmente no le gusta entrar en mi Oficina de extraños.
"Paradise'da Yabancılar" mı?
¿ "Extraños en el paraíso"?
kızım yabancısı dünyanın henüz Daha geçtiğini görmedi on dört baharın.
Mi hija es aún extranjera en este mundo, todavía no ha pasado los catorce años.
Ben bir yabancıyım.
Ni yo, son extranjeros.
Cao Man, Yabancıların demir yollarını yapmak için bizden yardım istiyorsun fakat unutma, Mang dağıında atalarımızın mezarları var
CaoMan, a la que quiere ayudar a los extranjeros a construir el ferrocarril Pero no se olvide, Mang Montaña es el lote en el cementerio de nuestros antepasados
Yabancıların, eserlerimiz için kazdığımızı kim bilirdi.
¿ Quién sabía que él era realmente excavar en busca de artefactos para los extranjeros
Ben de herkes kadar yabancıyım.
Soy otro extraño entre todos los demás.
Yabancılardan hoşlanmadığımı kaç kez söyleyeceğim?
¿ Cuántas veces tengo que decirte que no me gustan los extraños?
Düşünüyorum da, bu şehirde insanların yabancılara yardım etmeyi pek sevmediklerini hissediyorum.
Siento que en esta ciudad la gente no quiere ayudar a un extraño.
Ve bir kez yabancıları sorgulamaya başladın mı,... işin ucu çingenelere kadar gider. Sonuçta olay çözülemedi.
Una vez que pasas a investigar extraños, es solo cuestión de tiempo para llegar a los gitanos, y te das cuenta de que nunca lo resolverás.
Yabancıyım. Karın hakkında özel bir şeyi nasıl bilebilirim?
Soy un extraño. ¿ Cómo voy a saber algo tan íntimo sobre tu vida?
Bildiğim tek bir şey var, o da yabancı topraklara ilk adımı attığım.
Yo solo sé que he puesto pie en la orilla y el país existe.
Çocuklarımın sevgiye ilgiye ihtiyacı var uyumsuz kimseler gibi tedavi edilip yabancıların eline verilmemesine değil.
Mis hijos necesitan amor y cuidado de no ser tratados como inadaptados y dado a los extranjeros.
Size yabancı gibi gelebilirler bizimkinden çok daha farklı bir yaşam sürüyorlar ama Tanrı'nın gözünde herkes eşittir ve her insan, sizlerin Hıristiyan kardeşliği yardımını hak eder.
A pesar de que podría parecer ser extraño, viven una vida muy diferente de la nuestra. A los ojos de Dios, cada hombre es un hermano, y cada alma merece su caridad cristiana.
Hubert, Bay Nobbs'un paltosuyla şapkasını al da burada yabancılar gibi dikilmek zorunda kalmayalım.
Hubert, tome la corbata y el abrigo del Sr. Nobbs y no lo dejes ahí parado como un extraño.
Mezarlıktan gelen bir ses, ve anladığım kadarıyla yabancı bir aksanla Doktor Condon'a sesleniyordu.
Una voz que venía del cementerio, según creo llamando al doctor Condon con acento extranjero.
İçeri alacak mısın, yabancı?
¿ Me dejas entrar?
Ayda en az bir kez mutfağımızda bir yabancıyla karşılaşıyorum.
Al menos una vez al mes, encuentro a un extraño sentado en mi cocina.
Bize, gizemli bir yabancıyı mı işaret ediyorsunuz yani?
¿ Nos dirá que existe un extraño misterioso?
Laurie, şu an öyle bir noktadayım ki,... senin sesini duymak, internetteki yabancı bebeklerin sigara içişini görmekten daha çok üzüyor beni.
Laurie, estoy en el punto dónde el sonido de tu voz es más molesto para mí que esos videos de Internet de bebés extranjeros fumando.
Ben Everglades'teki * yabancı türlerin yok edilmesine yardım ediyorum.
Ayudé a erradicar las especies invasoras en las zonas pantanosas.
Ya da... Ya da metroda yabancıların yüzlerine bakıp senin gülümsemeni yakalamayı umduğumu ama asla bulamadığımı söyledi mi?
¿ O que estaría mirando los rostros de los desconocidos en el subterráneo, esperando toparme con tu sonrisa para nunca encontrarla?
Beyzbol mecazlarından bahsetmişken sanırım biri dün birince sahaya ulaşmış, bana göre bu yabancıyla seks yapmak anlamına gelmekte.
Y hablando de metáforas de baseball, veo que alguien llegó a primera base, que es lo que yo considero tener sexo con un extraño.
Belki de uyuşturucu alırken tanıştığım, kimliği belirsiz bir yabancıyı, takip etmemeliyim. Ve muhtemelen de bu düşündüklerimi, ona söylememeliyim.
Quizás no debería haber seguido a un tipo cualquiera que conocí en lo que esencialmente es una tienda de drogas al medio de la nada, y probablemente no debería decirle lo que pienso.
Buralarda bir yabancıyım ve hep öyle kalacağım.
Soy una intrusa aquí y siempre lo seré.
- Yabancı aksanlar yaparım.
- Acentos extranjeros.
Yabancılar tanrımızı öldürdü!
¡ Extranjeros mataron a nuestro Dios!
Burada hiç kimse birbirini tanımıyor, fakat herkes bir yabancının peşinden bir diskonun bodrumuna iniyor.
Sabemos que no debemos seguir, pero es un poco extraño estar en el sótano de una discoteca.
Bir yabancıdan oyuncak almanıza çok şaşırdım.
Me sorprende que cogieras un juguete de un desconocido.
Sende yabancının gözleri var mı?
¿ Tú tienes los ojos de un extraño?
Sende yabancının gözleri var mı?
¿ Tienes los ojos de un extraño?
Ailen seni sık sık yabancıların evlerine bırakır mı?
¿ Tus padres siempre te dejan en casas de extraños?
Soru sormadan karşımızdaki yabancıyı keşfedelim.
No hacerse preguntas, ir a lo desconocido.
Birbirimize yabancıyız, ama sana yardım edebilirim.
Sé que somos extraños, pero podría ayudarte.