Yaşlı mı translate Spanish
6,708 parallel translation
Yaşlı mıyız?
¿ Somos viejos?
Hayatını sakat çocuklara ve yaşlılara adayan, doğa ve ekoloji delisi, vejetaryen hıyarlardan mısın?
¿ Eres uno de esos Hábitat para la Humanidad, ecológicos, idiotas todo vegetarianos dedicado a los niños lisiados y a los ancianos?
Yaşlı adam süremi gördüğünde kıçımı tekmeleyecek
Si mi papá viera mis tiempos, me daría una paliza.
Belki daha yaşlı olsaydım, zamanlama doğru olurdu.
Quizá si fuera mayor, estaría bien.
Yani, yaşlı ve sakarım.
yo soy viejo y torpe.
Ben yaşlıyım.
Caso lo olvido... soy vieja.
Louise : Daha önce yaşlı insanlarla çalıştınız mı?
¿ Trabajaste antes con personas mayores?
Bu sosyal güvelik önlemi, 30 milyon vatandaşımıza yaşlılık aylığı yoluyla en azından bir miktar koruma ve ihtiyaçlarını sağlamaya yarayacak...
Esta medida de seguridad social brinda al menos una protección a 30 millones de nuestros ciudadanos que obtendrán beneficios directos a través de las pensiones de vejez.
İnsanlık tarihinde, oldukça büyük kitlesel bir ölçekte yaşlılarla ilgilenme, bakımı yeni bir şeydi ve sorunlar kaçınılmazdı.
La idea de cuidar a los ancianos a una escala masiva fue algo nuevo en la historia humana y estaba obligada a tener problemas.
Bu ilaçlar yaşlıların kullanımı için tasarlanmamıştı, yine de bakımevlerinde çok hatta çok fazlaca kullanılıyordu.
Estos fármacos no están diseñados para usarse en ancianos y aun así se usan excesivamente en los asilos.
12.000 yıl boyunca, İnsan nüfusunun yaş dağılımı en yaşlılar en üstte olacak şekilde bu piramide benziyordu.
Por 12 mil años, la distribución de edades en la población humana ha sido como una pirámide con los más viejos en la cima.
Yaşlıların gidecek bir yerleri var mı?
¿ Los ancianos tienen un lugar?
Okul için epey yaşlıyım.
Soy demasiado viejo para la escuela.
Yaşlı vatandaşlarımız için ekonomik evlerin listesini tutuyorlar.
Mantienen una lista de viviendas asequibles para los ciudadanos mayores.
Yaşlılarımız, "herhangi bir şey olursa Etiyopya'da güvende olursunuz" demişlerdi.
Nuestros mayores dijeron que si algo pasaba estaríamos a salvo en Etiopía.
Yok... Fazla yaşlıyım.
No, soy muy viejo.
Yaşlı bir kadın ve yarım bir adam iki kişi etmiyordu.
Una anciana cansada y un hombre por la mitad... - No fue suficiente.
Merhaba demek için durmayacak mısın seni zavallı yaşlı piç?
¿ No estás parando para saludar, miserable bastardo viejo?
Deli gibi yaşlı olduğumdan dolayı mı?
Porque te aseguro que soy demasiado viejo para ti.
Aslında benim de yaşlı bacaklarım biraz açılsa iyi olacak.
No me importaría estirar mis viejas piernas, la verdad.
Yaşlı bir adama yardım eder misin?
¿ Harás eso por mí, hijo?
Pekala, ama bir yaşlının şöyle diyebileceğini görmüyor musun, " Sanırım
Está bien, pero se puede ver cómo una persona mayor podría decir : " Creo
Benim yaşlı adam onu yüzüstü bırakmışım gibi davrandı hep.
Para mi viejo es como si lo hubiera decepcionado al hacer eso.
Kulübedeki sıçtığımın yaşlı kadını bu.
Es la maldita vieja dama de la cabaña.
Tanrım, son zamanlarda bende kendimi yaşlı hissediyorum.
Dios, me he estado sintiendo vieja últimamente también.
Bu işler için çok yaşlıyım.
Estoy demasiado grande para esta mierda.
Ben çok yaşlı bir adamım, El.
Solo soy un tipo viejo, El.
O yaşlı ayyaşın hiçbir şeyine muhtaç değiliz, tamam mı? Tek bir sent yardımına bile, duydun mu beni?
No queremos nada más de ese viejo maldito, ni un centavo, ni una concesión. ¿ Me oíste?
Anlayacağın, yaşlı kadından kurtulamazsam evi satamayacağım. Peki kontratı satabilir miyim?
Veamos, si no puedo vender a mi anciana dama, no puedo vender, mi apartamento, ¿ puedo vender el contrato?
Şimdi ben yaşlı bir kadınım ve...
Yo soy una anciana. No hay...
Ayrıca içimdeki yaşlı fahişeyi de ortaya çıkarttım.
Y acaba de activar el aroma corporal de una vieja ramera.
Açıkçası, ihtiyacımız olan şeyin yaşlı bir dinazor olduğunu düşünüyordum.
En realidad, lo que necesitamos es exactamente un dinosaurio.
Çalışma anlayışınız bu mu? Yaşlı bir kadını korkutmak mı?
¿ Así hacen su trabajo, asustando a una vieja?
Gazete yazdığı bir şey yüzünden 20 kişi yaşlı bir adamı mı döveceksiniz?
¿ Veinte de ustedes contra este viejo por algo que escribió en el periódico?
Senin evlendiğin zamandan daha yaşlıyım.
Soy más grande que tú cuando te casaste.
Ne kadar yaşlı olduğunuzu hatırlattım.
Le recordé que son grandes.
Tanrım. Seni seviyorum, seni yaşlı aptal adam.
Por Dios, te amo, viejo tonto.
Buraya geldiğimden beri yaşlı kadınlar gibi çay içmeye başladım.
Desde que estoy aquí tomo té, como una vieja dama.
Yüzbaşımız yaşlılıktan ölüyor bizler de onun arkasından arka bahçeye doğru yürüyoruz.
Nuestro capitán muere de viejo... y directamente después, marchamos juntos en un patio trasero.
Şimdi eskisinden çok daha yaşlıyım bu yüzden bir mevki...
Ahora soy mayor, así que es posible que...
Öğrenci pansiyonları için çok yaşlıyım.
Soy demasiado viejo para una residencia de estudiantes.
Vera, eşimin babası için aldığımız bir yaşlı bakıcısı.
Vera, una hubot geriátrica que compramos para mi suegro.
İki yaşlı karavan mı?
¿ Dos viejas caravanas?
Hayır, ondan çok daha yaşlıyım.
No, mucho mayor.
Hayır, ondan çok daha yaşlıyım.
No, mucho más antiguo.
Yok bir de cinciyle yaşlı bir çingene kadın çağıralım.
Ya que estamos, llamemos a un chamán o a una vieja gitana.
Organ nakli listesine girmek için de çok yaşlıyım.
Soy demasiado viejo para ser candidato a un trasplante.
Yaşlı bir adam ölüp koltuğu boşalmasaydı bir mücadelen olacak mıydı?
¿ Crees que estarías ahí si un anciano no hubiera muerto?
Yeni bir ekip. Her şeye tekrar başlayamayacak kadar yaşlıyım.
Tengo mañas muy arraigadas como para empezar de nuevo.
Yazar arkadaşlarım ona "Yaşlı kılıklı" diyor.
Mis amigos escritores le dicen "Bolas viejas".
Kendimin farkında vardığımda ise yaşlı bir kadındım.
Para cuando encontré mi propio camino, ya era una anciana.