Bu ise translate French
22,179 parallel translation
Bu ise internetten sipariş edildi.
Celle-ci a été commandée sur Internet.
Bu ise Ajan Edward Meechum'u öldüren silah.
Et c'est cette arme qui a tué l'agent Edward Meechum.
- Bu ise cinayet suçlusu.
Et celui-ci est coupable de meurtre.
Asıl soru ise, neden bu aileye katılmak istesin?
La grande question est pourquoi il voudrait être de notre famille?
Daha işe başladığı zamanlarda, bu adamı tanıyordum.
J'ai connu ce mec à ses débuts.
Onun prens, senin ise satıcı kız olduğunu biliyorum. Bu filmi daha önce izlemiştim.
Je sais qu'il est un prince, et que tu es une serveuse.
Biliyorsun, eğer bu işe yararsa başkalarında da deneyebiliriz.
Si ça fonctionne, on pourra l'essayer sur d'autres.
Ancak işe yararsa bu sadece bir tuzaktır.
Mais c'est un piège si ça marche.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
J'ai pourchassé l'homme qui a tué ma mère, mais ce faisant, j'ai ouvert notre monde à de nouvelles menaces, et je suis le seul assez rapide pour les arrêter.
Bu çocuk ise ölmüş.
Ce gosse, il est mort.
Bu adamı tam olarak nerede bulacağımızı biliyorum. Nasıl bildiğim ise hoşuna gitmeyecek baba.
Je sais exactement où on peut trouver ce mec et papa, tu ne vas pas aimer comment.
Bu işe kafayı koydum.
Je suis hyper motivée.
Daha önce aramalıydım. Bu işe yeni başladım da.
J'aurais dû appeler en arrivant, mais je débute et...
İçeri girip bu işe bir son mu versem?
Je rentre dans la maison, qu'on en finisse?
Seksi olmayi denedim zaten, ise yaramadi tabi bu koca bileklerim olmadan onceydi.
J'ai déjà essayé les trucs sexy avant. Ça a jamais marché, et c'était avant que je sois enceinte.
Sen bu işe karışma kardeşim.
Ce ne sont pas tes affaires, frère.
Bu işe bir çare bulduğum zaman onu arayacağım.
J'appellerai quand j'aurais trouvé un moyen d'en finir avec ça.
Leo Green, beni bu işe sürükleyen kişi oydu, peşimi bırakmamıştı ama şimdi kendisi yok.
Léo Green... C'est lui qui m'a traîné vers tout ça, comme un chien avec un os, et maintenant il est sortit.
- Bu işe burnunu sokmak istemezsin.
Vous ne voulez pas vraiment taper dans le tas.
Seni bu işe bulaştırdığım için özür dilerim.
Je suis désolé de t'avoir entraînée là-dedans.
Bu yatak ise gayet iyi.
Ce lit est très bien! '
Bu işe bulaştık ve ne yazık ki evliliğim şu an için değişken süreçte.
On s'est impliqués, et malheureusement mon mariage était dans une période de transition à ce moment là.
Bu hala işe yarayabilir.
Ça pourrait toujours marcher.
Bu eldivenler işe yarar mı?
Alors les gantelets peuvent être sauvés?
Eğer bu işe yaramazsa geri geleceğim.
Si ça ne marche pas, je reviendrai.
Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
Je suis le seul assez rapide pour les arrêter.
# Bu kadar mı işe yaramaz geliyoruz sana?
Nous prends-tu pour des incapables?
# Bu kadar mı işe yaramaz geliyoruz sana?
A-t-on si peu de valeur à tes yeux?
Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
et je suis le seul assez rapide pour les arrêter.
Herkes olsa bu konuşma işe yarardı.
Ce discours marcherait si on était tous là.
Lütfen ama. Sam seni bataklığından çıkardı daha sonrada seni işe almamı istedi. Ve bu zamandan beri de tek yaptığım kıçına bakıcılık yapmak.
Sam t'a sorti de la boue, puis m'a fait t'embaucher et depuis, je ne fais que te materner.
Ve bu işe alımcı sistemli biri, Emma'yı itaatkar kılmak için belli hassasiyetler ve savunmasızlıklardan faydalanmış.
Six mois de persuasion pour la ramener ici. Et ce recruteur était méthodique, faisant croire à Emma sa toute bonne foi en touchant tout particulièrement à sa sensibilité et ses faiblesses
Her insan dili şaşırtıcı şekilde farklı kullanır. Her insan dili şaşırtıcı şekilde farklı kullanır. Ve bu durum genelde birinin kimliğini bulmakta işe yarar.
Chaque intervenant utilise un langage étonnamment distinct.
Ve bu durum genelde birinin kimliğini bulmakta işe yarar.
C'est, souvent, une très bonne manière de déterminer l'identité d'une personne.
Ben de Bakan Durant'ın bu görev için harika olacağını düşünüyorum. Ama Claire'in ise bu görev için mükemmel olacağını düşünüyorum.
La ministre Durant serait merveilleuse à ce poste, mais je pense que Claire serait la meilleure.
Hayır, bu sadece Francis'ten gelirse işe yarar.
Il faut que ça vienne de Francis.
- Bu işe göğüs germelisin.
- Tu dois affronter la situation.
Annemi öldüren adamı yakaladım. Ama bunu yapınca, dünyamızı yeni tehditlere karşı açık hale getirdim. Bu tehditleri engelleyebilecek kadar hızlı tek kişi ise benim.
J'ai traqué l'assassin de ma mère, mais ce faisant, j'ai ouvert notre monde à de nouvelles menaces, et je suis le seul assez rapide pour les arrêter.
Bu şey işe yarayacak.
Ça va marcher.
- Sana hayatımda iyi giden bir şeyler olduğunu anlatıyorum senin ise ilk aklına gelen şey "Tebrikler Freddy." yerine "Bana pirzola yap.". - Hayır bu doğru değil.
- Pas du tout.
Bu kampanyayı ortak yürüttüğümüzü vurgulamaya çalışıyorum ve LeAnn, evlilik üzerinden gitmenin işe yaramadığını söylüyor.
J'insiste sur notre liste. D'après LeAnn, l'angle du mariage ne donne rien.
-... ama yaklaşımı bu konuda işe yarayabilir.
- ça pourrait marcher.
Bütün Cumhuriyetçiler Rusya'nın bu işe karışmasına karşı.
Les Républicains s'opposent à l'intervention.
Bu seyahatten uzak kalan ise Başkan oldu.
Le président brille par son absence.
Biliyorum ki bu gece oraya geri dönmek zorundasın ama hallettiğinde o her ne ise işte burada kalacaksın.
Je sais que tu dois y retourner... mais quand tu auras fini... peu importe l'heure... tu dors ici.
Bu yüzden halini anlıyorum. Fakat sanırım bu işe Jennifer'ın babasıyla bizim aramızın bozulması da sebep olmuş olabilir.
Le fait est que Jennifer nous en veut, à son père et à moi.
Ama bu işe yararsa birbirimize güvenmek zorundayız.
Pour que ça fonctionne, la confiance est vitale.
Ah! Bu çok tatlı ama işe yaramaz.
C'est adorable, mais ça ne marchera pas.
Bu işe karışmamalı.
Il a besoin de s'asseoir celui-ci dehors.
Bu yöntemin sende işe yaradığını söyleme sakın.
Ne me dis pas que cette phrase à déjà marché pour toi.
Wuhan sokaklarında bu işe başladım. Yedi veya sekiz yaşındaydım o zamanlar.
J'ai commencé dans les rues de Wuhan, j'avais sept ou huit ans, pas plus.
bu işe yaramaz 101
bu işe yarar mı 16
bu işe yarayacak 22
bu işe karışma 37
bu işe yaramıyor 29
bu işe yaramalı 20
bu işe yarar 53
bu işe yaramayacak 44
bu işe yarayabilir 33
işe yaradı 291
bu işe yarar mı 16
bu işe yarayacak 22
bu işe karışma 37
bu işe yaramıyor 29
bu işe yaramalı 20
bu işe yarar 53
bu işe yaramayacak 44
bu işe yarayabilir 33
işe yaradı 291
işe gidiyorum 30
işe yaramaz 340
işe yarar 73
işe yarar mı 34
işe yaramıyor 223
işe yaramazlar 21
işe gitmem lazım 28
işe geç kaldım 21
işe yaramayacak 101
işe yarıyor 218
işe yaramaz 340
işe yarar 73
işe yarar mı 34
işe yaramıyor 223
işe yaramazlar 21
işe gitmem lazım 28
işe geç kaldım 21
işe yaramayacak 101
işe yarıyor 218
işe yaramadı 112
işe yarıyor mu 48
işe yarayacak mı 29
işe yararsa 16
işe yarayacak 86
işe yaradı mı 49
işe gitmeliyim 40
işe yaramazsa 22
işe yarayacaktır 19
işe yarayabilir 73
işe yarıyor mu 48
işe yarayacak mı 29
işe yararsa 16
işe yarayacak 86
işe yaradı mı 49
işe gitmeliyim 40
işe yaramazsa 22
işe yarayacaktır 19
işe yarayabilir 73
işe koyul 52
işe dönmeliyim 23
işe bak 97
işemem lazım 42
işe alındın 47
işe dönelim 19
işe koyulalım 99
işe koyulun 35
işe dönmeliyim 23
işe bak 97
işemem lazım 42
işe alındın 47
işe dönelim 19
işe koyulalım 99
işe koyulun 35