Anlıyorsunuz ya translate French
63 parallel translation
- Tam duydum denemez. Anlıyorsunuz ya, kulak vermedim.
- Pas vraiment, et... j'ai pas essayé.
Ama Nelly gerçek bir. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
Mais Nelly est réelle, si vous comprenez ce que je veux dire.
Gerçekten. Anlıyorsunuz ya, böyle bir şey ilk defa yaşanmıyor.
Vous savez, ce n'est pas la première fois.
Ve hatırlayacağım da. Anlıyorsunuz ya kızlar, birinizin kocasıyla kaçıyorum.
En effet, puisque je pars avec le mari de l'une d'entre vous.
Anlıyorsunuz ya, sizden bize her hangi bir zarar gelirse bu durum önemli bir uluslararası hadise haline gelir.
S'il nous arrivait le moindre mal par votre faute, vous risquez un grave incident diplomatique.
İhtiyar Chisholm'a yardım için burada değildim ne yazık ki. Ama anlıyorsunuz ya...
Je n'étais pas là pour aider Chisholm...
Ama büyükelçi geldi, anlıyorsunuz ya.
Mais l'ambassadeur est arrivé...
Neyse..., adam eve gelmiş, anlıyorsunuz ya, karısıyla en iyi arkadaşı birlikteymiş.
Bref, le type rentre chez lui et trouve sa femme avec son meilleur ami.
Anlıyorsunuz ya, yaşamımın döngüsü bu oldu daha ben küçücük bir...
Ma vie était basée sur cette idée depuis que... Un instant!
Burada işler farklı yürür. Anlıyorsunuz ya?
Mais nous ne sommes pas à venise, voyez-vous.
Asla geri dönmedi, anlıyorsunuz ya.
Il n'est jamais reparti en Italie.
Durumu anlıyorsunuz ya.
Comprenez-vous... la situation!
Olaylara dinsel açıdan bakar ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya.
Le mot "connaître", elle l'entend dans le sens biblique, si vous voyez ce que je veux dire.
Anlıyorsunuz ya, Bay Dorsett, ben sadece onun konuşması için bazı kayıp parçaları birleştirmeye çalışıyorum.
Comprenez-moi, M. Dorsett, j'essaie simplement de régler certains détails, si on peut dire.
Anlıyorsunuz ya?
Vous comprenez, j'en suis sûre.
Işte, anlıyorsunuz ya, annesine bu yüzden anlatamadım.
Vous voyez pourquoi je ne pouvais rien dire à sa mère.
Şey... ne dediğimi anlıyorsunuz ya?
Vous me comprenez?
Anlıyorsunuz ya, bu anlaşmamızın bir parçası.
Ça fait partie de notre contrat.
Anlıyorsunuz ya!
Vous ne pouvez pas me répondre.
Anlıyorsunuz ya?
Je regrette. Vous comprenez?
Las Vegas'a çok yakınız anlıyorsunuz ya.
Comme on est tout près de Las Vegas...
Anlıyorsunuz ya, belki yanlış bir pozitif sonuç elde ederiz.
Espérons un faux résultat positif.
Anlıyorsunuz ya?
Vous voyez?
Anlıyorsunuz ya ikimiz de bize soru sorulduğunda cevaplamaya hazır ve istekli olmalıyız.
Nous devons répondre quand on nous appelle.
Anlıyorsunuz ya, Hopper'ın geri gelmesi benim hatam.
Voyez-vous, par ma faute Hopper va revenir.
Anlıyorsunuz ya, biliyordu.
Vous voyez, elle savait.
Anlıyorsunuz ya, herifle ilk anlaşmayı yaptığımız günden itibaren kuş her gün gelir.
Depuis que je lui donne des contrats, l'oiseau vient chaque jour.
Anlıyorsunuz ya, o saatte evdeydi.
On verra demain, c'est une petite grippe.
Onunla karşılaştım, yıldırım gibiydi. Anlıyorsunuz ya?
J'ai connu mon époux, ça a été un flash.
Anlıyorsunuz ya?
Vous comprenez?
- Anlıyorsunuz ya...
Et donc...
Tam tersi. - Çok ödüllendirici bir şey, anlıyorsunuz ya.
C'est motivant, si vous voyez ce que je veux dire.
Başı dertteydi, anlıyorsunuz ya!
Il avait de gros ennuis.
Pek vaktimiz yok, anlıyorsunuz ya.
On a pas vraiment le temps.
Anlıyorsunuz ya, Batı Yakası değil burası.
Ce n'est pas la côte ouest ici... - Nous sommes au Texas.
Pekâlâ, anlıyorsunuz ya, sanatçı sözü...
La parole d'un artiste.
Olan olaylar... Anlıyorsunuz ya?
... nous avons vécu... n'est-ce pas.
Anlıyorsunuz ya? Bir numaralı stüdyo.
C'est mon studio "number one"!
Anlıyorsunuz ya, ben eski bir polisim.
Je suis un ancien inspecteur...
Ayrıca bazı dosyalar biraz önemli, ne demek istediğimi anlıyorsunuz ya?
De plus, certains dossiers sont assez sensibles.
Sadece... Kocam Nate, daha iyi olabilmem için bizi buraya getirdi. Unutabilmem için, anlıyorsunuz ya...
Seulement, mon époux, Nate, a voulu qu'on s'installe ici pour que je me remette, pour qu'on fasse notre deuil.
Anlıyorsunuz ya, oyuncaklarımı ölümden döndürürken özel yeteneklerini tecrübe etme fırsatı buluyorum.
En ramenant mes pantins à la vie, je peux profiter de leur immense talent.
Anlıyorsunuz ya size başka kimsenin sunamayacağı bir şey önerebilirim.
Je peux vous offrir quelque chose, quelque chose d'unique.
Anlıyorsunuz ya, dokuz yıl boyunca kameraya alınınca bazı şeyleri kendinize saklamak istiyorsunuz.
Vous savez, si vous aviez été filmés pendant 9 années de votre vie, il y a certaines choses que vous voudriez garder pour vous même.
Bu rakam çok sayılmaz, anlıyorsunuz ya?
Une cartouche de cigarettes vous coûte 3 dollars.
- Ya anlıyorsunuz, tabii. Buraya ne kadar kira ödüyorum biliyor musunuz?
Vous savez combien je loue cet endroit?
Sadece deneyi gerçekleştiren kişi kapağı açınca ya da sizin olayınızda başlığı çıkarınca işte o zaman nasıl bir evrende olduğunuzu anlıyorsunuz.
Ce n'est que quand l'expérimentateur ouvre la boîte, ou, dans ton cas, qu'il retire le casque, qu'il découvre dans quel univers il se trouve.
Dediğimi anlıyorsunuz değil mi? Sizi Chicago'ya getiren ne?
Qu'est-ce qui vous amène à Chicago?
Burada çocuklardan biri yaralandığında ya da birini kaybettiğinizde... ... bunun ne demek olduğunu anlıyorsunuz.
Mais ça vous enlève une petite part de vous, à chaque fois que vous voyez un de vos gars se faire blesser ou que vous en perdez un.
Bir sürü şeyi askıya aldık, anlıyorsunuz değil mi? Leslie'nin tıp eğitimi için.
On a mis beaucoup de choses en attente, vous savez, pour permettre à Leslie de réussir son école de médecine.
Saygın bir adam, anlıyorsunuz ya.
Vous comprenez?