Anlamıyor translate French
6,335 parallel translation
İkinci denemelerin her zaman daha kötü olacağını bir türlü anlamıyor.
Elle comprend pas que c'est toujours pire la deuxième fois.
Anlamıyor musun?
Vous ne comprenez pas?
Bu yüzden kimse beni anlamıyor zaten.
C'est pourquoi personne ne me comprend.
Anlamıyor musun, ben sana âşıktım?
Tu ne voyais pas que je t'aimais?
Anlamıyor musun?
Tu comprends pas?
- Anlamıyor musun?
Vous ne comprenez pas?
Anlamıyor musun?
Tu ne comprends donc pas?
- Risk nedir anlamıyor muyum yani?
Je ne comprends pas le risque?
Parasızlığını anlamıyor değilim, Haydon.
Je ne suis pas insensible à votre situation.
Neler olduğunu anlamıyor musun?
Tu ne comprends donc pas ce qui se passe ici?
- Ölebileceğini anlamıyor.
Il ne comprend pas qu'il pourrait mourir.
anlamıyor musun ölme olasılığım var.
Tu comprend que je pourrais mourir?
Birlikte geçirdiğimiz onca güzel yıldan sonra ne zaman yalan söylediğini anlamıyor muyum sanıyorsun?
Après toutes ces années avec toi, je sais quand tu mens.
Bizi anlamıyor ki.
Elle ne peut pas nous comprendre.
Dünya çapında gücün var. Anlamıyor musun?
T'as une carrure internationale, t'entends?
Ve görünüşe göre kimse saçmalıklarla dolu olduğumu anlamıyor.
Et personne ne semble remarquer que c'est des conneries.
- Anlamıyor musun?
- Tu comprends?
Ne diye bu kadar kar yağıyor ki? Buna nasıl katlanıyoruz anlamıyorum. - Her Allah'ın günü kar var.
C'est dingue, il neige sans arrêt dans ce pays.
Ahmadinejad bunu anlarken, Mousavi anlamıyor.
Ahmadinejad comprend cela, mais pas Mousavi.
Anlamıyor musunuz?
Tu ne comprends pas?
- Beni anlamıyor!
Ce qu'il pense me dérange pas!
- Evet, anlamıyor.
Vous êtes relationniste.
Anlamıyor musunuz?
Vous n'avez pas compris?
Patron beni bile anlamıyor, anladın mı?
Le patron ne me comprend même pas, tu piges?
Oğlun alt metni anlamıyor.
- Ton fils ne saisit pas "le sens sous-jacent du texte".
- Anlamıyor musun?
Tu ne le devines pas?
Kadınları anlamıyor olman yeteri kadar kötü zaten. Ama sen daha kendini bile anlayamıyorsun ki zaten.
- Excuse-moi de te dire ça, mais tu ne comprends rien aux femmes et tu te comprends même pas toi-même.
Anlamıyor Geldiğimiz yerde hiçbirşeyim yok
Elle ne se rend pas compte que je n'en ai jamais vraiment eu.
Spence, anlamıyor musun?
Tu ne comprends pas?
Anlamıyor musun?
Et tu ne comprends pas?
Büyükannem konserve balkabağını hamur kalıbına döküyor ama Montgomeryler farkı asla anlamıyor.
Mamie Rose utilise une préparation pour tarte de chez Libby's et mets le tout dans une pâte surgelée, mais les Montgomery ne feront pas la différence.
Anlamıyor musunuz?
Les gars vous n'avez pas encore saisi?
- Hiçbir şey anlamıyor.
- Elle ne comprend rien.
Neden kimse bunun beni ne hale getirdiğini anlamıyor?
Pourquoi personne ne comprend ce que ça m'a fait?
- Annen bir türlü anlamıyor bunu.
- Ta mère ne comprend pas.
Anlamıyor musunuz?
- Mm-hmm. - Ne saisis-tu pas?
- Anlamıyor musun?
- Tu ne comprends pas?
- Burada ne olduğunu anlamıyor musun?
- Tu comprends pas?
Aynı dava için çalışıyor olmamız senin için çalıştığımız anlamına gelmez.
On bosse sur la même affaire, on bosse pas pour vous.
♪ Senin için ♪ Anlamıyor musun?
Ne vois-tu pas?
Değilim. Kuşak takıyor olman daha dindar olduğun anlamına gelmez.
Je ne le suis pas.
Tikani'nin sıradan numaraları işe yaramıyor, fakat bu onun pes ettiği anlamına gelmiyor.
Les trucs habituels de Tikani ne fonctionnent pas, mais il n'abandonne pas pour autant.
Şimdi burada boşanmış, yalnız ailesinin kanepesinde yaşıyor. Kanserli geçmişini, kelimenin gerçek anlamıyla İsa'nın kalbini kullanarak defediyor.
Alors aujourd'hui, le voilà ; divorcé, sans amis, vivant sur le canapé de ses parents, exploitant son passé héroïque de super cancéreux dans le cœur de Jésus.
Ve acıtır. Cehennem gibi acıyor ama bunu durdurman anlamına gelmez. Her şeyi almanı istiyorum.
et ça fait mal extrêmement mal, mais ça ne veut pas dire que ça s'arrête donc je veux que tu prennes... tout ce dont tu as besoin
Sanırım şimdi "aptal" anlamında kullanılıyor.
Je crois que ça veut juste dire "stupide".
Evet, birbiriyle geçinemeyen parlak ebeveynler, halasına, annesinden daha yakın, ölümlülüğe takıntıkılı, hiçbir şeye inanmıyor, hayatın anlamı olmadığı düşünüyor.
Des parents brillants qui se disputaient. Plus proche de sa tante que de sa mère. Obsédé par la mort.
Kimse bir şey bilmiyor, bir anlamı yok durmadan söylentiler yayılıyor.
Personne ne sait rien, donc il n'y a pas lieu de répandre des rumeurs.
Eğer bu insanlara destek olmayacaksak bu boktan salonun ne anlamı kalıyor?
C'est quoi le but de ce dancing si on n'aide pas ces gens?
Latince, anlamı : "Mumum yanıyor".
C'est du latin. Ça veut dire "ma bougie brûle".
- Keşke olsa. Sorgular, resmi raporlar. Yanlış yolda olsan bile en küçük ayrıntıyı inceleyince her şey anlam kazanıyor.
Interviews, rapports officiels, même une fausse observation, tout va passer au peigne à fine dents.
Bu yüzden de şunu hiç anlamadım ; Gey haklarını savunup başkalarının haklarını savunmuyorsan ne anlamı kalıyor?
C'est pourquoi... j'ai jamais compris pourquoi on devrait défendre les droits des gays et pas ceux des autres.
anlamıyorum 2163
anlamıyorsun 843
anlamıyor musun 942
anlamıyorlar 19
anlamıyormusun 20
anlamıyorsunuz 352
anlamıyorsun değil mi 22
anlamıyor musunuz 206
anlamadım 1209
anlamı 137
anlamıyorsun 843
anlamıyor musun 942
anlamıyorlar 19
anlamıyormusun 20
anlamıyorsunuz 352
anlamıyorsun değil mi 22
anlamıyor musunuz 206
anlamadım 1209
anlamı 137
anlamadın 43
anlamında 18
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamsız 76
anlamı ne 66
anlamak istiyorum 20
anlamazsın 32
anlamı yok 36
anlamadım efendim 18
anlamında 18
anlamı nedir 18
anlamıştım 59
anlamsız 76
anlamı ne 66
anlamak istiyorum 20
anlamazsın 32
anlamı yok 36
anlamadım efendim 18
anlamına gelir 38
anlamına geliyor 59
anlamadınız 26
anlamalısınız 22
anlamadın mı 132
anlamalısın 63
anlamışsın 24
anlamalıydım 30
anlamaya çalış 103
anlamadığım şey 26
anlamına geliyor 59
anlamadınız 26
anlamalısınız 22
anlamadın mı 132
anlamalısın 63
anlamışsın 24
anlamalıydım 30
anlamaya çalış 103
anlamadığım şey 26