Yagmurluk translate Spanish
245 parallel translation
Bu yağmur devam ederse yağmurluk gerekecek.
Si sigue lloviendo así, necesitaremos una balsa.
- Çiçek odasında bir yığın yağmurluk var.
En la sala de las flores hay impermeables.
Robert, koşup çiçek odasından, Bayan de Winter için bir yağmurluk getirirsin, değil mi?
Robert, tráele un abrigo a la Sra. de Winter.
Bir genç kızı istismar etmek ve insanları yağmurluk gibi dolaplara asmak.
Aprovecharte de una jovencita... y colgar a personas en los armarios, como si fueran impermeables.
Bekle! Üzerine yağmurluk giy.
Te daré un impermeable.
- Gidip birkaç yağmurluk getir.
Dadles esas mantas.
Şemsiye veya yağmurluk almadığını biliyordum. Sevgilim.
No llevas ni paraguas ni gabardina. ¡ Oh, querido!
Ayrıca yağmurluk taşıyorsunuz.
Además, llevan impermeables.
Açık renk bir yağmurluk giyiyordu!
- Llevaba un impermeable claro
Ama yağmurluk ve çamurlukla uyumaktan daha iyiydi.
Pero era mejor que dormir con un impermeable y unas botas.
Üstü başka şeylerle örtülüydü. Yağmurluk, bir çift galoş ve birkaç kitap.
Bueno, había muchas otras cosas encima, señor un impermeable, un par de botas impermeables y libros.
Brezilya'da yağmursuz havada bile yağmurluk bulmayı bir dene.
Intenta encontrar un impermeable en Brasil, incluso aunque no llueva.
Küçük bir yağmurluk, yağmur yağarsa diye. Ekose belki.
Una gabardina a cuadros para cuando llueva.
İşte eski bir yağmurluk.
Tengo una gabardina vieja.
Louis, yağmurluk.
¡ Louis, el impermeable!
Yağmurluk mu?
¿ Una gabardina?
Yağmurluk giyen mi? Tren giderken bir deli daha biletini alıyordu.
Otro loco que estaba comprando el billete cuando el tren ya se iba.
Deri yakalı yağmurluk giymiş bir sarışın.
Es rubia con una gabardina con cuello de piel.
Dolabında bir yağmurluk bulduk. Senin olmadığını söyleme sakın.
En tu armario había un impermeable, no negarás que es tuyo...
Yağmurluk giymiş casuslar mı?
¿ Espías con gabardinas?
Yağmurluk şeklindeki bu cihaz, yapay bir kol ve sahte bir elle donatılmıştır.
Ese "gadget" de impermeable está provisto con un brazo artificial y una mano falsa.
Yağmurluk sonradan bulunmuş ve Hinkle da aldığı parayı iade etmiş.
La gabardina fue recuperada y él devolvió los 18 dólares.
- Yağmurluk.
- El capote.
Bu yağmurluk. Şu şapka. Ya da şu.
Un impermeable como ése, un sombrero como éste... o ése... y un rostro parecido al de ese señor.
Herşey bu yağmurluk mu?
- Había un impermeable en la víctima
Bu bir yağmurluk, Madam.
- ¿ Qué ha pasado? - Este impermeable, señora...
Yeni bir yağmurluk...
Un nuevo impermeable...
Ayrıca bir yağmurluk taşıyordu.
Y llevaba una gabardina en la mano.
"Son görüldüğünde dirsek ve omuzlarında deri yamalar olan bir ceket giyiyor ve bir yağmurluk taşıyormuş."
Llevaba una chaqueta de tweed con parches de cuero en hombros y codos y una gabardina.
Dinle, dostum. Orada ayağa kalkmış olmamın tek sebebi, günün birinde kapı zilinin çalacağını ve yağmurluk giymiş bir adamın kapında dikilip...
Sólo me levanté a decirte que un día sonará tu timbre, y aparecerá un tipo con una gabardina...
Parlak küçük bir yağmurluk giyiyordu.
Ella vestía un impermeable pequeño y brillante.
Bir yağmurluk... Bana katilin giydiği yağmurluktan bahsettiniz.
Un impermeable... hablame acerca del impermeable que tenía el asesino.
Tüm söylediğim, üzerinde koyu renkli yağmurluk olan bir adamın binadan uzaklaştığıydı.
Lo que dije fue que vi a un hombre con un impermeable oscuro alejándose del edificio.
Evet, koyu renk yağmurluk giyen adam.
Si, ¿ un hombre con un impermeable oscuro?
Yağmurluk giyen adam.
Aquel con el impermeable.
Başında bir yağmurluk vardı.
llevaba un impermeable sobre la cabeza.
Başında bir yağmurluk vardı. Neden bir yağmurluk giysin ki?
¿ Por qué llevaría un impermeable?
Yeni bir yağmurluk, değil mi, efendim?
Esa gabardina es nueva verdad, señor?
Evet, iyi görünüşlü bir yağmurluk olduğu nu söylemeliyim.
Si, Es una gabardina estupenda.
Sarışındı. Üzerinde kahverengi bir yağmurluk vardı.
Bueno, ella era rubia y llevaba un impermeable castaño.
Yağmurluk ve yapıştırıcı çal.
Vas a robar algunos impermeables y algo de cemento.
Giysi. Elbise, etek, pantolon, yağmurluk.
Vendo ropa, vestidos, faldas, pantalones, cazadoras, ese tipo de cosas.
Mavi bir yağmurluk ile çiçekli eşarbı vardı.
Ella llevaba un pañuelo y una gabardina.
Su geçirmez yağmurluk yok.. - Kuru temizlemede petrol kullanılıyor mu?
Productos a prueba de agua. ¿ Sacan el líquido para limpieza en seco del petróleo?
Sana bir yağmurluk vereyim.
Te prestaré un impermeable.
Sen lastik çizme ve büyük bir yağmurluk satın al.
Sus botas y zapatos poner su cera.
Arka koltukta şans eseri bir yağmurluk, kıyafet çanta falan gördün mü?
¿ Te fijaste si en el asiento de atrás llevaba, por casualidad la gabardina, alguna ropa la maleta, o?
Yağmurluk.
Un anorak.
Yağmurluk.
¡ Anorak!
Yapılı. Üzerinde yağmurluk var.
Bien formado.
Neden süveter ya da yağmurluk modelliği yapmıyor?
¿ Por qué no sólo suéteres e impermeables?