Artık değil translate French
11,092 parallel translation
- Artık değil.
- Plus maintenant.
- Artık değil tabii.
- Plus maintenant.
Artık değil.
Plus maintenant.
Artık değil!
Plus maintenant!
Artık değil. Kalk.
Plus maintenant.
Eskiden öyleydi belki evet ama artık değil.
Peut-être que c'était le cas, mais plus maintenant.
- Defiance artık güvenli değil.
Defiance n'est pas sûr.
- Artık biraz geç, değil mi?
C'est un peu tard, non?
Artık emir komutada ikinci sırada değil.
Il n'a plus la possibilité d'être le second aux commandes désormais.
Kusura bakma Susie, artık kızın küçük bir çocuk değil.
Désolée, Susie, mais ta fille n'est plus une fillette.
Hayır, Poppy, artık adım Doktor Foster değil.
Non, Poppy, ce n'est plus Dr Foster.
Normal fiziksel cazibenin bile artık önemli değil.
Mais l'attirance physique ne semble pas avoir d'importance.
Jason onlara yardım edebilecek tek kişi Ama artık tanıdığımız Jason değil
Jason est le seul qui puisse les aider, mais Jason n'est plus l'homme que nous connaissions.
Artık hayatta olmayan babamdan bahsettiğimizi biliyorsun, değil mi?
- Vous savez qu'on est en train de parler de mon père, qui n'est plus vivant?
Önemli olan şey, Dawson artık bir çaylak değil.
Le plus important est que Dawson n'est plus candidate.
Senin dışında Conan artık benim arkadaşım değil.
Mais tu n'es plus Conan, tu sais.
Artık eskisi gibi değil. Bu bir ezilen kişi hikayesi değil.
Ce n'est plus une histoire d'outsider.
Artık umurumda değil.
Mais je ne me raconte plus d'histoires.
Jason artık tanıdığımız kişi değil, kalbi karardı.
Jason n'est plus l'homme que l'on a connu, son cœur s'est noirci.
Bay Boss kimsenin umurunda değil artık.
Tout le monde se fiche de M. Boss.
Uzay keşfi ve Savunma Bakanlığı artık o kadar da ayrı şeyler değil.
L'exploration spatiale et la Défense ne mangent plus à des tables séparées.
Ölüm döşeğinde "Bunu artık yapamam." dediğinde aşırı duygusal değil miydi sanki?
"Je ne peux plus faire ça."
Gel buraya. Sorun değil, artık buradasın.
C'est bon.
- Kendinize iyi bakın. Yok artık. Bence adamın niyeti kötü değil ama "etnik" sözcüğünü bu kadar sık kullanmamalı.
Il ne pensait pas à mal, je crois, mais il devrait arrêter avec ses histoires de race.
Onunla geçirdiğimiz zamanı daha da değerli kıldığı için ona minnetarız. Gerçek şu ki, artık hiç bir yer ona yeteri kadar yakın değil.
Et alors que nous sommes reconnaissants pour les précieux moments passés avec elle, en vérité, c'était loin d'être assez.
Ve o artık Anne Hale değil.
Et elle n'est plus Anne Hale à présent.
O artık benim param değil, Angie. Üzerinde çok kan var ve ortalıkta olduğu sürece... -... bütün çılgın hackerlar- -
Ce n'est plus mon argent, et il y a tellement de sang dessus, et tant qu'il sera toujours quelque part, n'importe quel hacker cinglé essayera...
Çok da güzel vakit geçirdik. Değil mi hayatım? Artık ağlamıyorum en azından.
Je le regardais faire éclater de rire les gens de la charcuterie en leur faisant faire croire qu'il perdait un doigt, ou il enlevait une orange de la pyramide et je ne sais pas comment mais elle ne tombait pas.
Küçük bir kız değil artık.
Ce n'est plus une petite fille.
Başkan falan değil artık.
Il n'est plus le Président.
Kelly artık burada değil!
Il n'y a plus de Kelly désormais!
Artık evimiz değil ama önceden olduğumuz yerden daha iyidir.
Ce n'est plus chez nous maintenant, mais c'est mieux qu'où on était.
Artık kimse güvende değil ki.
Personne n'est plus en sécurité.
- Kes! Hiçbir yer güvenli değil artık.
Il n'y a plus d'endroits sûrs.
- Artık değil.
Plus maintenant.
O kadar hızlı değil. Artık nerede olduklarını biliyorsunuz.
Maintenant vous savez où.
Artık o bir bebe değil Miranda.
Il est pas un mineur plus, Miranda.
Artık ajan adayı olmamandan başka bir şey ile ilgili değil bu.
Ce n'est pas à propos d'autre chose que le fait que tu n'es plus un aspirant.
Bu artık benim operasyonum değil.
Ce n'est plus mon opération désormais.
Artık bizim için güvenli değil.
Ce n'est plus sûr pour nous désormais.
Bu adam sayesinde artık yalnız değil.
Eh bien, grâce à lui, plus maintenant.
Sür. Darlene artık planın parçası değil.
Darlene ne fait plus partie du plan.
Evet ama artık Lucille'le senin aranda değil, adamım.
- Ce n'est plus entre vous deux, c'est entre nous tous.
Artık NASA ile değil, S.H.I.E.L.D. ile.
Il est pas plus avec la NASA. Il est avec S.H.I.E.L.D.
- Artık sorunumuz bu değil.
Cela n'a plus d'importance. Pourquoi?
Ama... Artık sorun değil.
Ça me va maintenant.
Artık burda değil.
- Non. Il n'est plus là.
Yani artık o ölü bağlılıklarını ödemek için kasabanın etrafında koşturup duran bütün o kızıl saçlı kızlar gibi, olduğunu hissedebiliyorum fakat bence bu bağlılık değil, bu üçkağıtçılıktır.
Alors maintenant qu'elle est morte, je pense qu'il y a toutes ces filles rousses qui courent dans de la ville en essayant de rendre un hommage, mais pour moi ce n'est pas un hommage, C'est du grand banditisme.
Bu artık benim sorunum değil.
Mais... ce n'est plus mon problème maintenant.
Teğmen Provenza artık sadece cinayet vakası değil ilgilendiğimiz.
Lieutenant Provenza, il ne s'agit plus seulement d'un meurtre.
Kasanın kontrolü sende artık. Değil mi?
Et maintenant, vous contrôlez le coffre n'est-ce pas?
artık değilsin 23
artık değilim 60
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
artık değilim 60
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi ya 25