Bununla beraber translate French
467 parallel translation
- Ah ve bununla beraber, büyük bir hata daha yapıyorsun.
De plus, tu commets une erreur monumentale.
Bununla beraber, lordum... insanlar sizi önemli şahsiyet sahibi sanınca, öyle olduğunuzu düşünmeye başlıyorsunuz.
Mais Milord... quand les gens vous croient quelqu'un, on finit par le croire.
Bununla beraber, bu şeyi sizlere sunabilmem için tanık kürsüsüne geçmeliyim.
Mais pour vous le présenter, je dois aller à la barre.
Bununla beraber, oraya bir çok sorun olacağını bilerek gittin, değil mi?
Tu t'attendais malgré tout à des difficultés?
Bununla beraber, kesin ilerleme kaydediyor.
Néanmoins, elle fait de nets progrès.
Bu çorbada benim de tuzumun olmasını gerçekten isterim. Bununla beraber hiçbir kuvvet beni bununla seyahat etmek için bunun içine sokamaz.
Maintenant je suis prêt à investir dans cet engin bien que rien au monde dit qu'elle peut voler.
Bununla beraber, herkes bir konuda hemfikir artık. Kaybedecek vakit yok.
Tout le monde est d'avis qu'il n'y a plus une minute à perdre.
Bununla beraber duyulmasını istediğim, söylenecek şeyler var.
Elle servira peut-être à ceux qui l'écouteront.
- Bununla beraber göz önüne almamız... gereken bir şey daha var. Hanımefendinin ve ailesinin sosyal statüsü.
De plus, il y a un autre aspect très important qui est la position... sociale et familiale de la dame.
Bununla beraber, unutmayın büyük nehre gidiyoruz. Kolay geçeceğimiz bir yer bulmak ta çok zor olacak
Et puis, si on n'atteint pas le fleuve avant les pluies, on devra marcher une semaine pour trouver un endroit où traverser.
Bununla beraber sınavı da geçmiştim.
Je l'ai eu, non?
Bununla beraber salonundaki ucuz dergilerin kahramanlarını tanımlarken kullandığı sıfatlar.
C'est ainsi que le héros est décrit dans les magazines à trois sous.
Bununla beraber... ana güçleri burda.
Mais... Le gros de la troupe doit être là.
Akıl hastalarının etrafında olmak tabii ki iç daraltıcı bir şey. Bununla beraber...
Mais cet homme... quand je l'observe,
Bununla beraber, bu seferin tek hedefi Spartacus'u öldürmek değildir.
Le but de cette campagne n'est pas que de tuer Spartacus.
Bununla beraber sonucun ne olacağını asla tahmin edemedim.
Cependant... je ne savais pas vraiment ce qui allait en résulter.
Biliyorum, biliyorum, ve sebeplerin oldukça saygıdeğer ama bununla beraber Becket, Kilise bu konuyu kavgasızca araştırıp, hükümet kurumlarıyla olan barışı tesis etmelidir.
Je sais, je sais, et votre cause est honorable mais cependant, Becket, l'église doit chercher à vivre en paix à l'intérieur des structures de l'Etat.
Mantıken mutlu görünüyorsun, ama bununla beraber...
Tu en as relativement l'air. Cependant...
Bununla beraber sana biraz vereceğim.
En plus, je viens de t'en donner.
Pekala Doktor, bununla beraber ve şununla artık Dalek'ler için hazırız, hadi.
Donc, Docteur, avec ceci et ça, nous sommes prêts à accueillir les Daleks. Allez.
Bununla beraber, işimde nadiren hissetiğim bir şekilde sizin tamamen güvenilir olduğunuzu düşünüyorum.
En outre, j'ai l'impression etrange, et c'est rare, dans mon metier, que vous tes digne de confiance.
Bununla beraber Graham Hill'in turuna dönelim.
En effet, mais là je m'interromps une seconde, car je vois Graham Hill en train de se ravitailler.
Biraz kenarları aşınmış, fakat bununla beraber belirgin... Belirsiz kalitede?
Elle est un peu défraîchie, mais néanmoins, elle a une certaine... qualité profane?
- Bununla beraber...
- Cependant...
Bununla beraber o benim hoşuma gitmeye çalışıyor.
Et pourtant, si. Elle cherche à me plaire.
Bununla beraber, sonunda yakalanacağınızı da biliyorsunuz.
Vous finirez par vous faire prendre.
- Bununla beraber! -
Et puis d'ailleurs...
Bununla beraber, eş zamanlı değişimi kabul ediyoruz.
Nous acceptons toutefois l'échange simultané.
Bununla beraber, rüyalar her gece geri dönüyor. Onları neredeyse yakalayabiliyorum, ve sonra... Hatıralardan parçalar...
Cependant, les rêves reviennent chaque nuit.
Bununla beraber B hipotezini seçmek dışında bir şansım yok. Çünkü yalnızca tarihin anlamlı olduğunu savunan hipotez hayatıma devam etmemi sağlıyor.
Néanmoins, je ne peux pas ne pas parier pour l'hypothèse B, celle qui veut dire que l'histoire a un sens, parce qu'elle est la seule qui me permette de vivre.
Ama bununla beraber, İngiltere'nin istemediği ve sanıyorum sizin de istemediğiniz bu ihtilalin çok aşırı sonuçlara varmasıdır.
Toutefois, ce que l'Angleterre ne veut pas, tout comme vous, je pense, ce sont ces révolutions qui entraînent de terribles conséquences.
Bununla beraber donanma onayını verdi.
Cependant, l'amirauté m'a donné son accord.
- Bununla beraber.
- Et pourtant!
Bununla beraber.
Je la remets, ça fait sérieux!
Bununla beraber, bu gerçek.
Et pourtant, c'est vrai.
Bununla beraber komisyon, Dr Hasslein'ın, bu maymunların torunlarının bir kaç yüzyıl içinde dünyaya egemen olup, insanlık için bir tehdit oluşturacakları ve onu yokedeceklerine dair inancına..... olumlu bakmaktadır.
Néanmoins, la commission est sensible aux arguments du Dr Hasslein, qui affirme que la descendance de ces singes pourrait devenir une menace pour l'humanité, et pourrait finir par la dominer.
Üzgünüm, henüz yeterince tecrübem yok. Bununla beraber korkarım ki...
Je suis désolée, je ne suis pas l'une des plus expérimentées, de plus, j'ai peur.
Bununla beraber Kralın silahşörlerinin başı olan Bay Treville'i görmeye gideceksin.
Elle te servira d'introduction auprès de Monsieur Tréville.
Bununla beraber, olay ve Hauser kökenleriyle ilgili bugünlük ondan pek birşey bekleyemeyiz.
On ne peut espérer quoi que ce soit quant à l'attentat ou les origines de Hauser.
Ve bununla beraber, özgürlüğünü de satın almış olacaksın.
Et vous pourriez acheter votre liberté.
Pek çok tehlike var, bununla beraber bazı sıradışı çözümler bulduk.
Contre les multiples dangers, nous avons trouvé des solutions originales.
Bununla beraber dördüncü kez olacak.
Ce sera la quatrième fois.
André'yle telefonda konuştuğumuzda ve bilhassa bu restoranda buluşmak istediğinde işin aslı şaşırmıştım, çünkü André'nin zevkleri her zaman çok estetikti ve bununla beraber bir yerlerde parası olduğunu herkesçe malumdu.
Au téléphone, André avait proposé ce restaurant. Ça m'avait surpris car il était naguère très ascétique.
Bununla beraber, iyi halden ötürü, erken tahliyesine izin vereceğim.
Cependant, après considération, j'accorde un bref d'habeas corpus.
Bununla beraber konuya iyimser baktığında... yeni bir biçimin sınırlarına yaklaştığını görebilirsin. "Güney çizgi romanı"!
Cependant regarde ça avec optimisme... tu découvres peut-être une nouvelle forme littéraire... le "Livre comique du Sud"!
- Bununla beraber evladım, selamete erene kadar boşa geçecek saatlere bir son vermek için hayatının sona ermek üzere olduğunu varsayalım.
- Mais, mon fils, pour faire passer le temps, en attendant..... votre guérison, faisons comme si vous alliez mourir.
Bununla birlikte, beraber çok güzel zamanlarımız oldu.
Quand même, nous avons eu de bons moments ensemble.
Bununla beraber...
Et encore...
Bununla beraber...
Cependant...
- Bununla beraber?
- Cependant? - La masse est insuffisante.
Akılalmaz ama bununla beraber gerçek.
Véridique néanmoins.
beraber 96
beraber gidelim 16
berabere 30
beraberiz 22
beraber gideriz 22
beraber büyüdük 17
beraberce 16
beraber olacağız 16
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
beraber gidelim 16
berabere 30
beraberiz 22
beraber gideriz 22
beraber büyüdük 17
beraberce 16
beraber olacağız 16
bunun yanı sıra 41
bunun anlamı nedir 87
bunun 274
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bununla ne demek istiyorsun 20
bununla birlikte 245
bunun gibi 190
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bunun anlamı 121
bunun yanında 90
bunun için üzgünüm 144
bunun için çok üzgünüm 39
bununla ne demek istiyorsun 20
bununla birlikte 245
bunun gibi 190
bunun anlamı ne 159
bunun adı ne 18
bunun anlamı 121
bunun yanında 90