Bu kız translate French
29,497 parallel translation
Yolumuzda duran tek şey bu kız.
Elle seule est en travers de notre chemin.
Sert bir içki gibi bu kız, sert bir içki.
Elle me monte à la tête comme l'alcool
Yükselen bir uçurtma gibi bu kız, yükselen bir uçurtma.
Elle se débat comme un cerf-volant
Bu kız bir sürü erkeğin hayatını mahvetti.
Cette fille a détruit tellement de types.
Bu kızın Agatha'dan.
C'est de votre fille Agatha.
Bu kızın St. Petersburg'da olduğundan emin misin?
Tu es sûr que cette fille est à St Petersbourg?
Ee... Kim bu kız?
Alors... qui est cette fille?
Pardon.. Bu kız şimdi sizlere şarkı söyleyecek.
Excusez-moi... cette fille va chanter pour vous.
Bu kızın yıllarca korunmasız kalple yaşamasını istemiyorum.
Je ne veux pas laisser cette fille avec un coeur non protégé pendant des années.
Lordunuz Trigon'un kızı olarak bu aciz insanları serbest bırakmanızı emrediyorum.
En tant que fille de Trigon, je vous ordonne de relâcher ces frêles humains.
Arkadaşlarına merhamet edilmesini istiyorsan bu sefer hile yapmasan iyi olur kızım.
Cette fois, pas d'entourloupes, ou je n'épargnerai pas tes amis.
Duyduğuma göre kızı dükkanına yerleştirmişsin ama sonra da Dennis kızı buluşmaya götürmüş ve bu biraz kafamı karıştırdı.
Il paraît que tu l'as installée dans ta boutique et que Dennis a eu un rencard avec elle. Je ne comprends rien.
Kız alnı pencereye dayanmış bir şekilde hayal etti. Bu, binlerce yıl önceki güneşin bulutların üstüne doğduğu ve altında bataklıktan başka bir şey olmadığı sahnenin aynısı olmalıydı.
Le front contre la vitre, elle songea que cela avait dû être identique mille ans plus tôt, quand le soleil sortait des nuages, et qu'il n'y avait rien d'autre qu'un marais.
Çömezliğinden bu yana kocanız adına 20 milyon dolar topladık.
Nous avons fourni 20 millions à votre mari.
Keşke zamanı geri alabilseydim ama artık bu noktadayız. Beni Atlanta'dan istediğin kadar uzak tutabilirsin ama oylamayı sonsuza dek erteleyemezsin.
Je ne peux pas remonter le temps. mais ne pouvez empêcher le vote.
Onun başkanlık adaylığını gururla destekliyor bu harika eyaletimizde yaşayan sizlerden de aynısını yapmanızı istiyorum.
Je suis fier de soutenir sa candidature, et je demande à tous d'en faire autant.
Kızın yöntemi bu.
- "Elle"?
Bak, kız o adamı seçti, büyük ihtimalle kol saati yüzünden ki, bu finansal statü anlamına geliyor.
Elle a choisi cet homme, sûrement pour sa montre, qui signale une aisance financière.
Shyra kızım, ne güzel bir sürpriz bu.
Shyra, mon trésor, quelle surprise!
Adı dudaklarımdan bu kızın, adı dudaklarımda.
Je l'ai sur le bout de la langue
Damarlarımda dolaşıyor bu kız, damarlarımda dolaşıyor.
Elle coule dans mes veines
Yükselen bir uçurtma gibi bu kız, yükselen bir uçurtma.
Elle est comme un cerf-volant
Bu birlikte hareket edip, uyum sağlamanız gerekir demektir. Sona yaklaştık.
Ca veut dire rée-ménager ensemble être engagé à se correspondre parfaitement.
Daha önce hiçbir siyasi adayı desteklemedim. Ama bu seçimde bir ayrıcalık yapacağım. Çünkü başkanlık yarışında olan istisnai bir adayımız var.
Je n'ai jamais approuvé une candidature politique avant, mais pour cette élection, je fais une exception parce que nous avons un candidat exceptionnel pour la mairie.
bu harika. Şey aslında biz açık seçme yapacağız.
Mais en fait, on va faire des auditions.
Eğer bu savaş devam ederse, bu krallığı yok edecek ancak daha da önemlisi kızımın ruhunu yok edecek.
Si cette guerre continue, ça va détruire tout le royaume, mais plus important encore, son âme.
Regina'ya bu kadar değer vermene şaşırdım özellikle diğer kızına yaptıklarını bildiğimden dolayı.
Je suis surpris que tu tiennes autant à Regina... surtout après ce que tu as fait à ton autre fille.
Hamile kız arkadaşını yeni bıçakladığımı düşünürsek bu oldukça asil bir davranış oldu.
C'est plutôt généreux vu que j'ai poignardé ta copine enceinte dans la poitrine.
Kızımı az önce bu işe sürükledik.
Ne me laisse pas. Ma fille a juste été conduite dans cela.
Bu sene Mezun Haftası Açlık Oyunları'nı kazanacağız.
Cette année, nous allons gagner la semaine Hunger Games des anciens.
- Bu kibar teklifinize en kısa zamanda katılacağız, değil mi?
Je suis sûre que nous irons bientôt, non, sœur?
Bu çark işleyene kadar da gözlerimizi kırpmamalıyız.
On doit ouvrir l'œil et chercher.
- Bu yüzden kız arkadaşlarım var.
Non. J'ai des copines pour ça.
Kız kardeşini bu işe karıştırdığın an getirdin.
À partir du moment où tu as impliqué ta sœur, tu l'as fait.
Eğer D.C Brian'ın Rusya'ya N.Z.T. soktuğunu farkederse bu bambaşka bir kelle avına döner artık.
Si Washington découvre que Brian a ramené du NZT en Russie, ça va devenir une chasse à l'homme d'une nouvelle sorte.
Ki bu arada, zamansız şekilde durdurulmasaydık kesinlikle bitirebilirdik.
Qu'on aurait, au passage, carrément pu terminer si on ne nous avait pas arrêtés prématurément.
Bu yüzden, kızın iyi olduğundan emin oldu... ve kızı evine yürümesi için orada bıraktı.
Donc il s'est assuré qu'elle allait bien... et l'a laissé rentrer chez elle.
Bu karalamalar bir avuç saçma sapan zırvalık!
Ces gribouillis sont un tas de balivernes implausibles!
Bu denizkızı gibi : Bu sadece bir maymun kadavrasına dikilmiş ölü balık kıçı değil, aynı zamanda bizi herşeyin mümkün olabileceğine inandıran muhteşem bir yaratık.
Comme cette sirène : ce n'est pas juste l'arrière d'un poisson mort cousu au cadavre d'un singe, c'est une créature merveilleuse qui nous fait croire que tout est possible.
- Bu benim kızım Hannah.
Voilà ma fille, Hannah.
Bu benim kızım.
C'est ma fille.
Tüm bunlar bu küçük kız için mi?
Tout ça c'est pour la jeune fille?
Kaçırılan kız bu.
Cette fille qui a été enlevé.
Küçük kız için hepsi bu kadar mı?
Tout ça c'est pour la jeune fille?
Kızımız bu.
C'est notre fille.
Bu kayıp bir kızın soruşturması.
C'est une enquête pour jeune fille disparue.
Şimdi, hepiniz bu akşam buraya'The Early Birds'için geldiniz. O zaman şapkalarınızı takın ve kız kardeşlerinizi saklayın!
Après, je sais que vous êtes tous là pour les Early Birds ce soir, alors accrochez-vous à vos chapeaux et cachez vos sœurs.
- Kibirli herif, buraya gelmiş kızımı tehlikeye attığım için beni suçluyorsun halbuki o, senin yaptıkların yüzünden bu durumda.
Et vous voilà, fort et puissant, venant ici m'accuser d'avoir mis ma fille en danger alors qu'elle est dans cette position à cause de quelque chose que vous avez fait!
- Çünkü bu onu incitir ve sen ne düşünürsen düşün, kızımı incitecek hiçbir şey yapmam.
Car je sais que ça la tuerait, et peu importe ce que vous pensez, je ne ferais jamais rien qui blesserait ma fille.
Herkesin işler kızışana kadar düşündüğü şey de bu bu yüzden Tanrı şahidim, eğer bu anlaşmaya Donna'yı bulaştırırsan projeni 20 sene boyunca davalara bağlamak için bütün bağlantılarımı kullanırım.
C'est ce que tout le monde pense jusqu'à ce que la musique s'arrête, c'est pourquoi si vous impliquez Donna dans cette affaire, alors que Dieu m'aide, je tirerai toutes mes ficelles pour emmener votre projet devant le tribunal les 20 prochaines années.
Bana bu işten sorumlu kişileri ver ben de Mike ve senin ömür boyu avukatlık yapmanızı sağlayayım.
Donnez-moi juste les personnes qui sont responsables de ça, et je verrai que vous et Mike pratiquiez le droit pour le reste de vos vies.
kız mı erkek mi 23
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kızım nerede 44
kız kardeşi 30
kızdın mı 66
kızgın değilim 76
kızıl saçlı 27
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16
kız kardeşi 30
kızdın mı 66
kızgın değilim 76
kızıl saçlı 27
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16