Berbat translate French
23,831 parallel translation
Teknik terim sanırım "berbat" olurdu.
Je crois que le terme technique est "pourri".
Bu şehir, insanlığın en berbat hırsları yüzünden yok ettiği bir çok ihtiyacı temsil ediyor.
Cette ville représente le pire de l'humanité. La rapacité d'une minorité a détruit les ressources de la majorité.
"Berbat. Çok berbat."
Ce qu'on dit en français quand c'est le boxon.
- Bu kasaba berbat.
Cette ville est nulle.
Berbat bir golf pantolonu koleksiyonu dışında tabii.
Si ce n'est une horrible collection de pantalons de golf.
Eğer Franklin o berbat almanağında yaptığım şeyleri alçaltmaya devam ederse, Kıtasal Kongre'den önce ona sıkı bir dayak atacağım.
Si Franklin continue à avilir mon travail dans son exécrable Almanach je devrais le défier à une joute devant le Congrès Continental.
Tüm o zaman boyunca kafamdaydı, o berbat yerde, sonra bir gün, tapınak duvarında onu gördüm.
J'étais dans ma tête tout le temps, à la mauvaise place, et un jour, je l'ai vu sur le mur du temple.
Berbat tesisatında dahil, herşey yerli yerinde.
Et maintenant tout est redevenu comme c'était avant, De la tuyauterie merdique et tout.
Ne kadar berbat hissetsem de, Pandora'nın gücümü emmesinden sonra, O yaratıktan kurtulduğumu hissediyorum.
vu comment je me sens nul, et vu la quantité de monstruosité que Pandora a extirpé de moi, j'ai le sentiment que je suis finalement guéri de ce truc.
Ağlıyorum çünkü berbat bir hafta geçirdim ve vücudumda gezen hormonlar memelerimi o kadar şişirdi ki sutyenime sığmıyor ve inanılmaz acıtıyor.
Je pleure à cause de ma semaine de merde et parce que les hormones qui sont dans mon corps ont tellement gonflé mes seins que mon putain de soutif ne me va plus et ça fait mal.
Ama bu cerrah hakkında bildiğimiz bir şey varsa o da sigorta tarafından reddedilen berbat bir doktor olduğu! Kocam masada kalıp ölebilirdi!
Mais si on l'avait connu, le temps d'être baladé et rejeté par l'assurance, mon mari serait mort sur le billard!
Herşeyi berbat ettik ama onlar çoktan evlendiler bile.
Mais c'est un vrai bordel, car ils se sont mariés quand même.
Ayırttığımız lokantayı ve o berbat smokini annem seçmişti.
C'est elle qui a choisi le restaurant à la base, cet horrible smoking.
İnsanlar genelde Los Angeles'ın berbat bir şehir olduğunu söyler ama aslında gayet harika bir şehir, değil mi?
Les gens disent que Los Angeles est horrible, mais c'est assez charmant, n'est-ce pas?
Ya önümüzdeki 72 saati 4'e 6 metrekarelik bir hücrede geçiririsin ya da sana Shutters'da okyanus manzaralı bir oda hazırlatırım. Böylece oda servisinin ve berbat Amerikan televizyonunun keyfini çıkarırsın. Ki böylesi benim için daha eğlenceli olur.
Vous pouvez passer les 72 prochaines heures dans une cage, ou je peux vous arranger une suite avec vue sur la mer, où vous pourrez abuser du service de chambre et de l'abominable télévision américaine, qui m'amuse assez.
Gerçekten berbat durumdaydı.
Il allait vraiment pas bien.
Sonra her şey berbat oldu.
Puis tout est parti de travers.
Buradan bakınca işini berbat yapmış gibi görünüyor.
Apparemment, il fait un travail épouvantable.
Pek çoğu hâlâ 90'ların berbat dizisindeki adam olduğunu düşünüyor.
On vous voit souvent comme le type de cette série nulle des années 90.
Horsin'Around berbat değildi.
Galipettes en Famille n'était pas une série nulle.
İlk bakışta berbat gibi görünen fikirler bulma konusunda hep çok iyidir.
Il a toujours été doué pour trouver des idées qui paraissent épouvantables de prime abord...
Berbat bir Papa olacaksın.
Tu seras un pape épouvantable.
- Tanrım. Bir hafta sonra berbat bir hata yaptığımı anladım ve çekilmesi çok zor bir insan oldum sonra.
Après à peu près une semaine, je me suis rendu compte que je ferais une grosse erreur, et je suis devenu insupportable.
Zor olan şey berbat ve yozlaşmış şey uğruna ölmektir.
L'épreuve, c'est de mourir pour les damnés et corrompus.
Bence bu Yeniden Doğuş şeyi çok berbat.
Je pense que Renaissance est un truc de tarés.
Hayır, basın önünde berbatımdır.
Je suis nul avec la presse.
Nasıl oluyor da seninle tanıştığımdan beri kendimi sürekli böyle berbat işlerin ortasında buluyorum?
Comment se fait-il que depuis que je t'ai rencontré, je me retrouve régulièrement à côté d'horribles merdes comme ça?
Ve ne kadar berbat hissetsen de yalnız değilsin.
Et peu importe combien tu te sens mal, tu n'es pas seule.
Ya oldukça karmaşıksın.. ya da berbat bir gün geçirdin.
Soit tu es extrêmement sophistiqué soit tu as eu une journée d'enfer.
Şu anda bile, New Orleans'ın kurtuluşunu kutlarken.. .. onlar o berbat kalelerinde saklanıyorlar.
Même maintenant, ils se cachent dans leur horrible forteresse, pendant que nous célébrons la libération de la Nouvelle Orléans!
Kardeşini kaybetmek berbat bir duygudur.
La perte d'un frère est terrible.
Berbat bir gün.
Un jour terrible.
- Berbat bir tavrın var.
- Tu es insolent.
- Berbat bir tavrın var.
- Vous êtes insolent.
- Senin tavrın benimkinden daha berbat.
- Tu es plus insolent que moi.
- Senin tavrın benimkinden daha berbat.
- Vous êtes plus insolent que moi.
- Berbat tavır sergilemede lidersin.
- Tu es le roi de l'insolence.
- Berbat tavrın liderinin liderisin.
- Vous êtes le roi de l'insolence.
Bu berbat bir durum.
C'est très difficile.
Gerçekten berbat durumdaydı.
Il allait vraiment mal.
Peki, berbat olan sen değilsin.
C'est pas toi qui a merdé.
Bu da beni berbat bir anne yapıyor.
Ce qui fait de moi un parent indigne, d'une certaine manière.
En azından onu berbat etmedim.
J'ai pas tout foiré.
- Berbat bu Clary.
C'est pire, Clary.
Berbat bir yalancısın.
Tu es une piètre menteuse.
Durum berbat.
Les circonstances sont terribles.
- Berbat.
C'était un putain de boxon.
Berbat görünüyorsun.
Tu vas pas bien?
Berbat bir yalancısın.
Tu es une menteuse lamentable.
Özür dilerim, berbat değilsin.
Pardon : vous n'êtes pas nulle.
Birisinin shot içmek gibi berbat bir fikri vardı.
Qui a eu l'idée de boire des shots?