Şans mı translate Spanish
28,808 parallel translation
Ama başka şansım yok.
Pero no tengo elección.
Dinle, birbirimizi tanımadığımızı biliyorum ve hiç konuşma şansımız olmadı.
Mira, sé que no nos conocemos y no hemos tenido oportunidad de hablar...
- Hiç şansımız yok mu? - Hayır.
- ¿ Ha habido suerte?
Bak ne diyeceğim, şu cinayet bir çözülsün hep birlikte evi görmeye gidelim. Bakalım olay yeri şeritleri ve havuzda bir ceset yokken üçümüzün de şans verebileceği bir yer mi?
Te diré qué, cuando este asesinato esté resuelto, iremos todos a ver al casa juntos sin la cinta de escena del crimen ni un cadáver en la piscina y veremos si es el lugar adecuado para los tres.
Şu ana kadar IP adresini takip etme şansımız olmadı ama bu kayıtta sahte hiçbir şey yok.
Hasta el momento, ninguna suerte remontándose a una dirección IP, pero no hay nada falso sobre esta grabación.
Şansımız yaver giderse FBI daha varlığından bile habersizken şu yüksek bahşişleriyle meşhur garsonumuza ulaşabileceğiz.
Con un poco de suerte, debemos ser capaces de llegar a la camarera muy inclinado antes de que el FBI sepa que existe.
Şansınıza henüz bankaya yatırmadım.
Por suerte para ti, no he hecho un depósito aún.
Bu muhtemelen benim baba olmak için tek şansım. Ve... İyi bir baba olmak için çok çaba göstereceğim.
Esta es seguramente mi única oportunidad de ser padre, e... intentaré con todas mis fuerzas ser un buen padre,
Ailesiyle temas kurmaya çalıştım ama öyle bir şansım olmadı.
He intentado ponerme en contacto con sus padres, pero no tuve suerte.
Mecbur kalmadığım sürece hastanın karnını koridorda açmazdım ama Warren başka şansı olmadığını söylüyor.
Yo seguro que no la habría abierto en medio del pasillo si no me hubiese visto obligado, pero Warren sigue diciendo que no tenía otra opción.
Size en başından beri başka şansım olmadığını söylüyorum.
Os he dicho una y otra vez... y abriste a Gretchen McKay de todos modos.
Seçim şansım yoktu.
No se me dio ninguna.
Hastayı ameliyata aldığımızda böyle bir şansımız yoktur.
Es un lujo que no tenemos cuando un paciente está abierto frente a nosotros.
Seçim şansımız yoktu.
¿ De acuerdo? No había opción.
Başka şansımız yok.
Mira, no tenemos opción.
Başka şansım yoktu.
No tenía opción.
Başka şansım yoktu.
No había otra opción.
Yıllar önce seçme şansım vardı.
Hace años, tuve una opción.
Kaçma şansım yok.
Estoy atrapada.
- Başka şansım yoktu.
- No tuve opción.
Pek şansımız yaver gitmedi. - Ne ile ilgiliydi?
Es lo único que vale la pena comer.
Onu buradan çıkarabilme şansımız var ben de bunu değerlendireceğim.
Mira, si tenemos una oportunidad de sacarlo de aquí, la voy a tomar.
Harvey, sana bile güvenemeyeceksem burada hiç şansım yok.
Harvey, si ni siquiera puedo confiar en ti, entonces no tengo oportunidad aquí.
Aynı zamanda bu beladan kurtulmamız için tek şansımız o.
También es la única alternativa que tenemos para salir de este lío.
Çok düşük şans varken bile doğru olanı yapmak mı? Bir kahraman gibi konuşmaya başladın.
Haces lo correcto incluso ante posibilidades remotas... estás empezando a verte como una heroína.
Eğer Dolphinlerin istediği buysa başka şansım yok.
Aunque si lo que los Dolphins quieren, no me queda otra.
Şansımıza hastaneden bugün taburcu oldu da doğumgününü iptal etmedik.
Por suerte le dieron de alta hoy o hubiéramos tenido que cancelar la fiesta.
Uzun ve kapsamlı bir ameliyat olacak ama en iyi şansımız bu.
De la cirugía larga y extensa, Pero esta es nuestra mejor oportunidad.
Benim bir uzmanla birlikte olma şansım yok.
No hay manera de que estoy va a aterrizar una asistir.
Sence şansım var mı?
¿ Cree que tengo la oportunidad de allí?
Aleti Dr. Warren'a verebilirsin. Ona bir şans tanı. Daha önce kullandın mı Warren?
Grabé mis entrevistas con Maya y... y otras chicas que estaba tratando de ayudar.
Sınırdışı edilme şansımı azaltmak için söylemiştim.
Esperaba que pudiera minimizar las posibilidades de ser deportado.
Seçme şansım olduğunu bilmiyordum.
- No sabía que podía elegir.
Onun için değişme şansım vardı ama değişmekten korktuğum için bundan vazgeçtim.
Pude haber cambiado por él, pero... tuve demasiado miedo de hacerlo.
Peki şimdi değişebilme şansına sahip olsaydın bunu yapar mıydın?
Si... Si pudieras cambiar ahora... ¿ Lo harías?
Şimdi, senin yedi dakika zamanın geldiğinde, Umarım bu ana geri dönmezsin, Yaşamak için sana bir şans sunulan ama senin reddettiğin bu ana.
Espero que cuando lleguen tus siete minutos, no recuerdes este momento... cuando pudiste elegir vivir y no lo hiciste.
Kesinlikle bir kimyager olan Mike'ın bu işi, Tek başına yapma şansı yok, O yüzden tüm laboratuarı inceleyebilmek için mahkeme kararı çıkartmamız lazım
Es imposible que Mike, un químico, haga todo esto solo... hay que pedir una orden para incautar todo el laboratorio...
Atış alanında teçhizatlarına yakından bakma şansım oldu.
En el campo de la artillería, me dieron un buen vistazo a su equipo.
- Şansımıza hiç trafik yoktu.
Vale, el tráfico era bueno.
Şansımız varsa, bu gerçek korucu mishegas artık ortalarda yok demektir.
Alguna suerte, esto real guardabosques mishegas será de lleno en nuestro espejo retrovisor.
Bu gece, eğer şansımız varsa ayın 13'ü gecesi olabilir mi?
Era esto, por casualidad, la noche del 13?
Başka şansımız yoktu, tamam mı?
No nos quedó otra, ¿ vale?
Buradan çıkmak için tek şansım, Alison.
Alison es la única posibilidad que tengo para salir de aquí.
Burada tek bir şansımız var.
Solo tenemos una opción.
Hiçbir şeyim yok ve eğer Jason Philadelphia'daki... adli muhasebeciyle toplantısından bir kamyon dolusu parayla dönmezse... benim, gerçekten başka şansım yok.
No tengo nada. Y a menos que Jason vuelva de su reunión en Filadelfia con su auditor forense con un camión lleno de dinero, no tengo otra opción.
Şu anda işimize yarayacak bir bilgiye ulaşma şansımız ne ki?
¿ Qué probabilidades hay de que encontremos algo de información?
Burada hiçbir şey yapmadan durarak ulaşma şansımızdan daha çok.
Más probabilidades que las de conseguir algo quedándonos aquí.
Bunca yıldır geri gelmelerini ve bir şansım olmasını bekledim.
Llevo años esperando... para volver y tener esta oportunidad.
Her zaman dostlarımı seçme şansımız olmuyor.
No siempre podemos elegir a nuestros aliados.
Doğal güçlerle konuşup sen gibi şansı az olanları yardım ediyorum.
Una que comulga con las fuerzas naturales... y las canaliza para ayudar al más necesitado, como tú.
Ayrıca şansımız olması için hem kitap hem de ona ihtiyacımız var.
Y para tener una oportunidad, necesitaríamos el libro y a ella.