Artık değilsin translate French
2,081 parallel translation
- Artık değilsin.. diğer taraftasın
Jesse t'attend de l'autre côté.
Artık değilsin.
Rien de plus.
Artık değilsin.
- Plus maintenant.
- Artık değilsin.
- Plus maintenant!
Ama artık değilsin.
Mais plus maintenant.
Artık bu rengi kullanmak zorunda değilsin.
Tu n'auras plus à utiliser cette couleur.
Artık 18 yaşında değilsin.
Tu as mûri.
Artık babacığın gözdesi değilsin bu yüzden manyak bir tümör bulup onun sevgisini geri kazanacaksın.
Tu n'es plus le chouchou de papa, alors tu t'es trouvé une tumeur de dingue pour récupérer son affection.
Artık burada doktor değilsin, Stevens.
Vous n'etes plus médecin.
Artık o kadar da kahraman değilsin, ha?
Plus tellement des héros, hein?
Bana sorarsan bu bir umut ışığı artık bu şeylere gitmek zorunda değilsin.
Si tu me demandes, c'est un soulagement de plus aller à ces trucs.
Sen artık genç değilsin.
Tu n'es plus si jeune.
Artık Mossad'da görevli değilsin.
Vous n'êtes plus une employée du Mossad.
Üzgünüm ama sen artık onlardan biri değilsin.
Désolée que tu n'en fasses plus partie.
Sen küçük kardeş değilsin artık, Sam.
T'es plus le petit frère, Sam.
Savaşta yaralandın diye artık asker değilsin demek olmuyor.
On n'arrête pas d'être soldat à cause d'une blessure.
Artık o kadar da sert değilsin, değil mi?
On fait moins le dur.
Artık eskisi gibi değilim. - Söylediklerim umurumda değilsin ne anlamı var ki? - Arka arkaya dört turnuva kazandın.
J'ai changé.
O zaman, ne yazık ki, bugün itibariyle, artık ISC çalışanı değilsin.
Malheureusement, tu ne travailles plus chez ISC.
Artık benim mankenim değilsin. Ama halen arkadaşımsın.
Tu n'es plus mon mannequin, mais tu es toujours mon amie.
Artık şu ufak çocuk değilsin.
Lâche prise.
Artık tek başına değilsin.
C'est fini.
Baba artık bunu yapmak zorunda değilsin.
T'es plus obligé de faire ça...
Artık ünlü bile değilsin.
T'es plus connu maintenant.
sen artık insan değilsin.
Mais tu ne l'es plus.
Sen benim oğlum değilsin, sen bir robotsun, ve ben artık seni istemiyorum.
Pas mon fils, un robot, et je... je ne veux plus de toi.
Artık ufak bir çocuk değilsin.
T'es plus un gamin.
Artık bu Direniş'in bir parçası değilsin.
Tu ne fais désormais plus partie de la Résistance.
Artık sorumlu değilsin.
Tu n'es plus le responsable.
Artık bir kız öğrenci değilsin.
Tu n'es plus une écolière.
Henüz duymadıysan, artık açıkta değilsin.
Au cas où tu ne le saurais pas, tu n'es plus suspendu.
Artık 17 yaşında değilsin.
Tu n'as plus 17 ans.
Artık lisede değilsin.
Tu n'es plus au secondaire.
Artık çocuk değilsin, değişiyorsun.
Tu n'es plus une enfant. Tu changes.
Tanrı aşkına, Lou. Artık Yard'da değilsin.
Bon sang, Lou, tu n'es plus au Yard.
"Artık güzel değilsin" der.
"Τa beauté n'est pas durable".
Pekâlâ artık bana daha fazla iyilik yapmak zorunda değilsin o zaman.
Eh bien... Comme tu n'as plus de dette envers moi, alors... on ne va plus s'accrocher l'un à l'autre à partir de maintenant.
Kurtaramazsın ki. Çünkü artık polis değilsin.
Tu sais, t'es plus un policier alors tu pourrais plus.
Sen artık fare çocuk değilsin!
Tu n'es pas un garçon-rat!
- Artık yerel bir şarlatan değilsin.
- Tu n'es plus un charlatan local.
Bunu yapmak zorunda değilsin artık!
Tu n'es pas obligé de faire ça.
Biliyorum artık eski sen değilsin.
Je sais que tu n'es plus ce petit garçon.
Coşku hakkında ne bilirsin? Bu sanat değil. Sen de artık sanatçı değilsin!
Qu'est-ce que vous savez de l'extase a pas d'art. Vous n'êtes plus un artiste
Artık küçük bir çocuk değilsin, Jorge.
Tu n'es plus un gamin.
Seni duyamazlar. Artık numara yapmak zorunda değilsin.
Ils ne peuvent pas vous entendre, inutile de faire semblant.
- Artık patronum değilsin.
Tu n'es plus mon boss.
Sen... Sen artık hiç bir grubun üyesi değilsin.
Et toi... tu ne fais plus partie de mon groupe.
En azından artık gizlemek zorunda değilsin.
Tu n'auras plus à te cacher.
Artık bir insan değilsin, aslında artık tanımlayabileceğin hiçbir şey değilsin
Vous n'êtes plus un être humain, est rien d'autre vous permettant de vous d'identifier.
Artık bunun bir parçası değilsin.
Tu n'es plus des nôtres Les gars, y a urgence.
Bu üsse girdiğinde, Artık İngiltere'de değilsin Mısır'ın egemenliğinde olan, milletlerarası olarak tanımlanmış, bu Amerikan Yargı Alanın ve konteynırın içine getirildin.
Quand tes entré dans la base, t'as quitté l'Angleterre, t'as traversé la juridiction américaine pour arriver dans ce container, qui est internationalement reconnu comme le territoire souverain de l'Égypte.
değilsin 303
değilsiniz 26
artık 611
artık yeter 112
artık değil 377
artık biliyorum 66
artık bitti 204
artık bilmiyorum 31
artık yok 173
artık istemiyorum 47
değilsiniz 26
artık 611
artık yeter 112
artık değil 377
artık biliyorum 66
artık bitti 204
artık bilmiyorum 31
artık yok 173
artık istemiyorum 47
artık özgürsün 32
artık dayanamıyorum 176
artık var 39
artık çok geç 412
artık her şey bitti 29
artık senin 35
artık gidebiliriz 26
artık korkmuyorum 38
artık güvendesin 54
artık önemi yok 34
artık dayanamıyorum 176
artık var 39
artık çok geç 412
artık her şey bitti 29
artık senin 35
artık gidebiliriz 26
artık korkmuyorum 38
artık güvendesin 54
artık önemi yok 34