English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Ş ] / Şanslı mı

Şanslı mı translate Spanish

6,662 parallel translation
Şanslı mıydık?
¿ Algo de suerte?
- Çok şanslıyım.
Soy tan afortunado.
Ama şanslıydım.
Pero la suerte me acompañó.
Sanırım bu da ikimizi şanslı kılıyor.
Supongo que entonces ambos somos afortunados.
Sana sahip olduğum için ne kadar şanslı olduğumun farkındayım ama bu denli bir ilgi alakaya ayak uydurabilmem mümkün değil. Bak, dinle.
Escucha.
O zaman bu bombanın benim şanslı yolumun başlangıcı olduğunu anladım.
Y te digo que entonces supe que esa bomba era el comienzo de mi buena racha.
Şef bana yıI boyunca bir dava da verirse şanslıyım.
Tendré suerte si el jefe me da un caso en todo el año.
Daha az şanslı olanlara yardım etmek için hukuk fakültesine giren akıllı, idealist kızlar.
Chicas inteligentes, idealistas que vienen a la escuela de derecho para ayudar a los menos afortunados.
Ben şanslıyım.
Tengo suerte.
Şanslıyım ki Lee Jung Ku senin yerine beni kafese koydu.
Es afortunado que... Lee Joong Goo me enjauló a mí en lugar de a ti.
- Şanslı mı?
¿ Con suerte?
Şanslıydım.
Tuve suerte.
Ben çok şanslıyım.
Soy tan... afortunado.
Çok şanslıyım değil mi?
¡ Tengo suerte!
Ve, astroloğum sağolsun, şanslı numaralarımı buldum.
Y además elegí mis números de la suerte de la astróloga, así que son buenos.
Şanslı orospu çocuğu seni. Marilyn beni terk ettiğinden beri aşk acısı çekmedim. 35 yaşındaydım.
Suertudo hijo de puta... no me han roto el corazón desde que Marilyn... me dejó, desde que tenía... tenía 35 años.
Herp durmadan konuşup duruyorlar. Tek kelime edemiyorsun. Kardeşimle kırk yılda bir konuşursam şanslıyım.
No deja de hablar, nunca puedo decir una palabra y tengo suerte si puedo hablar con mi hermano una vez cada tanto.
Yakalanmadığım için şanslıydım.
Tuve suerte de que no me detuvieran a mí.
Efendim, kızları kurtarmayı görev edinmiş bir güvenlik ekibi bulacak kadar şanslıydım.
Señor, fui bastante afortunada de encontrar un equipo de seguridad que se está encargadon de cazar a las niñas.
Ne kadar da şanslıyım!
¡ Qué suerte tengo!
Verildiği an kan dolaşımına katılıyor, karnında son derece yüksek bir yanma hissi oluşuyor, akciğerlerinde su toplatıyor, parmaklarını karıncalaştırıyor,.. ... yüzün hissizleşiyor, sonrasında ise şanslıysan ölüyorsun.
Entra a tu torrente sanguíneo por contacto y experimentas un enorme dolor y sensación de quemazón en tu estómago, ampollas en los pulmones, hormigueo en los dedos, se te paraliza la cara y finalmente, por fortuna, mueres.
Seninle de orada tanıştığım için çok şanslıydım.
Donde tuve la suerte de conocerla.
O trans bireyin orda olup yardım etmesinden dolayı şanslıydın.
Tuviste suerte de tener a esa... transgénero para ayudarte.
Üstümde kullanmadığı için şanslıyım o zaman.
Supongo que tengo suerte de que no la usara conmigo.
Doğanın görkemi ve medeniyetin zevki hemen yanı başımızda olduğu için ne kadar şanslıyız değil mi? - Duydunuz!
¿ No estamos en verdad bendecidos por tener a la vez el esplendor de la naturaleza y los placeres de la civilización a nuestras puertas?
Eğer şanslıysan sana bir paket fıstık alırım.
A lo mejor, si tienes suerte, te compraré una bolsa de cacahuetes.
Umarım bir kadını öpmek konusunda ne kadar şanslı olduğunun farkındasındır.
Espero que te des cuenta lo afortunado que... fuiste por haber besado a una hembra humana.
Adliyede çalıştığım için çok şanslıyım ve okyanusa da gayet yakın yaşıyorum bu yüzden ne kadar ara o kadar iyi.
Por suerte para mí, yo trabajo en un tribunal, y yo vivo muy cerca del mar, así que cuanto más "locutorio", el mejor.
Hayatta olduğun için şanslısın genç hanım.
Tienes suerte de estar viva, jovencita.
Onların işine yaramayacak kadar ufaktım, ancak annemle kız kardeşlerim o kadar şanslı değillerdi.
Yo soy demasiado joven para serles de utilidad pero mi madre y mi hermana, no.
Çok şanslıyız ki etrafımızda bizi yok edecek kadar fazla anti madde yok.
Afortunadamente para nosotros, no hay suficiente antimateria en las vecindades de la Tierra para hacerla explotar.
yarım saattir onu oyaladım burda olduğum için şanslısın..
Tienes suerte de que estaba aquí para entretenerlo durante media hora.
Bende ofisimdeki pencereden sığabildiğin için şanslıyım.
Yo también tengo la suerte de que pudiera encajar a través de la ventana de mi oficina.
Şanslısın ki iyi bir nişancıyım öyle olmasaydı temizleme timi potansiyel bilgi kaynağı yerine bir ceset alırdı oradan.
Tienes suerte de que sea un buen tirador, o el equipo de rastreo estaría recogiendo un cadáver, en lugar de una potencial fuente de información.
Bu akşam şanslıyım.
Esta noche pillo.
- Ne kadar şanslıyım. - Her konuştuğunda farkına varıyorum.
- Lo sé cada vez que hablas.
- Ben şanslı olanlardandım.
Yo fui uno de los afortunados.
- Sanırım Camreon da şanslılardanmış.
Supongo Cameron tuvo suerte, también.
Yani, dünyadaki en şanslı adamım.
Quiero decir, soy el tío más afortunado.
Şanslı çıktım.
¡ Tuve suerte!
Tatlım, esas kalkmış götünü döve döve indirmediğim için o çok şanslı.
Querida, el tiene suerte de que no haya golpeado su cabeza a su tamaño normal.
Eğer şanslıysak bütün hayatımızı saklanarak ve korkarak geçiririz.
Si tenemos suerte, viviremos toda nuestra vida... escondiéndonos y con miedo.
Ne şanslıyım.
- Estoy de suerte.
Şanslı da bir adamım, çünkü ne zaman kendimi karanlığın içerisinde savrulurken bulsam, her zaman orada beni kurtarmak için bekleyen birisi oluyor.
Aunque soy un hombre afortunado, porque siempre que me encontré navegando en la oscuridad, hubo una persona allí para salvarme.
Şanslıyım ki şirin ve aptal olan beni çıkardı.
Por suerte para mí, el lindo y tonto me dejó salir.
Şanslısın tatlım çünkü ben para istemiyorum.
Bueno estás de racha, cariño, porque no quiero tu dinero.
Şanslıyım.
Qué suerte la mía.
Sence gerçekten onu tekrar yakalayacak kadar şanslılar mıdır?
¿ En serio crees que van a tener la suerte de volver a capturarla?
Bir tanesini sevecek kadar şanslıydım.
Fui lo bastante afortunado para querer a una.
Ben de bir baktım ve şanslıydık.
Así que eché un vistazo, y tuvimos suerte.
Bunu okuyabilecek tek kişinin ben olduğumu, benim de şanslı olmadığımın farkındasındır.
Te das cuenta que soy el único que puede traducirlos, y que no estoy teniendo mucha suerte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]