Bir şey değil translate French
24,930 parallel translation
- Bir şey değil.
De rien.
Fazla bir şey değil.
On demande pas grand-chose.
Mühim bir şey değil.
L'air de rien.
Ama katı olmak kötü bir şey değil. Özellikle de sevgiden ötürü olduğu biliniyorsa. - Sonra görüşürüz.
Être strict n'est pas forcément toujours une mauvaise chose, spécialement quand tu sais que tu fais ça par amour.
Bu uygulama öyle bir şey değil.
Ce n'est pas un endroit pour ça.
Belki anlamıyorsunuzdur, çünkü demokrasi Batı için yeni bir şey değil.
Vous ne comprenez pas, car la démocratie n'est pas nouvelle en Occident.
Yapman gereken türden bir şey değil bu.
Ce n'est pas ce qu'il lui faut.
Barry, bu senin yaptığın bir şey değil.
Barry, ce n'est pas ce que tu fais.
Başka bir şey değil!
Rien de plus.
- Büyük bir şey değil ki. Şimdi dinle beni. Annem beni Londra'daki görgü okuluna göndermeye kafayı taktı.
Maintenant, écoute, maman insiste pour m'envoyer à Londres, terminer ma scolarité.
Yeni bir şey değil.
Ce n'est pas nouveau.
Çiftçilik kötü bir şey değil.
L'agriculture, ce n'est pas une mauvaise chose.
Bu zaman kaybından başka bir şey değil.
C'est une complète perte de temps.
Öyle ahım şahım bir şey değil.
Il est impénétrable.
Sence de sohbet etmek önemli bir şey değil mi?
Vous êtes contre les conversations?
- O kadar büyük bir şey değil.
Rien d'aussi grandiose.
- Önemli bir şey değil.
- Rien de méchant.
Üstesinden gelinemeyecek bir şey değil.
Y a pas de quoi s'inquiéter.
Öyle bir şey değil.
Ce n'est pas comme ça.
Bu dürüstlükle alakalı bir şey değil, bu oyunun nasıl oynandığıyla alakalı.
Il n'est pas question de justice, mais de jouer le jeu.
- Öyle bir şey değil.
- Ce n'est pas ce que tu crois.
Evet, kızların ilk randevularında yaptıkları bir şey değil mi?
Ouais, c'est pas quelque chose que les filles font, pour un premier rencard?
Elimde özel sipariş bir pizza var, ziyan olmasını isteyeceğin bir şey değil.
J'ai une commande spéciale, ici. Ce n'est pas quelque chose que vous voulez gaspiller.
Bir şey değil.
De rien.
Silahsız Amerikalıların üzerinde ateş etmek, Ulusal Güvenlik Muhafızlarına göre bir şey değil.
Ce n'est pas l'habitude de la Garde Nationale d'ouvrir le feu sur des américains non-armés.
Bu Dennis hakkında, başka bir şey değil.
C'est à propos de Dennis, rien d'autre.
Öyle bir şey değil tabi.
Oh non, pas comme ça.
Ne oldu? Burada normal bir şey değil mi?
Quoi, ce n'est pas commun ici?
- Diğer konu ise büyütülecek bir şey değil ama tahminimce kostüm Grey'in sadece bir yumruğunu absorbe edecektir.
Il y a autre chose... Pas grand-chose... Le costume ne peut absorber qu'un seul des coups de Grey.
Büyük bir şey değil.
C'est pas important.
- Kişisel bir şey değil.
- N'y vois rien de personnel.
- Hayır öyle bir şey değil.
- Non, rien à voir.
Abartılacak bir şey değil.
Ce n'est pas grand chose.
Gerçekten, önemli bir şey değil.
Je ne veux pas en faire tout un plat.
Bak, bu benim iznimle olacak bir şey değil sen kendin için en doğrusu neyse onu yaparsın.
Je n'ai pas à donner ma permission, tu feras ce qui te semble juste.
Gayrı resmi bir buluşma ayarlayabilecek bir tanıdığım var orada, Yalnız bu hiç de küçük bir şey değil.
J'ai un vieil ami à la Compagnie qui pourrait arranger une rencontre non officiel, mais il ne s'agit pas d'une petite faveur.
Kendi kendi çözülecek bir şey değil.
Regarde, ça va pas s'en aller.
Sadece bir şey değil, bir sürü şey var.
Ce n'est pas qu'une chose. C'est beaucoup trop.
Şimdi de Marina'nın istediği şeyleri haftada 10 defa çalıyorum. Evet büyük bir şey değil.
Pour faire court, Marina demande que je vole des merdes dix fois par semaines.
Kardeşlerine bir şey olsun istemezsin değil mi?
Vous ne voulez pas voir vos frères blessés, n'est-ce pas?
Sorun değil sana bir şey gösterebilir miyim?
T'en fais pas... je peux te montrer un truc?
Basit bir sey degil ki.
Pas avec des donuts.
Çok kötü bir şey oldu, değil mi?
FIONA : Quelque chose de terrible s'est produit, pas vrai?
İyi güreşiyor ama bir şey başarabilmiş değil.
Elle s'est bien battue mais sans résultat.
- Bir şey anlatacak değil.
- Il ne leur dira rien.
Yani seni... seni erken çıkardılar bir şey söylemiş olmaslısın, değil mi?
Ils t'ont laissé sortir vite, donc tu as dû parler.
Birkaç ihtimal var ve hiçbiri de iyi değil. Birkaç ihtimal var ve hiçbiri de iyi değil. Umarım bir şey bulmak üzeresinizdir.
Il y a quelques possibilités, et aucune d'entres elles n'est bonne.
Öyle bir şey yapacağını söylemedi değil mi?
Il a dit qu'il allait faire ça?
- Sana hayatımda iyi giden bir şeyler olduğunu anlatıyorum senin ise ilk aklına gelen şey "Tebrikler Freddy." yerine "Bana pirzola yap.". - Hayır bu doğru değil.
- Pas du tout.
Kader garip bir şey, değil mi?
Le destin est étrange, n'est-ce pas?
Satranç gibi bir şey ama tam olarak değil.
C'est comme les échecs. Un peu. Pas vraiment.
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209